0.6

502 45 38
                                    

Tamam araya bölüm koymamalıydım :)

İyi okumalar.

Şafak yere eğilmiş Deniz'in devirdiği tabağı kavrarken şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım. Hatta bir an saklanmak istemiştim.

Sanki beni tanıyacakmış gibi.

Şafak tabağı masaya bıraktıktan sonra elleriyle yüzünü kapatmış olan Deniz'in saçlarına dokunduğunda Deniz resmen çığlık atarak "Ne olur vurma!" Diye bağırmıştı. Verda irkilerek yanıma sokulduğunda bakışlarım ona döndü. Daha sonra ise etrafa göz attım.

Herkesin odak noktası orasıyken ne yapacağını bilemeyen Şafak'ın artık sarı saçlara dokunmadan duran ellerine baktım.

Titriyordu.

İkinci şoku yaşamama izin vermeden hemen o tarafa doğru hızla ilerlediğimde Deniz beni fark etti ve nedenini bilmediğim bir şekilde bana sarıldı.

Bu kaçıncı karşılaşmamızdı? Normalde yanıma bile yaklaşmazdı.Böyle yapması Şafak'a kendini kötü hissettirecekti ama Deniz şuan memnun gibiydi. O memnunsa ben de memnundum.

Ellerimi omuzlarına katıp birkaç kere yavaşça vurduğumda burnunu çekip alttan alttan kızarmış mavi gözleriyle bana baktı. Yanaklarına yol çizmiş gözyaşlarını elimle kurulayıp gülümsedim.

"Abi sadece saçlarının güzel olduğunu görüp dokunmak istedi bebeğim." Dedim açıklama yaparak. Deniz bir kez daha burnunu çekip onun arkasında kalan Şafak'a döndüğünde meraklı gözlerle bir süre onu süzdü.

Genellikle geniş şeyler giymeyi seven Şafak'ın tarzına artık alışmıştım ama Deniz muhtemelen yeni gördüğü için ona tuhaf gelmesi gayet normaldi.

En son ayaklarında ki postallara bakıp tekrar simsiyah gözleriyle temasa geçti. Şafak korktuğunu hissetmiş olmalı ki ona hafif bir tebessüm gönderdiğinde Deniz saçlarını arkada ikiye ayırıp omuzlardan önüne atarak elleriyle oynamaya başladı.

"B-ben tabağı yere düşürdüğüm için sandım ki bana vura-"

"Asla öyle birşey yapmam." Deniz'in cümlesini kesen Şafak'ın dedikleri beynimin içinde bir süre yankılandı.

Asla öyle birşey yapmam.

Şarkı söylemesi haricinde ondan duyduğum ilk cümleydi bu.

Asla öyle birşey yapmam.

Bacağıma dolanan ellerin sahibine baktığımda Verda ile göz göze geldim.

Ah. Onu tamamen unutmuştum.

Bedeninin yarısı bacağımın arkasındayken yarısı hemen yanında duruyordu. O da tıpkı Deniz gibi çekinerek Şafak'ı süzdüğünde bana kaçamak bakışlar atıp fısıldadı.

"Laden abla bu abi kim?" Neyse ki Verda ve burada ki diğer tanıdıklarım bana ikinci ismimle sesleniyordu. Ve neyse ki Şafak'a ikinci ismimi söylememiştim.Ne diyeceğimi bilemeyerek Şafak'a baktığımda o zaten bana baktığından göz göze geldik. Yaklaşık beş adımla yanımıza gelip Verda'nın önünde diz çöktüğünde o kadar dibimdeydi ki istemeden de olsa nefesimi tuttum.

"Şafak ben." Dedi büyük ellerini sıkması için Verda'ya uzatarak.

Lütfen bana bakma. Lütfen bana bakma.

Verda küçük elini Şafak'ın elinin içine koyup yüzüne kocaman gülümsemesini yerleştirdi. Şafak'ı tanıyordu çünkü ben Duygu'ya anlatırken o da hep yanımızda oluyordu. O ve Deniz. Deniz sessiz sakin bir kız olduğu için konuşmayacağını biliyordum ama Verda için aynı şeyi söyleyemezdim.

"Benim adım da Verda. Ben seni kırmızı saçlı olarak düşünmüştüm ama olsun böyle de çok güzelsin." Dedi büyülenmişçesine. Gözlerimi sımsıkı kapatıp bekledim.

Lütfen anlama. Lütfen anlama.

"Neden öyle hayal ettin?" Dedi sesini meraklı tutmaya çalışarak. Cümlelerini kısa tutmak için o kadar çok çabalıyordu ki bu çabasını ayakta alkışlamak geldi içimden.

"Ben bazen çok erken uyanıyorum da böyle pencereden baktığımda her taraf kırmızı oluyor. Laden abla bana o zamanın şafak vakti olduğunu söyledi. Yani adın Şafak ama saçların gece gibi. Niye adın gece değil Şafakcığım?"

Cümlesini bu kadar uzun tutmasına mı şaşırmalıydım yoksa ona 'Şafakcığım' demesine mi?

Cümleleri ne zaman kısa oldu ki?

Geriye sadece 'Şafakcığım' demesine şaşırmak kalıyordu.

"Saçlarım böyle güzel değil mi?" Dedi Şafak yüzüklü elini siyah saçları arasına daldırırken.

"Hayır. Ben öyle demedim ki ama. Hem benim saçlarım da siyah. Laden ablanın da siyah. Deniz'in saçları sarı ama olsun onun ki de çok güzel." Şafak'ın bakışları beni bulduğunda aceleyle kafamı çevirecektim ki son anda vazgeçtim. Heyecan yapmanın anlamı yoktu. Şüphelenmesini istemiyordum.

Göz temasını devam ettirirken o çöktüğü yerden kalkıp Deniz'e baktı.

"Geçenlerde de gördüm seni. Burada mı çalışıyorsun?" Bir an kime dediğini anlamasam da içten içe sorunun bana olduğunu dark etmiştim.

"Yok burada çalışmıyorum. Verda'yı görmeye geliyorum. Oradan görmüş olabilirsin. Ben seni görmedim gerçi ama. Görmeme de gerek yok zaten. Neden göreyim ki yani?"

Asla heyecan yapmadın Balez. Aferin sana.

Stresle parmaklarımı çıtlatırken "Kusura bakma saçmaladım biraz." Dedim.

"Bakmam." Dedi kısaca ve masanın üstüne bıraktığı tabağı alıp muhtemelen tekrar doldurmak için Fadime ablanın  yanına gitti.

                                           ...

Yemek yedikten sonra Verda ile biraz vakit geçirip evime gelmiştim. Şafak Deniz'le konuşup daha fazla rahatsız etmemek istiyormuş gibi kalkıp gitmişti. Giderken son kez Verda'ya el sallaması gözüme o kadar tatlı gelmişti ki utanmasam kalkıp yanaklarını ısırabilirdim.Kapıdan girer girmez ayaklarıma sürtünen Kar'ın yanaklarını Şafak'ın yanakları gibi düşünüp tatlılığa daha fazla dayanamayıp kucağıma aldım. Salonda ki kanepenin üstüne oturup karnını okşamaya başladım. O bu hareketim karşısında memnun mırıltılar çıkarırken,ben az önce eve girmeden telefonuma gelen bildirimin nereden olduğuna bakıyordum.

Şafak: Günaydın (11.08)

Hiç yazmasaydın ya.

Anında bakıp aptallık etmek istemediğim için ekranı kapatıp telefonu kanepenin diğer tarafına doğru nazikçe fırlattım. O sırada da Kar huysuzlanarak kucağımdan inmekle meşguldü.

"Boşuna tripli tripli yürüme. İki dakika sevmezsek ne olmuş? Öldün mü? İlgi bağımlısı." Dedim arkasından isyan ederek. Ardından da üstümde ki kıyafetleri çıkarmak için odama gitmem gerektiğini fark edip yüzümü buruşturdum.

Bugün yürümek hiç iyi bir fikir değildi. Her yerim ağrımaya başlamıştı ve yerimden kalkacak halim bile yoktu.

Bölüm sonu.

Benim İçin Söyler Misin?(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin