Yoğun heyecandan ve aşktan başı dönmüş kalbiyle eve doğru yürüyor Elif ama hali gidişinden oldukça değişik. Daha geriye dönmüş, adeta bir lise öğrencisi. Aklında sadece son yaşadığı an. Adımları, tavrı ergen havasında. İçi içine sığmıyor. Hani çevrede kimse olmasa seke seke yürüyecek neredeyse ufacık zamanlarında yaptığı gibi. Uzun vakit sonra yeniden varlığına gelen bu mutluluk hissinin tarifi yok. Kalbi kanat çırpıyor, kanı damarlarında coşkuyla dolanıyor, durmadan gülümsüyor, bir de iç geçiriyor.
Hafiften çöken karanlık da sanki onun büyülü atmosferini destekliyor. Laciverte dönen bir koyu mavi ve bu rengin içinde tek tük belirmeye başlayan ışıl ışıl birkaç yıldız keyfini destekliyor adeta. Hatta arada bir durup içine çektiği havanın kendine sunduğu sonbahar havasını doya doya ciğerlerine alıyor. Ah duygu dolu sonbahar, sen ne kadar hoşsun, diye geçiriyor aklından.
Yıllardır sıkıştığı karamsar halinin duvarları nihayet yıkılmıştı. Neden kendisi de umduklarına ulaşmasın?! Sonuçta daha yirmi dört yaşında. Her ne kadar gel-gitleri olsa da genç ve kanı kaynıyor yaşamak için. Galiba beklediği erkek karşısına çıkmıştı. Bir ara içinden bir kötü soru yükseliyor aklına: Nereden biliyorsun onun o olduğunu? Biraz yüzü asılıyor ama kısa sürüyor. İçindeki sesi bastırıyor hemen.
O olduğunu kana kana duyumsuyor. Hem o beklediği olmasa neden ona bu kadar çabuk ısınsın? Bu duygu çok farklı bir şey. Adeta diğer yarına kavuşmak veya tek bir açıklama bulamadan bunu anlamak gibi tuhaf bir durum. Yeniden neşesine kavuşuyor çünkü Can'a karşı yaşadıkları daha önce hayatında hiç olmayan bir tılsım. Bu ne Murat'ta ne de Mert'te kalbine uğramıştı.
Gittikçe eve yaklaşırken aklında daha bir yaldızlıyor onun yapısını. Hem kendisi gibi yani. İçten, kendi yağında kavrulan biri, yani Elif öyle hissediyor. Bu arada apartmanlarının önüne geliyor, demir kapıdan bahçeye doğru adım attığında hiç duymak istemediği bir ses ve ondan gelen soru bir anda büyülü dünyasını sarsıyor:
-''Kızzzz nereden geliyorsun böyle?!''
Elif başını kaldırdığında balkondan hafifçe sarkıp kendine laf yetiştiren Gülten'i görüyor, hafiften yüzünü buruşturuyor ama ona bir yanıt vermeli, yoksa daha derinlere ineceğini biliyor ve onunla uzun uzun konuşmaya hiç isteği yok.
-''Hava güzeldi, biraz yürüyüş yaptım.''
-''Haaa! Beni niye çağırmadın?!''
Elif içinden sen kusur kal dese de dışa vurumu farklı oluyor doğal olarak:
-''Tamam bir daha sefere sana seslenirim.''
-''Unutma ha, kırılırım vallahi!''
Elif, içinden nerede o günler, kırılsan da bizimle uğraşmasan derken kendini hızla giriş kapısına atıyor. Merdivenleri de aynı telaşla çıkıyor. Niyeti kendini bir an önce eve atmak ama Gülten ondan hızlı davranmış anlaşılan ki yukarıya vardığında Elif onu birden karşısında buluyor.
-''Sen de farklı bir haller var!'' diyen Gülten durmadan bir şeyleri eşeleyip gün yüzüne çıkarmaya çalışıyor. Elif artık yavaştan ona sinirleniyor ve bu sesine de yansıyor:
-''Gültennn! Ne gibi değişik haller var bende, yani ne gördün halimde?!''
Gülten, çapsız ve yüzsüz, hiçbir imadan alınmıyor, daha ileri gitmeye çalışıyor:
-''Hani böyle duygusal, mutlu, sanki bir aşk yaşıyor gibi, anla işte ötesini sen!''
Elif bu hadsizliği kabullenemiyor ve biraz onun canını yakmaya karar veriyor, yoksa bu kız kurusu başından gitmeyecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRILMA NOKTASI AŞK (Tamamlandı)
Chick-LitElif, genç bir öğretmendir ve çok şey yaşadığını düşünmektedir ama zaman ve gelişen olaylar, aslında yaşam deneyiminin ne kadar yetersiz olduğunu ona öğretecektir. Yaşamak, bazen dişle tırnakla direnmektir dünya denen yere.