"Bitti," Yıkık dökük sayılacak ve neredeyse içinde gitgide büyüyen alevlerin dışarıdan da belli olmaya başlayacağı bir binanın içinden fazlasıyla rahat bir şekilde, saçlarını düzelterek çıkan Taehyung'un mimiklerine yayılmış alaycıl tavrı, belki de hiç rastlanmayacak raddedeydi. Yaptıklarına en absürt düşecek şekilde baştan aşağıya bembeyazdı ve hiçbir noktasında tek bir leke dahi yoktu. Kumaş pantolonu, gömleği, ayakkabıları. Belki de bütün kiri uzun, siyah ceketine karışmıştı.
"Ayrı bir havan var." diyen Suga da içten içe aynı düşüncedeydi belki de, Taehyung'un bedenini baştan aşağıya süzerken. Ufakça güldü. "Bir tuhafsın."
"Her zamanki halim." diyerek Suga'nın yaslanmış olduğu arabanın kaputuna oturduğunda derin bir nefes aldı.
"Çok çok yaşamayı seviyorsun." derken görünmeye başlayan alevleri izliyordu dikkatli sayılacak bir tavırla.
"Sen de çok çok yaşıyorsun hyung." Uzamış tutamları arasından gözlerini Suga'ya çevirdi. "Hem de hiç biriktirmeden."
Kaşlarını kaldırıp indirirken, "Ben sana yaşıyorsun demedim, seviyorsun dedim." deyip elinde bomboş duran viski şişesini birden bire kendi dizine çarparak kırılmasına sebep olmuş, buna rağmen tek bir mimik dahi oynatmamıştı.
"Bilmiyorum," diye devam etti sonra, elinde kalan kırık cama bakarak. "Olmasa, daha güzel olurdu belki de."
"Bu sikko dünyanın sana bunları söyleteceğine inanmazdın." diyerek bir ayağını yere bastığında kırık camlardan birisini aldı Taehyung.
"İnanan var mıydı sahiden?" Daha çok kendisiyle dalga geçer gibi takındığı bir gülüşle elindeki camı umursamadan yumruğunu sıkarak gözlerini Taehyung'a çevirdi. "Neyse ne demek lazım. Uzatınca bir sike yaramıyor."
"Neyse ne deyince ne oluyormuş?" diyerek kaşlarını kaldırdı. "Geçip gidiyor mu? İçten içe düşünmüyor musun? Kafan allak bullak olmuyor mu?"
"Benim kafam bulanmaz, Taehyung." dedi dudaklarını ağırca ıslatırken. Kısık gözleri onun üzerindeydi. "Her sike izin verebileceğimi gördük ama," Kapı çalar gibi kendi şakağına vurdu birkaç kez. "Buraya dokunamaz kimse."
"Bu gereksiz emin bir cümleydi." Yüzünü buruşturması ardından camı uzağa fırlatıp bir bacağını kendine çekti.
Kaşlarını kaldırarak, "Ağzımı açtırma benim." deyip güldüğünde Taehyung da ona katılarak dudağının kenarını kıvırmıştı.
"Ağzını açınca çok seksi oluyorsun."
"Keşke bana yavşasan amına koyayım, keşke." Üzerine bastıra bastıra söylemesi ardından verdiği sert bir nefesle önüne döndüğünde bu kez Taehyung'un gözleri ona döndü.
"Sana da yetebilirim." deyip bir kez daha güldüğünde bir elini Suga'nın omzuna yasladı.
"Konuyu değiştirme," diye ani bir çıkışla silkelendiğinde birkaç adım geriye çekilerek yönünü tamamen Taehyung'a çevirdi. "Nasıl yapabiliyorsun böyle bir şeyi?"
"Pekala," Hafif uzatarak konuşup aldığı derin bir nefesle dikleştiğinde ellerini kendi dizlerine yasladı bu kez. "İçerisi güvenli, gelip giden olsa bile oraya-"
"Taehyung."
"Konuşmak istemiyorum, uzatma."
Dudaklarını yeniden araladığı gibi aklında biriken daha birçok kelimeyi dökecekken en sonunda yüzünü sıvazlayıp geriye çekilmekle yetinmişti. "Devam et."
"İşte, gelip giden olsa da giremez yani." diyerek omuz silkti anında moduna geri döndüğünde. "Zaten konum çoktan belirlenmiştir. Basmaları uzun sürmez ama aramaları bir boka yaramayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
passionate touch
Fanfiction"Belki de artık zincirlerimi kırma vakti gelmişti." • 2019