2.5

397 48 62
                                    

Uzun zamandır geçmişe dönmüyorduk :)

Biraz Aybars'ın geçmişini okuyalım istedim. Çok değil iki yıl öncesine gidelim.

Aybars

Hastanenin dar yatağına zor sığarken Su'yu rahatsız etmemeye çalışarak bacaklarını ortaladım. Yanına uzanmamı istemişti ama verilen ilaçlardan dolayı uykusu gelmiş olacak ki güzel gözlerini kapanmış, düzenli nefesler eşliğinde rahat bir uykudaydı. Dirseğimi kafasının yanına yaslayarak dalgalı saçlarıyla oynadım. Onu bu kadar seviyorken nasıl bırakabilirdim ki?

Ona birşey olmayacak Aybars.

On dakika önce odaya gelen doktor düşüncelerimin tam tersini söyleyip, O olduğu için cennet olan bu hastane odasını cehenneme çevirmişti. Ufak bir hastalık yüzünden beni bırakıp gidemezdi. Gitmezdi.

"Sevgilim." Sesini duyar duymaz pencerede olan bakışlarım ona döndüğünde güldüğü için kısılan gözlerine baktım bir süre. Cevap vermedim. Konuşursam sesim titrerdi. Anlardı bir şeyler olduğunu. Anlamasına izin veremezdim.

"Bir sorun mu var?" Diyerek doğrulmaya çalıştığında elimi koluna koyarak canını acıtmamaya çalışıp nazikçe bastırdım. Son zamanlarda teni çok hassastı. En ufak temasta morarıyordu.

"Sorun yok hayatım uzan sen. Yorma kendini." Dedim sabit tutmaya zorladığım sesimle.

"Bebek miyim ben Bars? Bırak kolumu kalkmak istiyorum." Kaşları yine çatılmıştı. Sinirlenmemesi lazımdı. Aslında onun sadece tedaviyi kabul etmesi lazımdı. İnatla reddetmesi değil.

Yaşamayı sevmiyordu Su. Kanser olduğunu duyduğunda üzülmemesinden anlamıştım. Aksine çok sevinmişti. Ölmek istiyorsa neden beni kendisine bağlamıştı? Çok bencildi.

"Bars ne zaman çıkacağız hastaneden?" Yastığa yaslandığım kolumu onun arkasına atıp kendime çektiğimde başını göğsüme koyarak biraz daha sokuldu bana. Doktor içeriye girse çok kızardı ama Su böyle mutluydu. Onun mutluluğu için her şeyi yapardım. Hem de her şeyi.

"Bilmiyorum hayatım. Doktorlar henüz birşey söylemedi ama tedavi ol-"

"Hep aynı şeyler! Tevadi ol Su! Daha kötü olacak Su!" Lafımı keserek bağırdığında sertçe yutkundum. Yine başlıyorduk. Sesini normal tutarak devam etti. "Yeter artık. İstemiyorum tedavi olmak. Anlamıyorsun beni... Bakma böyle Bars. Anlamıyorsun beni sevgilim. Evet kötü olacak ama tedavi olsam da değişmeyecek ki... Duymadın mı doktorun dediğini. Geç kalmışız. Tedavi olsam bile iyileşmeyebilirmişim. En azından hayatımın son günlerini bu hastane yatağında uzanarak geçirmeyeceğim. Sende tutamazsın beni burada. Gidelim bebeğim. Kedi alalım bir tane adı da Gofret olsun. Siyah olsa bile fark etmez. Evimiz olsun küçük olsa bile yeter bize zaten. Şu kısacık zamanı güzel geçirelim çünkü ben seni ardımda bıraktığımda her şey senin için yeteri kadar kötü olacak zaten. Şafak'ı da alırız yanımıza. Olmaz mı? Gelir mi? Gelmez o değil mi? Bırakmak istemez babasını. Bir kere de o kötü olmaz."

"Olmaz hayatım." Dedim sadece son dediklerine cevap vererek çünkü ondan önce dediklerini sayamadığım kadar çok konuşmuştuk. Üç gün sonra doğum günüydü ve küçük bir kedi yavrusu sahiplenmiştim bile. Krem renginde minik bir yavruydu ve boynununda ki tasma da onun istediği gibi Gofret yazıyordu. Hediye için güzel olabileceğini düşünmüştüm. Tabii ona küçük yavruyu verebilmem için üç gün daha dayanması lazımdı. Yaklaşık dokuz aydır yaptığı gibi kanserine biraz daha kafa tutması lazımdı. Benimle inatlaştığı gibi içinde gittikçe büyüyen ve onu bitiren bu lanet hastalıkla da inatlaşması lazımdı. Başarması gerekiyordu. Kendini düşünmüyorsa bile beni düşünmesi gerekiyordu.

Benim İçin Söyler Misin?(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin