2.3

392 50 21
                                    

Keyifli okumalar.

Bölüm Şarkısı: Son Feci Bisiklet-Uyku

.
.
.

(Köpeklerin tam olarak resmi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Köpeklerin tam olarak resmi. İlk başta çok net değillerdi. Burada daha netler.)
.
.
.

En yakın arkadaşının babası sevdiği kadının ölümüne sebep olmuştu. Peki Aybars bu acıyla nasıl yaşıyordu? Hiç mi ruhuna batmıyordu?

Bembeyaz olduğuna emin olduğum yüzümü ellerimle kapatıp sakinleşmeyi istedim.

Dediği şeye inanmak istemiyordum fakat içimden bir ses onun yalan söylemeyeceğini söylüyordu. Şaka yapacak bir tip değildi.

Hem kim,bu konuda şaka yapar ki?

Yaklaşık on dakika geçmesine rağmen dediği şeye cevap vermemiştim. İkimizde koltukta yan yana otururken,o üçüncü sigarasını da söndürüyordu. Bende hâlâ duyduğum şeyi sindirmeye çalışıyordum.

Nasıl arkadaş olabilirlerdi?

"O ve sen... Yani ben... Ben anlamıyorum. Nasıl oldu bu? Bir insan bunu neden yapar?" Kısık sesle inanamayarak söylediğim şeylerle Şafak keyifsiz bir şekilde güldü. Masanın üstüne duran,doktorun yazdığı ilaçları kutularından çıkarıp susuz yuttu. Fazla almaması gerekiyordu ama şuan bunu ikimizinde umursamadığı çok açıktı.

"Aslında sana her şeyi anlatmalıyım. Benden hoşlanıyorsun ama nasıl bir hayatın içinde olduğumu bilmiyorsun."

"Hayatında değilim ki. Yani senden hoşlanmam ile hayatında olmam çok başka şeyler. Hem sevgili değiliz. O yüzden hayatında olmuş sayılmıyorum." Dedim sesime yansıtmamaya çalıştığım hayal kırıklığımla.

"O zaman sevgili oluruz." Dışarıda ki yağmur daha da hızlandığında gözüm pencereye kaydı.
Anlaşılan bugün eve zor gidecektim.


Yandan Şafak'a bir bakış attığımda dudağının kenarının hafifçe kıvrıldığını gördüm. Gözleri saçlarımda geziniyordu. Bu konunun burada kapanmamısı gerekiyordu fakat onun durumu bu haldeyken üstüne gitmemek en iyisiydi. En azından kendisini ne zaman hazır hissederse o zaman anlatması daha doğruydu.

Hem saçıma mı bakıyor o?

İstemsizce ellerim saçlarıma gittiğinde önüme gelen tutamları kabaca düzelttim ve tekrar ona doğru döndüm.

"Saçların gereksiz güzel. Sinirlerimi bozdu." Dediğinde tek kaşımı kaldırıp baştan aşağı süzdüm onu.

"Kafana çok mu vurdular acaba?"

"İyilik yaramıyor sana da." Diye homurdandığında tebessüm ettim. Bazen içinde ki küçük çocuk dışarıya çıkıyordu ve o bunu engelliyemiyordu. Belki de farkında değildi.

"Kime iyilik yaramıyormuş?" Aybars'ın koridordan gelen sesiyle aklıma çorba geldiğinde hızlıca yerimden kalktım ve salondan çıktım. Koridor da koşarken karşıma çıkan Aybars'ı elimle kenarı itekleyip mutfağa girdim. Tencerenin içine göz attığımda iyi durumda olduğunu gördüm ve rahatlayarak elimi kalbime kattım.

"Tamam da ben ocağı söndürdüm zaten. Yani niye bu kadar telaş yaptın?" Arkamı dönüp Aybars'ın gülen çehresine baktım. Nereden bilebilirdim?

O kadar şey yaşamasına rağmen hâlâ gülebiliyordu. Üstelik Şafak'tan nefret etmiyordu.

"Sen ne zaman geldin?" Bana tuhaf tuhaf bakıp dudak büzdü.

"Bilmem. Beş dakika oldu sanırım."

"İnsan bir ses verir. Hırsız gibi gelmişsin."

"Pardon da ben kaç yıldır bu eve girip çıkıyorum. Hatırlatmak isterim." Diyerek kollarını göğsünde buluşturduğunda burun kıvırdım. Gıcık gibi davransa da eğlenceli bir kişiliğe sahipti.

"O hâlde tabakların yerlerini göstermeye ne dersin?" Dedim önüme dönüp tencerenin kapağını açarak. Aybars üstte bulunan dolaplardan birini açıp üç tane kâse çıkardı. Önüme katıp geri çekildiğinde teşekkür edip kâseleri doldurdum.

Hepsini tepsiye katıp, yanlarına kaşık da ekledikten sonra salona geçtim. Şafak koltukta oturur pozisyonda kafasını geriye atıp uyumuştu. Sabah o saatlerde kalkan birisi için normal bir şeydi. Tepsiyi ortada ki masaya bıraktım. Bir an uyandırmak istemesem de midesine bir şeyler girmesi gerektiğini düşünüp yanına gidip kolundan hafifçe dürtmek için kolumu kaldırdığımda daha temas etmeden gözlerini açtı.

"Uyan da çorba iç." Dedim bozuntuya vermeden.

"Uyumadım zaten." Aybars içeri girip kapıyı kapattığında Şafak'ta çoktan çorbasını içmeye başlamıştı. Bende oturup tadına baktım. Hoş bir tat ağzıma geldiğinde memnuniyetle mırıldandım.

...

İnsanın kendi evi gibisi yoktu gerçekten. Üstümde ki kıyafetleri çıkarıp rahatladım ve yatağıma uzanıp telefona gelen mesajları kontrol ettim. Duygu'dan gelen birkaç mesaja cevap verirken aklıma Şafak'ın şuan nasıl olduğu geldi.

Çorba kâselerini mutfağa katıp geldiğimde Aybars ve Şafak salon da yoktu. Tam onlara seslenecekken banyodan gelen seslerle oraya gitmiş,Şafak'ın kustuğunu görmüştüm. Kolay kolay midesi bulanan biri olmadığım için iğrenç gelmemişti ama aynısını Aybars için söyleyemezdim.

O an ki yüz ifadesi tekrar gözümün önüne geldiğinde kendi kendime güldüm. Saat şuan üç gibiydi ve aşırı uykum gelmişti. Telefonun ekranını kapatıp yastığımın yanına koyduktan sonra yorganın altına girip gözlerimi kapattım.

Bölüm sonu.

İlham perilerim kendilerini astılar sanırım. İlk defa bir bölümü yazarken çok zorlandım :')

Benim İçin Söyler Misin?(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin