Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kaya Bey'i aramaya utanıyordum. Hem o kimdi ki gidip de onu arayacaktım? Tam iki saattir evin bir alt sokağında valizime sarılmış oturuyordum. Şerefsiz Kerim ve yandaşı yollu Cemre ikilisi yine yoluma taş koymuş, bir adımıma yetecek kadar bile yer bırakmamışlardı bana.
Çantamdan gelen titremeyle elime alıp telefonumu çıkardım. Bu saatte Şule dışında beni arayan olmazdı ve o da şimdi tatilinin keyfini çıkarıyordu. Titreme durduğunda boş vermiştim ki yine titremeye başladı.
Ekranda gördüğüm yabancı numarayla kaşlarım çatıldı. Kimdi bu şimdi? Titreme sinirimi bozarken sonunda telefonu açıp kulağıma yaslamıştım.
"Alo." dedim, durumum yüzünden sert çıkan sesimle. Ama karşıdan gelen sesle çatlan kaşlarım düzelmiş, şaşkınlıkla havaya kalkmıştı.
"Alo, Rüya Hanım?" Ben olduğuma, emin olmak için soru sorar tonda konuşmuştu.
"Kaya Bey?" Bende onun gibi sorarcasına konuşmuştum ama tek fark, ben neden aradığını bilmediğim için böyle konuşmuştum. Telefondan gelen hışırtı sesiyle kaşlarım yine çatılmıştı. Konuş artık be adam!
"Sizi rahatsız etmek istemezdim ama acil yardıma ihtiyacım var. Benim hemen şehir dışına çıkmam gerekiyor ve oğlumun bakıcısı da hasta. Öğrendiğime göre Anaokul öğretmeniymişsiniz yani..." Sesin kesilmesiyle telefonu kulağımdan çekim. Hay lanet şey, şarjım bitmişti!
Tek umut ışığım da telefonla sönerken bugün dışarıda kalacağım kesinleşmişti. Eğer bugün oğluna bakıcılık yapsaydım yarın başımın çaresine bakardım ama sabah şarja ısrarla takmadığım telefonumun gazabına uğramıştım.
🌟
Kaç saat oturduğumu bilmediğim kaldırımdan sonunda kalkmış ve uyuşan bacaklarıma kan gitmesini sağlamıştım. Hava bu kadar soğuk muydu ya? Üşüdüğümü titrediğimde fark etmiştim. O kadar oturmuştum ki sadece bacaklarım değil, bütün vücudum uyuşmuştu. Ben kendimi tamamen salmıştım ki suratımda patlayan araba farıyla kaşlarımı çattım.
Araba tam önümde durunca birkaç adım geri çekildim. Korkmuyor olabilirdim fakat kendimi güvence altına almam daha iyiydi. Ama arabanın kapısının sertçe kapanmasıyla gerçekten korkmuştum. Tam çığlığı basarken gördüğüm Kaya ile korku yerini büyük bir şaşkınlığa bırakmıştı.
Ne yapıyordu burada? Ve asıl soru, manyak mıydı bu adam!? Arabanın kapısı böyle kapatılır mı?
Tam önümde durduğunda 'Ne yapıyorsun burada?' Dercesine baktım ona. Bugün ne çok kullanmıştım şu soru kalıbını. Sorar gibi bakmayı kestim ve kafamı çevirdim. Ama aldığım cevap beni bi hayli şaşırtmıştı.
"Kuşlar senin kapının önüne bırakıldığını söyledi, görüyorum ki yanılmamışlar." Sert mizacına ters bir şekilde bana gülümsediğinde tepki veremedim.
"Seni aradığımda neden söylemedin ve telefon neden kapandı?" Hesap sormasıyla sinirlendiğimi hissettim.
"Bu sizi ilgilendirecek bir konu değildi çünkü ve diğer soruya gelecek olursak, şarjım bitti birinin suratına kapatacak kadar saygısız değilim yani." Dedim ifadesiz tuttuğum sesimle. Bana kalsa çoktan bağıra çağıra 'Sana ne?' Derdim. Asıl merak ettiğim, o kuşların kim olduğuydu? Şule olamazdı çünkü haberi yoktu. Hatta kimsenin haberi yoktu.
"Bir saniye ya, hangi kuşlar söyledi bunları?" Sesimdeki siniri gizlemeden sormuştum bu sefer. Yüzünü buruşturduğunda kaşlarımı daha çok çatmıştım. Bu adamın yanında kaşlarım asla düzelmiyordu.Gencecik suratımda kırışıklık çıkacaktı, ben ona üzülüyordum.
"Senin eski sevgilindi galiba.Şule'yi aramış. Artık sende kaldıklarını ve kapının önüne koyduklarını söylemiş. Şule Bora'dan seni almasını rica etmiş ama o da toplantıda olduğu için beni gönderdi ve buraya gelmek uğruna uçağımı kaçıracağım o yüzden lütfen," Arabanın kapını açıp valizlerimi gösterdi. "Valizlerini toplayıp arabama koymalısın ki uçağa yetişebileyim. Hem oğluma bakıcı bulmuşum, kaçırır mıyım hiç?" Son dediğine gülüp arabaya yöneldim. Aslında binmeyecektim ama üşüyen bedenim daha fazla dayanamayacaktı.
Arabaya bindiğimi gören Kaya, valizlerimi bagaja yerleştirdi ve hızlıca arabaya bindi. Bindiği gibi gaza basmasıyla işinin ne kadar önemli olduğunu yeni fark etmiştim.
Aptal Rüya, acil olmasaydı doğru düzgün tanımadığı birine oğlunu emanet eder mi hiç!?
İç sesimin haklılığıyla iç çekmiştim. Ama ilk günlerde direkt bana bırakıp gitmişti...Arabanın sıcaklığıyla mayışmış, kafamı koltuğa yaslamıştım. Rahat bi pozisyon bulunca da uyumam kaçınılmaz olmuştu.
*****************************
Uyandığımda arabada olmadığımı fark etmiştim. Rahat bir yatak ve hemen karşıdaki kütüphaneyle beni çoktan eve bıraktığını anlamam uzun sürmedi. Çalan kapıyla hızlıca yataktan çıktım. Boğazımı temizleyerek sesimin yüksek çıkmasını sağladım.
"Müsait misiniz?" Tanıdık gelen çocuk sesiyle fazlasıyla şaşırmıştım. Boğazımı temizleyerek sesimin yüksek çıkmasını sağladım.
"Müsaitim." Tok sesim yeni uyanmam yüzündendi. Açılan kapıyla bakış açıma giren Aras ile gülümsedim. O beni görmeyi beklemiyor olacak ki çığlık atarak bana doğru koşmuştu.
"Rüya Abla!" Onu sıkıca sardığımda kafasını göğsüme yasladı. Kaya'ya minnettardım. Beni sokakta uyumak zorunda bırakmamıştı ve bunun için ona bir teşekkür borcum vardı. Ama Aras ile şimdi bu güzel evin tadını çıkarma zamanıydı. Ona sonra teşekkür etmeyi aklıma not ettim.
Aslında düzeltirken ne kadar saçmaladığımı fark ettim. Saçma salak şeyler yazmışım ve çoğunda önceki bölümlerde ne yazdığımı bilmeden ilerlemişim. İyiki kitabı düzenlemeye aldım yoksa gerçekten "ironik" durmaya devam edecekti.
Hem söyleyin bakayım, şimdiki hali mi yoksa ilk hali mi daha saçma KSJSJS
Neyse, görüşürüz 😗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEBEK BAKICISI
Teen FictionHerkesin iş adamı olarak bildiği Kaya Eroğlu ve jesti yüzünden işinden olan bir Anaokul öğretmeni... Ya o öğretmen, bakıcı olarak işe başlarsa? Hem de bir mafyanın çocuk bakıcısı... Kaya Eroğlu'nun minik oğlu Aras, okuldan kaçtığı için kaybolmuştu...