Yıkılan şeyleri yeniden inşaa etmek kolaydı. Kırılan bir şeyin yerine ise yenisi alınırdı fakat her türlü de hiçbir şey eskisi gibi olmazdı ya.
Öyle bir şeydi işte.
Suga'dan ayrılmayan bakışlarım, ondan karşılığını her saniye buluyordu. Elinde tuttuğu silaha öyle bir sarılmıştı parmakları sanki tüm gücünü oradan alıyordu sadece. Karşımda tanımadığım fakat sürekli adı geçen o kadın donup kalmış, aslında bir yandan da korkudan irice açılmış gözleriyle tir tir titriyordu. Taehyung ve Jimin girmişti görüş açıma sonradan, Suga'nın oldukça gerisinde duruyorlardı. Arkamdaki Seokjin ise aynı hareketsizlikle bekliyordu, biliyordum. İşin komik tarafı da asla hareket etmeyen biz ikimiz, tüm konudan uzak olanlardık fakat belki de en çok bilmesi gereken kişilerdik. Suga'nın gözleri dahi biliyordu bunu. Her hareketine rağmen bakışları tam da bu yüzden ters değildi işte. Sadece beni görüyordu ya, benden de özür diliyordu sanki.
Neyin özrüydü bunlar? Bu hale gelmemize sebep olan her şey için mi yoksa hala geri adım atmayacağından mı?
Ne yapardım o zaman? Şu an buradan bana hiçbir şey söylemeden çekip gitse ne hissederdim? Hissedebilir miydim veya? Ne oluyordu ya da ne olacaktı? Biz yine ve yine hangi dönülmez yollara girmiştik böyle?
"Ne oluyor şu an?" diyen Seokjin bana destekti belki de sadece. Jimin bakışlarını yere çevirmişti saniyesinde, Suga hala beni izliyordu fakat Taehyung alttan bir bakışla bakmıştı Seokjin'e. Susmakla konuşmak arasında gidip geliyor gibi görünüyordu yüzü bomboş olsa da. Bu da benim ilk Suga'dan çekildiğim an olmuştu çünkü omzum üzerinden Seokjin'e bakma gereği duymuştum. Kaşlarını çoktan çatmıştı ve karşılık alabildiği tek kişi olan Taehyung'a bakıyordu öylece. Seulgi ise gözlerini çoktan kapatmıştı.
En sonunda da Taehyung gözlerini başka bir yere vererek, "Sen karışma," dedi bir sıkıntıyla, sesi oldukça gergin çıkmıştı.
Fakat Seokjin'in daha da gerildiğini hissetmem zor değildi.
"Karışmayayım öyle mi?" Gülecek gibi olurken bir adım attı kapıya doğru Seokjin. "Arkadaşımın evine muhtemelen elinizden kaçmış bir kadın geliyor ve siz de silahla kapıya dayanıyorsunuz. Ben de buna ağzımı açmayacağım, ha?"
"Nadin," diye nefeslenen Taehyung yine bir yapma, tavrıyla gözlerini kapatıp açmıştı. "Bırak arkadaşın ilgilensin onunla da. Sen kendi derdine yan."
"Gelecek, ona da sıra gelecek Kim Taehyung."
"Tamam," dedim çok kısık bir sesle ve Seokjin'in kolunu tuttum sıkmadan. "Gerilme. Anlayacağız illa."
"Anlayacak neyiniz var?" Bir anda Seulgi'nin o histerik sesini duyduğumda hepimiz ona dönmüştük. Ellerini iki yana kaldırmıştı ve gözleri hala kapalıydı. "Burada sadece katil bir adam görüyorum ben."
"Çok konuşma." Suga zerre gocunmadan namluyla saçlarını daha da dağıtarak dağıta baskısını arttırdığında Seulgi çenesini sıkmıştı. "Ben haksız yere kaldırmıyorum bu silahları."
"Haklıysan niye konuşmama engel oluyorsun ha?" diyerek bir kez daha güldüğünde iki yana salladı başını Seulgi. "Korkuyorsun çünkü. Deli gibi korkuyorsun hem-"
Sözlerinin yarıda kesilmesine sebep olan şey Suga'nın resmen Seulgi'nin dibine girerek boğazından tuttuğu gibi başını kendi omzuna kadar eğmesi olurken, "Ona bir şey anlatılacaksa bunu ben yaparım." dedi dişleri arasından ve namlu şakağına kadar kaydı. "Arkasını dönüp gidecekse buna ben sebep olurum duydun mu? Bir başkasının aramızı bozmasına izin vermem ben."
Burada değilmişim gibi döktüğü kelimeleri ister istemez nefesimi tutmama sebep olsa dahi Seokjin'den düşürdüğüm parmaklarımı sıkılaştırıp, "Ne anlatacak?" diye sordum aniden. Bu kez herkesin bakışları bana dönmüştü ve buna Seulgi de dahildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
passionate touch
Fanfiction"Belki de artık zincirlerimi kırma vakti gelmişti." • 2019