3.9

264 38 36
                                    

HELLOO

Son zamanlarda enerjim yüksek bu yüzden sınavlarım+teslim etmem gereken proje ödevlerim olmasına rağmen bölüm yazmak istiyorum. Çünkü aklımda çok güzel şeyler var.

Son olarak bu kitabı bitirdikten sonra EB kurgusunu düzenlemeye alacağım. Baştan yazacağım daha doğrusu. Bu kurgunun da eksikleri olduğunun farkındayım. Normalde böyle kalmasını istiyordum ama en azından bazı yerlerini düzeltmem iyi olacak gibi. Sahnelerde bir azalma söz konusu olmaz muhtemelen tam tersi olur. O konuda bir korkunuz olmasın. Ben baya uzattım hadi buyrun bölüme geçin.

Keyifli okumalar.

Şafak

Bazen öyle bir an gelir ki, bütün alışkanlıklarınızın darmadağın olduğunu hissedersiniz. Bir daha eski halinize dönemeyecekmişsiniz gibi,hep böyle kalacakmışsınız gibi. Dün olan buydu. Bu yaşıma kadar herkesle olabildiğince kısa konuşmalar yapmış,en geç altıya kadar uyumuştum. Aslında bunlar günlük hayatımın sıradan rutinlerinden sadece ikisiydi. Her sabah sade kahve içmek,evin toplu olduğuna emin olmak,Bars'ın şakalarına katlanmak ise diğerleriydi. Ama rutinlerimin arasında öğlen on bire kadar uyumak kesinlikle olmamıştı. Balez'in yanındayken ister istemez hayatımın alt üst olduğunu hissediyordum. Sanki Balez geliyor, alıştığım bütün şeyleri alta itip, kendisini en üste yerleştiriyordu. Belki de merkezine.

Balez'in uykulu duran yüzü bende gülme isteği uyandırsa da kendimi tutup önümde ki tabakta duran zeytini ağzıma attım. Kapanan gözleriyle tabakta olan kahvaltılıkları çatala batırıyor ama yemiyordu. Etrafta ki insanların dikkatini çekmediği için mutluydum. Eğer birisi ona bakacak olursa-ve gülecek-onu dövmemek için bir sebebim olmazdı. Bu kıskançlıksa,evet kıskançtım. Söz konusu o olduğunda her şeydim. Kıskanç,baskıcı,egoist veya bencil. Rahatsız olduğunu dile getirene kadar her şeyi yapabilirdim.

"Yemeğini ye." Dedim duyması için sesimi yüksek tutarak. Eline yasladığı yanağı şişmişti. Bu nedenle yüzü komik duruyordu. Benim için kahve renginin en güzel tonu olan gözleri açılırken etrafının kızardığını fark ettim. Ne zaman uyumuştu bu kız?

"Saat kaçta uyuduğunu bilmiyorum ama kızarmış gözlerin geç uyuduğunu söylüyor." Dedim kendi kendime söylenerek. Diğer masalarda oturanlara göz ucuyla baktım. Herkesin kendi halinde olması benim için mükemmeldi.

"Lafımı ikiletme." Dedikten sonra dediğim şeyi tekrarladım. "Yemeğini ye."

"İkiledin ama sen bilirsin." Kıkırdayarak çatala batırdığı peyniri ağzına götürdü. Çiğneyişini izlerken dudaklarına baktığımı düşünmesin diye bunu yapmayı kesip yanımda duran pencereden dışarıya baktım.

Uyandıktan sonra hep gittiği bir mekan olduğunu ve benim de yemeklerini yemem gerektiği hakkında bir şeyler zırvalamıştı. Yemek dediği şeyler de kahvaltılık ıvır zıvırdı.

"Çok sessiz kalma." Dedim etrafta ki konuşma seslerinin uğultusu kulaklarımdayken. Hiç susmasın,hep konuşsun istiyordum.

"Yemek yiyorum. Ağzım dolu." Yüzünü değişik bir şekile getirip kendince beni,benim lafımla vurduğunu anlatmaya çalışması gülümsememe sebep olmuştu.

Harbi deliydi.

"Ağzın doluyken konuşamaz mısın?" Dedim alayla. Evet konuşmaması gerekiyordu ama lafın altında kalmak tercih edeceğim en son şeydi.

"I-ııh konuşamam." Tatlılığı sinirlerimi bozuyordu. Üstelik şimdi tatlı davranıyor gibi hissediyordum. Her zaman böyle miydi? Yoksa benim algılarım körelmişti de yeni mi açılmaya başlamıştı?

Benim İçin Söyler Misin?(Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin