ÖZEL BÖLÜM 2

3.1K 105 29
                                    

4 ay sonra

Karşımda kollarını göğsünde birleştiren kocama sırıtarak baktım. Çocuksu halleri ona kızdırmam için resmen beni zorluyordu! Şimdi de onu öpmediğim için küsmüş, koltukta bana sırtını dönüp oturmuştu. Ona yaklaşıp çıplak omzunu öptüm. Bana döneceğini düşünürken o, aniden kalkıp odaya doğru koşar adım gitti. Ben arkasından öylece bakarken odadan üzerinde bir tişörtle geldiğini gördüm. Kahkaha attığımda ağzından 'hah' tarzı bir ses çıktı. Daha fazla güldüm.

Aniden bulanan midemle gülüşüm soldu ve ben daha ne olduğunu anlamadan ayaklarım beni tuvalete taşımış, klozete eğilmiş kusuyordum. Midemde ne var ne yok çıkarınca boğazım fazlasıyla acımıştı. Kusmam yerini boş öğürmelere bırakınca kapının açıldığını ve saçlarımın önümden kaldırıldığını hissettim. Kaya sırtımı ovup beni kaldırdı. Resmen yürüyecek halim kalmamıştı.

Lavabonun önüne gelince  Kaya eline su doldurup yüzüme çarpmaya başlamıştı. Ağzımda hala duran o iğrenç safra tadı yüzünden yüzümü buruşturunca asma dolabın içinden diş macunu ve diş fırçamı çıkardı ve bana verdi. Hızlıca dişlerimi fırçalayıp musluğu kapattım. Kaya beni kucağına aldığında direnmeyip kollarımı boynuna sardım ve başımı boyun girintisine yerleştirdim. Yatağa bıraktığını hissettiğimde kollarımı boynundan çektim. Kaya'nın gitmesini istemediğim için kolundan tuttum. Bana her ne kadar küs olsa da kıyamazdı ki kıyamamıştı.

"Gitme, lütfen." Kafasını sallayıp üstümüze örtüyü atıp göğsüne vurdu. Bende itiraz etmeden göğsüne sokuldum.

"Gitmek isteyen kim?"

🍀

Sabah uyandığımda Kaya yanımda değildi. Bu moralimi bozsa da yataktan kalkıp yüzümü yıkadım. Diğer günlük ihtiyaçlarımı da hallettikten sonra aşağı indim. Burnuma gelen yanık kokusuyla, merdivenlerden koşar adım indim. Kokunun mutfaktan geldiğini anladığımda hemen oraya gittim ki karşımdaki manzara fazlasıyla beklenmedikti.

Elinde içinde yanık bir omlet olan tava vardı.
Hayır, musluğun altına tutup söndürdüğü omlet vardı.

Sonra ne oldu biliyor musunuz?

Eğildim.
Terliği çıkardım.
Kafasına nişan aldım.
O tavayı bıraktığı an kafasına attım.
O çığlık atıp arkasına döndü.
Ve ben, diğer terliğimle bekliyordum.

"Bebeğim, kahvaltı hazırlıyordum." İki elini teslim olur gibi kaldırınca güldüm ama diğer terliği de fırlatıp içeri koştum. Basım dönünce köşedeki minik dekora çarptım. O gürültüyle yere düşerken benim de bilincim kapanıyordu. Yere düşmeden önce son gördüğüm Kaya'nın bağırarak yanıma geldiğiydi.

🫀

Kaya bir o yana bir bu yana gidiyor, başımın daha fazla dönmesine neden oluyordu. Sonunda bağırınca oturmak zorunda kaldı.

"Biraz daha zorlarsan yine çat diye bayılacağım!" Kaya küçük bir çocuk gibi yanıma geldi ve elimi tuttu.

"Seni öyle görünce çok korktum. Karım, gözlerimin önünde öylece yatıyordu, deliriyordum." Titrek sesi kalbime oturmuştu.

"Kötü bir şey olduğunu sanmıyorum, yoksa şimdiye doktorlar üşüşürdü buraya." Onu mu yoksa kendimi mi rahatlatıyordum bilmiyordum ama ikimiz de aynı şekilde gergindik.

Sonunda kapı açıldı ve elinde tahlil sonuçlarım ile kadın bir doktor geldi. Yüzünde gülümsemesiyle kötü bir şey olmadığını anlamıştım ama bu kadar güleceği ne vardı ki?

"Kan değerleri normal, bebek biraz tansiyonuyla oynamış o kadar. Şimdiden anneyi zorlamaya başlamış." Doktor gülüyordu ama hem ben hem de Kaya, dut yemiş bülbül gibi suskun ve şaşkındık. Bir an yanlış mı duydum diye düşündüm. Hayır, duymamıştım, anne oluyordum!

BEBEK BAKICISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin