18

412 63 135
                                    

Hoseok

Suga|

Sanırım sana söylemem gereken bir şey var|

Sanırım sana söylemem gereke|

Sanırım sana|

Nasılsın|

Ben büyük aptallık ettim|

Ben büyük aptal|

Ne diye kendimi zorluyorsam|

Ne diye|

Suga ben|

Neyse ne|

••

Doğduğumuz ilk anda içimizin bomboş olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.

Normalde hiçbir duygusu olmayan, hislemeyi tatmamış bir şekilde, bir nevi en berrak halimizle dünyaya gelip sonrasında en beter şekilde kirlenmek aslında düşününce komik bir duruma dönüşüyordu.

Kirlenmekten kastım sadece bir günah işlemek ya da yasaklarla bir olmak demek değildi. Mutluluk, sevinç, hüzün gibi duygular da birer kir olabilirdi hayatımızda zira tertemiz, hiçbir şey bilmeden adım atıyorsak bu hayata üzerimize yapışan her bir olgu başka bir bakış açısıyla düşününce beyazın üzerinde bir siyah nokta demekti.

Bunlardan belki de en yaralayıcı ve en pis düzeyde insan ruhuna aykırı olanı aşktı. Bu duyguya ulaşmak ha deyince olacak bir şey değildi fakat sen uzatmasan dahi elini tuttuğu an kolunu kaptırmayı geç saniyesinde bütün benliğini esiri altına alıyordu. Böylesine riyakar ve açgözlü bir duygunun insanları hem en huzurlu kılan hem de en kanatan olgu olması bu yüzdendi zaten.

İnsan zihin ve ruhtan oluşurdu. Beden sadece bunları örtmeye yarayan bir maskeydi. İşte aşkın bütün dengeleri şaşırtmasının sebebi insanın bütün uzuvlarına bir kanser hücresi gibi sıçramasından kaynaklanıyordu. İlk önce zihne ya da ruha işlemesi önemli değildi. Tanıştığın birisi sana olan hal ve tavırlarıyla ilk önce ruhuna da işleyebilir, sadece yanından geçip giderek zihnine de sızabilirdi veya her ikisi birden, bir şey değiştirmezdi. Bunlardan birisi gerçekleştiği an ne geri dönüşü ne de ucu bucağı olan bir yola giriş yapmış oluyorduk. Tamamen hapsolacağımız yeni bir dünya o vakitte önümüze sunuluyordu işte.

İnsan zaten anlardı. Her ne kadar anlamamazlığa vererek birden oldu gibi söylemler dökse de kişi zihnine ya da ruhuna giren birisini saniyesinde anlardı. Bizim yaptığımız sadece kendini kandırmaktan ibaret olurdu çünkü herhangi bir arkadaşının zihnine girmesinden farklı bir durumdu bu veya bir aile bireyinin ruhuna işlemiş oluşundan tamamiyle uzaktı. Bu farkı kavramak ise asla zor değildi.

Bu zamana kadar çoğu duyguyu tatmış birisi olarak fazlasıyla kirli bir varlığa sahip olduğumu biliyordum fakat şu zamanlarda ömrümün en yalan dolanlı irinine bulanmıştım. Aşık olmuştum. En ufak bir hoşlantıyı ya da beğeniyi geç, ben Min Suga'ya deliler gibi aşık olmuştum.

Bunu onu ilk gördüğüm anda da anlamıştım zaten. İçindeki o titreşimin başka bir açıklamasının olmayacağı bariz bir gerçekti. Benim yaptığım tek şey kafamın bu denli bulanacağını tahmin ettiğimden kendimi geri planda tutmaktı çünkü bu duygu bir zehir gibi yayılmayı geç, sarhoş da ediyordu insanı. Zihnin en derinlerinde öyle düşünceler yaratıyordu ki bu da yetmezmiş gibi bir de bilinçaltına olmayan şeyleri sürekli aşılayıp duruyordu.

passionate touchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin