0.5

570 55 51
                                    

Şafak

Yedi yıl önce.

Bir küçücük aslancık varmış.
Bir küçücük aslancık varmış.
Çöllerde ko-koşar oynarmış.
Çöllerde ko-koşar oynarmış.

"Ağabey sesin çok güzel ama babam neden sana hep kızıyor?" Meraklı gözlerle bana bakan Güneş'in sarı saçlarıyla oynayan ellerim sorusuyla duraksadığında yutkunup salondan gelen bağırma sesleriyle gözlerimi kapatıp iç çektim.

Lanet baba ve lanet sesi.

"Baba bazen sıkıldığı için benimle oynuyor bebeğim. Sorun yok." Dedim saçlarıyla oynamaya devam edip.

"Ama onun oyunları çok değişik ağabey. Sende benimle oynuyorsun ama hiç babam gibi yapmıyorsun."

"Sen küçüksün bebeğim. Biz büyük oyunları oynuyoruz." Dedim ona küçük dediğim için kızacağını bilerek.

En azından başka bir yere odaklanır.

Zaten tahmin ettiğim gibi kucağıma koyduğu kafasını hızla kaldırdı. Islak kirpikleriyle bana bakan öfkeli gözlere küçük bir tebessüm gönderdim.

Onu ağlatmıştı.

Yine.

Canıyla derdi mi var bu adamın?

"Ben küçük değilim bir kere. R'leri söylemeye başladığımda büyüyeceğimi söyledin! Büyüdüm işte ağabey." Tekrar yaş düşmemesi için ellerimle gözlerini kurulayıp cevap vermeye hazırlanacakken odaya yaklaşan adım sesleriyle sustum ve odaklandım.

Baba geliyor.

Güneş'i aceleyle tekrar kucağıma çekip yatırdığımda ne yaptığımı anlamasa da gözlerini kapatması gerektiğini hatırlamıştı.

"Eğer ben seni kucağıma yatırıp sana dokunmadan babayla konuşursam gözlerini kapat ve uyuyormuş gibi yap tamam mı?"

"Neden ki?"

"Hatta ne konuştuğumuzu da dinleme ve uyu. Yaparsan sana müsait bir zaman da şarkı söylerim." Sevinçle bağırmıştı.

"OLUR!"

Anında alacaklı gibi odaya giren babayla göz göze geldiğimde o bakışlarını çekmeden göz temasını kesmedim.

İlk çeken o oldu.

Her zaman ki gibi.

Güneş'e kısa bir bakış atıp tekrar kapıya dönüp muhtemelen anneme göz attığında sertçe yutkundum.

Onunda gelmesi lazımdı.

Birşey oldu.

"Yine ne yaptın?" Dedim sabit tutmaya zorladığım ses tonuyla. Güneş'e birşey yansıtmamam lazımdı. Benim bunu başarmam lazımdı.

"Oruspu annen yine iş peşindeydi. Bende gerekeni yaptım. Var mı bir sorun?" Dişlerimi sıkarak Güneş'e baktığımda düzenli nefes sesleeinden uyuduğunu anlayıp az da olsa rahatladım.

"Ona böyle deme. Güneş uyanacak çık odadan." Dedim öfkeyle.

"Bana emir mi veriyorsun? Saygısızlığın diz boyu. Yakında sana bunu ödetirim haberin olsun." Alayla yüzüne baktım. Daha sonra ise ayakta bile duramayan haline.

"Sana tavsiye. İçmeden gel." Annemin ağlama sesleri yavaşça daha da duyulur hale gelirken bir an önce çekip gitmesi için içimden dua etmeye başlamıştım bile.

Git de anneme gideyim.

Kim bilir ne yaptın ona?
Git de anneme gideyim.

"Son kez bak o kucağında ki sürtüğe. Bu geceden sonra bir daha çenen açılmaz ve o lanet sesini duymam belki."

Günümüz.

Keşke o gece ciddiye alsaydım onu.

Uyumasaydım.
Son kez.

Saçlarını örseydim.
Öğrenebildiğim kadar.

Yapabildiğim kadar.
Yanında olsaydım.

Keşke gitmesini istemeseydim.
Gitti.
Geldiğinde herşeyim gitti.

O gece sarı saçlı meleğim iblis yüzünden ruhunu kaybetti. Yanında annemle beraber.

Çok isterdim daha cesur olmayı.
Çok isterdim onu öldürmeyi.
Çok isterdim O benim canıma kıymadan ben onun canına kıymayı.
İstedim. Sadece istedim.
Aptal gibi o sevdiklerimi alırken sadece izledim.

Bölüm sonuuuu.

Evettt. Muhtemelen birşey anlamadınız. Merak etmeyin zamanla Balez'e anlatırken neler olduğunu öğreneceğiz.

Hoşçakalın.

Benim İçin Söyler Misin?(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin