Karşımda atışan baba-oğul ikilisine baktım. Salonu savaş alanına çevirmişlerdi. Evet, sonunda eve varmıştık ve Aras yine kovalamaca diye tutturunca da Kaya oynamak zorunda kalmıştı ama ben onlara yemek hazırlamak için mutfağa gitmiştim. Geldiğimde koltukta olması gereken yastık, pencerenin önündeydi. Salonun ortasında olması gereken masa ki iyiki kaldırmışlar, kapının önündeydi. Diğer eşyaları söylemiyordum bile.
"Yeter, yoruldunuz. Hadi, yemeğe." Aras yanıma geldiğinde elimi sırtına koydum. Çok terlemişti. Hemen odaya gidip havlu aldım. İçeri geldiğimde başım döndü. Ev mi dönüyordu?
"Siktir!" Bağıran Kaya ile daha ne olduğunu anlamadan kucağında Aras ile yanıma geldi. Gerçekten de siktirdi. Başım değil ev dönüyordu!
"Deprem, deprem oluyor!" beraber dışarı koştuk.Nefes nefese konuşmuştum. Yer hala sallanıyordu ve gerçekten çok korkutucydu.
"Baba, ne oluyor?" Aras korkuyla konuşuyordu ve babasının boynuna kafasını gömmüş kollarını sıkıca boynuna dolamıştı.
"Çok şiddetliydi." Haklıydı, gerçekten çok şiddetliydi.
"Kaya, telefonum içerde. Haberlere bakacağım." Telaşla konuşmuştum. Kaya cebinden telefonumu çıkarınca rahat bir nefes aldım.
"Salondaydı. Deprem olduğu an gözüme çarptı, aldım." Benim için çok iyi bir şey yapmıştı. Batman, İstanbul, İzmir ve Bursa'da akrabalarım vardı. Onlar için endişelenmiştim.
"Çok teşekkür ederim." Hemen haberlere girdim. Deprem Kahramanmaraş'ta olmuştu ve Güneydoğu'da fazlaca hissedilmişti. Annemler, teyzemler ve dedemler orada yaşıyordu!
"Anne, iyi misiniz?" Telaşla konuştum. Uzun zamandır aramıyordum, keşke hep arasaydım da bu durumda aramasaydım.
"Bugün ikinci deprem bu. Dün gece de bir tane oldu. Çok kötüydü." Annemin ağlamaklı sesi benim de gözlerimi doldurdu. İkinci bir deprem olmuştu ve biz ikincisini hissetmiştik.
"Anne, abimler nasıl, İrem nasıl, teyzemleri aradınız mı? Peki dedemler? Dayımları da birazdan arayacağım. Ablamlar nasıllar?" Boğazıma düğüm düğüm olmuştu.
Omzumda bir el hissedince Kaya'ya döndüm. Bana güven vermek istercesine kafasını salladı.
"İyiler kızım. Allah'a şükür birşey olmadı ama diğer iller çökmüş. Kahramanmaraş, Malatya, Adana, Siirt, Gaziantep, Diyarbakır, Osmaniye ve daha nicesi. Bir sürü bina yıkılmış, ölü çok fazla." Annem hıçkırınca bende ağlamaya başladım.
"Çok üzüldüm, anne. Burası da sallandı. Hakkını helal et, her an herşey olabilir. Bir dee biliyor musun, yeni bir işim var. Bakıcı oldum ve baktığım çocuk çok uslu." Hem gülümsüyor hem de ağlıyordum.
"Helal olsun, kızım. Hayırlı olsun. Adı ne keratanın?" Annem çocukları çok seviyordu. Torunlarını canından çok severken benim çocuk sahibi olamamam çok üzüyordu onu, beni. Bir kaza kurşunu sadece babamı değil, anne olma hayallerimi de almıştı. Hâlâ bir ümit vardı ama ben, artık o ümide de tutunamıyordum.
"Aras," kendi çocuğum gibi gördüğüm Aras. Bana abla diyor olabilirdi ama ben onun hem ablası oluyordum hem de annesinin yokluğunu kapatmaya çalışıyordum.
"Kaya Eroğlu'nun oğlu." Annem iş ile ilgilendiği için tanıyor olma olasılığı yüksekti.
"Ne güzel, öp onu benim için. Aylin olayından sonra görmedim ikisini." Sesi üzgün çıkmıştı. Tam konuşacaktım ki hafif sallantı daha geldi ama bu öncekinin en hafifiydi. Artçı depremler başlamıştı demekki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEBEK BAKICISI
Teen FictionHerkesin iş adamı olarak bildiği Kaya Eroğlu ve jesti yüzünden işinden olan bir Anaokul öğretmeni... Ya o öğretmen, bakıcı olarak işe başlarsa? Hem de bir mafyanın çocuk bakıcısı... Kaya Eroğlu'nun minik oğlu Aras, okuldan kaçtığı için kaybolmuştu...