Merhabalar hepinize. Umarım iyisinizdir. Depremden etkilenen herkese başsağlığı, güç ve kuvvet diliyorum öncelikle. Kendinize çok dikkat edin lütfen ♡
••
Hayal dünyama çok kısa bir sürede ve hiçbir hazırlık yapmadan bodoslama mı dalmıştım veya sadece olmak istediğim şeylerden mi bahsediyorduk, yoksa zaten ikisi de aynı şey miydi emin değildim.
Çünkü sürekli olarak düşündüğüm şey, günün yirmi dört saatinde de onun varlığına dokunabilmek ve gözlerimi üzerinden asla çekmemekti. Bunu yapabilirdim. Bunu sahiden yapabilirdim, asla da canım sıkılmazdı.
Bir tablodan ya da heykelden öte bir şeydi varlığı. Bunların hiçbirisi değildi, asla olmazdı belki de fakat insana kendisini izlettirecek bir güzelliği, bir aurası vardı. Tanışıklığımız olmasa bile yolda yanımdan geçse, bir kez daha dönüp bakacağım bir çekiciliği üzerine yapışmıştı ve bu, karakteriyle birleştiği vakit ortaya bir Yunan Tanrı'sı çıkıyordu işte.
Fakat şu an tam karşımda olmasına rağmen, hafif iri gözlerim onun varlığına asla değmeden yerde bir noktaya sabitlenmiş, sanki hipnoz olmuşum gibi sadece oraya bakıyordum. Ona dokunamıyordum. Özgür değildim.
Hatta belki de kısıkça, "Hoseok," diye seslenişini bile saniyeler sonra algılamıştım. "Pişt, baksana."
Öne eğik başımı böylelikle ağırca kaldırdığımda benim donukluğum aksine gayet eğlenen bir tavırda olan gözleriyle kesiştim. Yine de, ifademden olsa gerek onun da ağırca çökmesi çok zaman almamıştı.
"Hadi ama," diye söylendi burun kıvırarak. Bu halde olmamamı isteyen tavrı daha baskındı, gözlerinden okunuyordu. "Korkulacak bir şey yok. Bana güvenmiyor musun?"
"Korkmuyorum," Sesim biraz yüksek çıktığı an dişlerimi sıkarak dikleştiğim gibi küçüldüm yeniden. Anında sesimi kısarak yineledim. "Korkmuyorum. Üstelik, şu güven meselesini sahiden kafanda çok büyütüyorsun."
"Bunun sebebi sensin bebeğim." dedikten sonra dudaklarını ağırca ıslatıp beni inceledi bir baştan aşağıya. "Yani, pek konuşabilen birisi olmadığını öğrenmiş olduk ve," Gözlerime geri çıktığı an yüzünü buruşturdu bu kez. "Sikerler, hala aşırı seksi görünüyorsun."
Konuyu birden değiştirmesiyle güler gibi verdiğim nefesle, "Ne?" diyerek kaşlarımı kaldırdım anında.
"Biraz vakit kaybı oldu bu, tamam kabul." Aldığı derin nefesi geri verirken birkaç saniye çevresine bakınıp geri gözlerime döndü. "Ömrümüzden ya da vaktimizden eksilen dakikaları saymıyorsundur umarım."
Sadece 7/24 seni izleme hayali kuruyorum?
"O kadar da değil." dediğimde omuzlarımı hafif çevirerek kıkırdadım. "Fakat, bunun yerine daha başka şeyler yapıyor olabilirdik tabii."
Anında kaşlarını kaldırdığında mimiklerindeki güleç ifadesi bariz bir şehvete evrilmişti birden bire. Doğruyu söylemek gerekirse bu, bir miktar tüyler ürperticiydi.
"Ne gibi, farklı şeyler?"
"Eh yani, şimdi," Dudak bükerek içgüdüsel olarak sanki onu daha da çıldırtmak istermiş gibi tonlamamı hafif değiştirdim. "Sadece benim önümde diz çökeceğini söylediğin şeylerin gözlerim önünde diz çöktürüldüğünü gördüm ve," Gözlerine değdiğim an karşılaştığım ifadesi istemsizce kıkırdamama sebep olmuştu. "Ellerin, bağlı."
Delirdi.
Sadece iki lafıma ve hareketime saniyesinde tav olduğunu gözlerimle gördüm.
Kıvrılan dudağından gözlerine çizilen bir yol vardı. Öyle ki bu yolun üzerinde hazırda bekleyen her bir çıra birden bire tutuşarak bütün mimiklerini titrek bir karartıya, bariz bir yangına çevirmişti. Dudağının kıvrık tarafı titrek, gözlerimin içine içine bakan gözleri yaktıklarının sesleri ile birlikte beni de kül etmek ister gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
passionate touch
Fanfiction"Belki de artık zincirlerimi kırma vakti gelmişti." • 2019