DÜĞÜM

5.8K 24 0
                                    

         Sonbaharın sakin bir günü. Hafiften bir esinti belli belirsiz varlığını gösteriyor, gökyüzü bulutsuz, mavinin değişik tonları yazdan kalma zamanları hatırlatıyor. Arada bir kuş sesleri duyuluyor. Lise binasının sakinleri henüz ilk dersteler. Çoğu sabırsızlıkla ilk teneffüsü bekliyor hala uykulu haliyle. Bu arada bahçenin sahipsizliğini değerlendiren kuşlar, kondukları banklarda nasipleri olacak kırıntıları arıyorlar. Okul binasının gösterişli mimarisi, biraz tarihi biraz modern ama kesin olan tek şey, oldukça göz alıcı olması. Bej renginin soğukluğu bahçe düzeninin cıvıl cıvıl renkleri ile kırılmış ve hoş bir uyum sağlanmış. Gayet gösterişli bir hava katılmış haliyle rakip tanımayan okullar arasında.

Kulağa hoş gelen bir müzik sesi dalgalanıyor, ilk aranın en güzel habercisi. Hemen ardından bahçenin sakinliği bir anda parçalanıyor. Bağıra çağıra kendini dışarı atan öğrenciler görünmeye başlıyor birer ikişer. Yavaş yavaş bahçe doluyor, nöbetçi öğretmenler yerlerini alıyor. Öğrencilerin kimisi uyanmış ve hararetle konuşurken bir kısmı hala esneyerek uyanmaya çalışıyor ki bu gayreti gösterenlerin ilk dersi de uykuyla geçirdikleri kesin. İlk yığın bahçenin banklarına ve değişik köşelerine dağılıyor. Birkaç dakika sonra da kantine uğrayanlar alıyor yerlerini.

Yapılı, omuzları dik, saçları özenle şekillenmiş bir erkek öğrenci görünüyor en son. Elinde tostu ve içeceği ile önce çevresini süzüyor. Gördüklerinden memnun kalmamış gibi dudaklarını büküyor sonra. Kendine aşırı güvenen yapısı ve kabadayı yürüyüşle gözüne kestirdiği banka yaklaşıyor. Banktaki iki öğrenci onu görünce hemen oradan uzaklaşıp yerlerini ona bırakıyor. Oğlan bu tavırdan memnun bacaklarını açarak banka adeta yayılıyor, içeceğini yanına bırakıyor. Buranın kralı benim der gibi halleri var oğlanın. Sonunda elindeki tostuna bakıyor ama pek iştah açıcı bulmuyor onu. Derin bir iç geçiriyor evvela, sonunda büyük bir lütufta bulunurcasına tostunu ısırmak için ağzına yaklaştırıyor. Bu arada yanından geçen dört kişilik grupta ani bir dalgalanma oluyor ve içlerinden biri sendeleyip ona doğru tökezliyor, her ne kadar kendini toparlamaya çalışsa da birbirlerine çarpıyorlar, daha doğrusu iteklenen öğrenci bankta oturanın yanına düşercesine oturuyor, bu yüzden banktaki içecek dökülüyor. Kabadayı havasındaki oğlan birden çok sinirleniyor ve yüzü kıpkırmızı kesiliyor. Düşen ise endişeyle titremeye başlıyor ve kekeleyerek konuşmaya çalışıyor:

-''Özür dilerim... çok çok... ööö...zü....rr dillll...erim! İstemeden oldu!''

Diğeri onu duymuyor gibi burnundan soluyor ve onu yakasından tutup yere savuruyor. Diğer öğrenciler önce ne olduğunu anlamıyorlar ama sonrasında olayın büyük olduğunu görüyorlar ve koşa koşa iki gencin çevresini sarıyorlar. İri yarı, dik yapılı öğrenci, savurduğu çocuğu altın almış durmadan yüzüne vuruyor. Diğeri onun elinden kurulmak istese de yapamıyor çünkü üzerindeki ağırlık başa çıkılmaz bir şey. Gittikçe sinirlenen üstteki genç duracağa benzemiyor. Attığı birkaç silleden sonra söylenmeye başlıyor:

-''Herkes haddini bilecek oğlum! Yoksa böyle bildirirler! Sen kimsin oğlum?! Kimsin de beni rahatsız ediyorsun?! Ezik, zavallı şey seni!''

Bu arada neredeyse bahçedeki tüm öğrenciler kavgayı seyretmek için aynı yere yığılmıştı ve sesler gittikçe artıyordu. Hepsi okulda olduklarını unutmuşlardı bir anda. Fakat bir öğretmenin sesi ile kendilerine geliyorlar yavaştan.

-''Dağılın! Çekilin bakayım!'' diye bas bas bağra öğretmen oldukça genç ve çelimsiz bir kadın. Önce kalabalığı dağıtmaya çalışıyor. Ardından esas olaya müdahale edecek. Zar zor yardığı kalabalığın arasında iki oğlanın yanına varıyor ve üsttekini kolundan tutup çekmek istiyor. Bir yandan da bağırıyor avazı çıktığı kadar:

KIRILMA NOKTASI AŞK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin