2.8

333 43 28
                                    



Keyifli okumalar.

Taksi, dışı bembeyaz boyayla kaplı ,müstakil, tatlı bir evin önünde durduğunda oyalanmadan indik.Kendimi biraz tuhaf hissediyordum.

Yani neden geldin ki? Hadi Nefin,Yaman'ın sevgilisi. Sen kimin neyisin? Ne işin var yanlarında?

Bulanık zihnimin haklı düşüncelerini göz ardı edip yavaş adımlarla arkalarından ilerledim. Gerçekten neden gelmiştim ki? Daha doğru düzgün tanımıyordum bile.

"Aybars, Timur ve Şafak'ta içeride." Dedi Yaman çekindiğimi anlamış gibi. O kadar belli ediyor muydum? Hafifçe tebessüm edip,açtığı kapıdan içeriye girdim. Geniş bir alana sahip olduğu daha dışarıdan bile belliydi. Oldukça ferah ve büyük salon, kahverenginin tonlarıyla döşenmişti. Hemen yanında ada mutfak vardı. Dışarıdan bir katlı gözükse bile evin içinde bulunan ahşap merdiven üst katlarda oda olduğunun kanıtıydı. Giriş kısmında sadece salon ve mutfak vardı çünkü.

Timur beni görür görmez oturduğu yerden doğruldu. Aybars ve Şafak mutfak tarafında yemek yapmakla meşgullerdi. Burnuma hoş kokular geliyordu. Muhtemelen burada ne işim olduğunu anlamayarak çoktan kanepeye kurulmuş olan Demir'e baktı. Yaman ve Nefin üst kata çıkmışlardı. Timur'la aynı sitede oturuyorduk fakat çok samimi olduğumuz söylenemezdi. Hepsinin arkadaş olduğunu elbette biliyordum. Belli araştırmalarım sayesinde bu sonuca varmıştım. Zaten Şafak'ın şarkı söylediği yeri de Timur'u takip ederken görmüştüm. Neden takip ettiğim hakkında bir bilgim yoktu. Yani... Hatırlamıyordum.

"Aybars! Şafak! Gelsenize buraya!" Kalbim heyecanla atmaya başladığında sertçe yutkundum. İkisi de Timur'un yüksek çıkan sesiyle bu tarafa döndüğünde Aybars elinde ki salatalığı ağzına attı. Daha doğrusu atamadı. Yere düşen salatalık dilimine bakıp tekrar ona baktığımda şaşkınlığı yüzünden okunuyordu.

Şafak her zaman ki ifadesizliğini korumaya devam edip bana baktı. Neden burada olduğuma anlam veremeyerek baktı. 'Senin burada ne işin var?' der gibi baktı. Göz temasını bozup merdivenden gelen seslerle o tarafa döndüm ve Nefin'i gördüm. Üstünde günlük kıyafetler vardı.

"Ee hadi yemek yemeyecek miyiz? Çok acıktım ben." Dedi şen sesiyle. O sırada Aybars yerden aldığı salatalık dilimini tezgaha katıyordu.

"Gel yardım et o zaman." Nefin yerde ki puf koltuğa oturup "Yoldan geldim Aybars abi. Acı bana." Dedi. Yaman ve Demir ikisine de abi demiyorlardı ama anlaşılan Nefin demeyi tercih ediyordu.

"Hem senden bir şey isteyen yok. Şafak abi sen bize güzel bir sofra kur. Eskiden yaptığın gibi olsun." Diye cümlesine devam ettiğinde Aybars burun kıvırarak önüne döndü. Eskiden yaptığını gibi... Keşke bende en başından beri onlarla arkadaş olsaydım.

"Daha ne kadar orada dikilmeyi düşünüyorsun? Gel de yardım et." Şafak'ın bana kurmuş olduğu cümleyi anlık anlamasam da ayakta duran sadece ben olduğum için görmeyeceğini bile bile başımı salladım. Kazağımın kolunu yukarıya çekip yaptıkları şeylere göz attım. Peynir tabağına bakılacak olursa kahvaltı hazırlıyorlardı.

Zaten bu saatte başka ne hazırlayacaklarsa.

...

Hava yavaş yavaş kararmaya başladığında artık izin isteyerek evden ayrılmıştım. Şafak da eve geçmesi gerektiğini söyleyip benimle beraber kalkmıştı. Cebimden çıkardığım anahtarla kapıyı açıp içeriye girdiğimde bir an önce uyumak istesem de Kar'ı uzun zamandır ertelediğimi düşünüyordum. Biraz onunla vakit geçirsem iyi olabilirdi.

"Kar! Kızım ben geldim!" Normalde kapı sesini duyar duymaz yavaş adımlarla bu tarafa gelir, beni gördüğünde yüzüme baygın bakışlar atıp geri dönerdi. Biraz tembel bir kediydi. Benim gibi.

Uyumuş olabileceğini düşünüp yatak odama ve diğer odalara göz attım. Girebileceği her yeri arasam da ortalıkta yoktu. Paniklemeye başlayıp banyoya girdim ve her detayına kadar bakıp orada olmadığına da emin oldum. Gerçekten yoktu.

En son evden kaçtığında araba çarpmıştı ve ön patisi çatlamıştı. Kötü düşünmek istemesem de aklıma başka bir olasılık gelmiyordu. Sakin olmaya çalışarak Duygu'yu aradım fakat uğursuz kadının sesi telefonunun kapalı olduğunu söylemişti. Şu olayı daha ne kadar yaşayacaktım? Önce Şafak,sonra Duygu. Lanet olsun!

Şafak'ın numarasının üstüne tıklayıp onu aramaya başladığımda ne diyeceğimi bilmiyordum ama başka çarem yoktu. Tek başıma bulamazdım ki. Panik yapmıştım bir kere. Üçüncü çalışında telefonu açtığında konuşmasına izin vermeyip hemen söze girdim.

"Şafak Kar kaçmış. Bulamıyorum. Evi aradım ama hiç bir yerde yok. Evden kaçmış olamaz ki ama pencereler kapalıydı. Yardım eder misin bana? Bulmam lazım onu." Sesim cümlelerimin ortalarında çatlasa da anladığını biliyordum. Gözlerimden yaşlar akarken ağlamamı durdurmaya çalışıyordum. Burnumun direği sızlamaya başlamıştı. Şafak bir süre ses vermediğinde kapatmış olabileceğini düşünsem de arka tarafından birisinin bağırma sesi geliyordu. Duymamış olabilir miydi?

"Önce saki-" Sözünü kesen arkasında kopan bir gürültüydü. Tam ne olduğunu soracakken öfkeli nefes seslerini duydum. "KES SESİNİ!!" Diye bağırmasıyla olduğum yerde sıçrarken elimi, hızlı atmaya başlayan kalbimin üstüne koydum. Ne olmuştu birden?

"Balez konum at. Beş dakikaya oradayım." Daha sakin gelen sesiyle yutkundum ve başımı salladım.

Bölüm sonu.

Dövmeyin. Bu arada zaten çoğunuz biliyorsunuzdur. Resimleri temsilen katıyorum. Seçerken benzetmeye özen gösteriyorum ama bazen benzer birilerini bulamıyorum. Yüzlerinin net bir fotoğrafı olduğunda koyarım buralara.

Benim İçin Söyler Misin?(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin