Elif sabah gözünü açtığında keyifle geriniyor yerinde. Yine yazdan kalma bir gün, gökyüzü lekesiz, bulutlar saf bir beyaz. Ufaktan da olsa bir esinti yok. Sanki sıcaklar daha yeni başlayacakmış gibi. Kollarını kaldırıyor, bacaklarını iyice geriyor, ellerini yumruk yapıyor ve esniyor ardından. İçinde anlamsız bir mutluluk var. İlk bakışta öyle görünse de aslında bu hali dün gece yaşadığı olayın bir uzantısı. Bunu kendine dahi itiraf etmese de kalbinde ufacık bir umut tohumu çatlamış, hatta ilk sürgününü vermiş bile.
Tembel hareketlerle yatağından kalkıp ufak penceresinden sokağa bakıyor. Çok geniş olmayan ama işlek bir yolun kenarında evleri. Perdeyi çekip penceresini açıyor. Yavaştan yükselen güneşin ışıkları bulunduğu yerden ayrılmaya başlamış. Son kırıntıları hafiften genç kadının yüzüne vuruyor. Neşeyle uçuşan bir iki kuş, Elif'i hissedince aceleyle kanatlarını çırpıp uzaklaşıyor pencerenin kenarından. Genç kadın baktığında pervaza bıraktığı buğday tanelerinin bittiğini görüyor. Dolabının çekmecesinden bir avuç daha alıp boş kalan yere hafiften serpiyor. Az önce kaçanlardan bir tanesi gayet cesurca geri dönüyor ve taneleri ahenkle gagasına almaya başlıyor. Diğerinin de gelmek istediği belli ama genç kadın orada durduğu için yerinden kıpırdamıyor. Elif bunu fark edip içeriye giriyor ve birkaç dakika içinde altı yedi kuş nasiplerini almaya geliyor o dar pervaza.
Elif, bir süre dalgın dalgın onları seyrediyor. Uykulu hali gittikçe bedenini terk ediyor bu arada. Ve kendi kendine gülümsediğini fark ediyor. Mutluluk genç kadının yüzüne en güzel makyajını yapıyordu o sabah. Cildi parlak ve pembe, gözleri ışıl ışıl, enerjisi yüksek. Saçları bile daha uyumlu ve canlı görünüyor. Odasından çıkıyor, mutfaktan gelen hafif sesleri duyuyor. Bu da hoşuna gidiyor, huzur ve düzen çok tatlı bir hal. Birden kendini küçülmüş hissediyor, mutfağın kapısına koşuyor ve annesiyle en canlı haliyle konuşuyor:
-"Günaydınnnnn anneeee!"
Yaşlı kadın başını işinden kaldırmadan ona yanıt veriyor:
-"Günaydın!"
Kızındaki bu neşe patlamasının farkında ve bunun bir nedeni olduğunu da biliyor ama hemen soru faslına geçmiyor. Elindeki son yarım domatesi de muntazam dilimler haline getirip elindeki bıçağı tezgaha bırakıyor. Arkasına döndüğünde kızının çoktan gitmiş olduğunu görüyor. Aklına gelen ilk sebep, kadını biraz düşündürüyor. Sevinmeli mi yoksa endişelenmeli mi bu hâle?! Kararsız kalıyor o an. İçinden hayırlara vesile olsun diye geçiriyor hemen sonra. Banyodan gelen su sesini duyunca çayları koymak için biraz beklemeye karar veriyor. Özenle hazırladığı masanın başına geçip bir elini çenesine dayıyor ve kızını düşünmeye başlıyor. Her anne gibi toz kondurmuyor yavrusuna ve iyi bir geleceği olmasını istiyor.
-"Hangi denizde gemilerin battı da böyle kara kara düşünüyorsun?!"
Kadın başını kaldırınca kızını karşısında görüyor, ne çabuk çıkmıştı duştan! Ah gençlik diye geçiriyor içinden ve onu yanıtlıyor:
-" Ne gemisi kız?! Sanırım bugün geç uyanıyorum, ondandır."
Elif'in yaptığı başarılı geçiştirmeleri şimdi de yaşlı kadın yapıyordu ustalıkla. Elif, eşofman ve tişörtü ile olduğundan daha genç görünüyor. Hâlâ saçlarının uçlarından arada bir sular damlıyor. Annesi çaylarını doldurup masaya döndüğünde onun omzuna damlayan suları görüp ona çıkışıyor:
-"Kaç kere dedim sana şu saçlarını iyice kurula diye, hasta olacaksın, bunlar yalancı havalar!"
-" Bir şey olmaz bana anne!"
-"Ha olmaz olmaz! Sonra ben uğraşıyorum seninle!"
Anne kız arasında klasik bir konuşma alıp başını gidiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRILMA NOKTASI AŞK (Tamamlandı)
ChickLitElif, genç bir öğretmendir ve çok şey yaşadığını düşünmektedir ama zaman ve gelişen olaylar, aslında yaşam deneyiminin ne kadar yetersiz olduğunu ona öğretecektir. Yaşamak, bazen dişle tırnakla direnmektir dünya denen yere.