"Bu kadar tırstığınızı bilsem götümü işe yırtmak yerine gülmeye harcardım, kusura da bakın yani."
Seokjin'in söyledikleriyle birlikte odada bulunan üç kişinin de anlamsız bakışları onun üzerine dönse bile o, ufak bir homurtuyla kollarını göğsünde birleştirip bakışlarını başka bir noktaya sabitlemişti.
"Sen korkaklık görmemişsin," diyerek göz deviren Jimin, Seokjin'in varlığından iyicene iğrenti duymaya başlamışken her saniye sesini işitmek ona cehennem azabı gibi geliyordu. "Yaptığımız tek şey önlem."
"Çocuk mu kandırıyorsunuz amına koyayım?" Gülerek kafa sallayan Seokjin hemen ardından gözlerini onun aksine oturan üçüne çevirmişti yeniden, bu esnada işaret parmağı masanın ardındaki büyük deri sandalyede oturan Suga'nın üzerindeydi. "Başınızda, her boka elini kolunu sallayarak dalma potansiyelinde bir herif duruyor ve sizin de onun yan sanayisi olarak aşağı kalır yanınız mı var?"
Suga'nın kıvırdığı dudağından ufak bir kıkırtı kaçtığında diğerlerinin dikkatini çekmiş olsa bile sadece başını iki yana sallayarak arkasına yaslanmakla yetinmiş ve gömleğinin yakasını düzeltmişti.
Seokjin'de en sonunda göz devirerek kıkırdadığında dudaklarını ıslattı hemen. "Bilmediğim bir şey mi var? Ne bu tavırlar?"
"Bilmediğin bir şeyler olduğunu yeni mi anlıyorsun, Bay Anastasia?" Karşıya bakarak koltuğun iki yanında ritim tutan parmaklarını durdurduğunda konuşan Taehyung, bariz alayın bürüdüğü mimikleri eşliğinde Seokjin'e dönerek dudaklarını ıslattı. "Seni zeki sanıyordum."
"Kim Taehyung asla yanılmaz mottosuna kendin leke süremeyeceğine göre, boşuna konuşmayı kes sen de." Anında tersler bir şekilde cevap verişi ardından gözlerini devirerek Suga'ya döndü bu kez sorar bir tavırla, hiçbir şey söylemeden.
Fakat Suga'nın yaptığı tek şey sandalyesini hafif kıpırdatarak omuz silkmesi ve, "Tatavalarınızla ilgilenmiyorum." demek olmuştu.
Eş vakitte Taehyung, "Min," diyen boğuk sesiyle birlikte işaret parmağını Suga'ya doğru sallamıştı ciddi bir tavırla. "Ananı sikesim geliyor bazen."
"Dene." Asla ciddiye almadığını belli ederek ukala bir tavırla kaşlarını kaldırıp indirdikten sonra gözlerini kapattı Suga. Taehyung'un hala havada olan parmağı ise hafif bükülerek diğer parmaklarının yanına varışıyla, oluşan yumruğunu fazla ses çıkarmadan masaya vurup arkasına yaslandı.
Bunun ardından gelen sessizlik belki de dakikalarca sürmüştü. Seokjin artık kendini karşısındaki üç adama anlatamayacağını bildiğinden sadece olanlara ayak uydurmayı tercih ederek bir duvara yaslanmıştı. Jimin'in gözleri Taehyung'u, Suga ise karşı kapıyı izliyordu. Taehyung ise masanın üzerinden aldığı birkaç dosyayı karıştırmayı tercih etmişti. Odadaki tek çıt sayfaların değişme sesiydi.
"Bunun için buralara gelmek, tam bir aptallık." diyerek sessizliği bozan Suga, burnunu kırıştırarak masadan kendini ittiğinde ayağa kalktı saniyesinde. Sessizliği bozan o olduğundan da odadaki herkesin dikkati ona çevrilmişti. "Bu devirde kelimelerden ziyade para konuşuyor. Elinizde bundan bol bir şey yok, siz hala inatla çene yoruyorsunuz."
Jimin ufakça güldüğünde, "Müşteki vekiline nasıl da göt ettim, bakışı atmak için getirdi bizi buraya hyung." diyerek Taehyung'u işaret etti.
"Kural bir," Kaşlarını kaldırarak dikleşti Taehyung. "Eğer yüce bir herifsen, insanları zevkten dört köşe olarak kudurtacaksın." dedikten sonra iki parmağını havaya kaldırdı. "Kural iki, korkak gibi uzaktan uzaktan hareket almayacaksın."
Gözleri yavaşça Seokjin'e döndü, bariz bir ukalalıkta. "Alıyorsan da, üzerine yapışan etiketleri gururunla taşıyacaksın."
"Sikeceğim belanı artık," diyerek kaşlarını çattı Seokjin. "Hakkımda saçma sapan varsayımlarda bulunmayı kes."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
passionate touch
Fanfiction"Belki de artık zincirlerimi kırma vakti gelmişti." • 2019