İyi okumalar pandalarım 🐼
Bölüm Şarkısı: Anne Marie & James Arthur- Rewrite The Stars
Aras'tan
"Git başımdan, Akşın." Akşın dudaklarını büzüp yanıma oturdu.
"Ama abi, çok yakışırsınız. Hem evlenme çağını da geçtin, evde kalacaksın!" Bu kız kesinlikle sabrımı sınıyordu.
"35 yaş çok büyük sayılmaz. Benim oğlum elini sallasa ellisi canım, sen kendi derdine yan." Annem elinde her zamanki gibi pasta ile yanımıza geldi.
"Ama anne, Sezgi abla gerçekten güzel bir kadın. Abim ile onları yan yana bir görsen, sende anlayacaksın. Ecem bile benimle aynı fikirde. Ve diğer konuya gelirsek, 28 yaşta büyük değil, asıl ben elimi sallasam ellisi anneciğim." Annem bir 'hah' sesi çıkarıp ayağa kalktı.
"Küçük eşek nerede yine?" Aksel'den bahsediyor olabilirdi ama 'küçük' kelimesi anlık Akşın ile bakışmamıza neden oldu. Bizler sanırım büyük eşeklerdik...
"Bir yerlerde yine kendini övüyordur." Konuşmamla gözler bana döndüğünde göz devirip ayağa kalktım.
"Şaka yapıyorum, sevgilisi ile çıktı." Annem elini kaldırıp 'tamam' işareti yaptığında bende aynısını yapıp çıktım. Şirkette birikmiş birçok dosya vardı. Sekreterim Sezgi, evet o, işlerle ilgileniyordu ama artık babama görünmem gerekiyordu.
Arabama binip hızlıca şirkete sürdüm. Eskiden babamın olan şirket, şimdi bana aitti. Babam çoğunlukla yurtdışındakilerle ilgileniyordu, ben buradakiyle. Şirketin diğer sahipleri zaten belliydi; Akşın, Aksel ve Ecem. İkisi kendi işlerini kurdukları için yönetim bana kalmıştı. Aksel gerçekten çok çalışmayla iyi bir cerrah olmuştu ve kendi kliniği vardı. Akşın ise kendi kuaför salonunu işletiyordu. Zaten Ecem hâlâ lise okuyordu.
"Aras Bey, size birkaç dosya geldi." Güvenliğin sesini duymamla o tarafa doğru yürüdüm.
"Az önce bir kadın getirdi. Sezgi Hanım'a verecektim size iletmesi için ama sizi görünce, size vermek daha iyi gibi geldi." Ona teşekkür edip kendi odamın olduğu kata çıktım. Sezgi kafasını masaya yaslamış saçma sapan mimikler yaparak gülüyordu.
"Neymiş efendim, Aras Bey onun sevgilisiymiş de ben bir sekreter müsveddesiymişim. Yiyeceğim senin Aras'ını, az kaldı." Duyduklarım ile gözlerim hafifçe irileşti.
"Neymiş efendim, o İdil Kıran'mış. Beni çok pis kırarmış. Ben kırmayayım o koca kafanı. 'bon bor modolom, boton orkoklor bono hosto.'" Masasının yanına vardığımda kafasını kaldırıp bana baktı. Anında ayağa kalkıp boğazını temizledi.
(Ben bir modelim, bütün erkekler bana hasta.)
"Duydunuz mu?" Hafifçe gülüp kafamı salladım.
"Ne kadarını peki?" Elimi masaya koyup ona doğru yaklaştım.
"Beni yiyemeyi istediğini bileceğim kadar." Gözleri irileşip ellerini ağzına koyduğunda ister istemez kahkaha atmaya başlamıştım. Kattaki çoğu çalışanın gözleri bana dönse de ben, gülmeye devam etmiştim. Gülmemi zar zor durdurup boğazımı temizledim.
"Odama sert bir kahve getir, gece pek uyuyamadım ve şu an bakmam gereken dosyalar var." Sezgi gözlerime bakıp gözlerini kıstı.
"O maviliklere kırmızı hiç yakışmıyor, iyi dinlenmelisiniz." Yanaklarımın kızardığını hissettiğim an, kafamı sallayıp odama girdim. Arkamda gülme sesleri geliyordu ama dönüp bakmadım. Odanın kenarında duran aynaya doğru yürüyüp gözlerime baktım. Gerçekten de gözümün beyazı hafifçe kanlanmış, irislerime doğru şeritler halinde belirginleşmişti. Tam geri adım atacaktım ki kapı çalındı ve Sezgi içeri girdi. Ona bir kere çalıp girmesini ben söylemiştim, iyi alt etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEBEK BAKICISI
Novela JuvenilHerkesin iş adamı olarak bildiği Kaya Eroğlu ve jesti yüzünden işinden olan bir Anaokul öğretmeni... Ya o öğretmen, bakıcı olarak işe başlarsa? Hem de bir mafyanın çocuk bakıcısı... Kaya Eroğlu'nun minik oğlu Aras, okuldan kaçtığı için kaybolmuştu...