25. ÇAĞAN

36 4 10
                                    

ÇARŞAMBA – 13.24
Toplantı masasında oturmuş, görevin son detaylarını konuşuyorduk. Plan Çağan ve benim tekrar o mahalleye dönmemizdi. Bu sefer ölüme daha yakın hissediyordum kendimi. Adam Çağan'ı karşısında gördüğünde çekip vurabilirdi bile. Çağan onun için haindi çünkü. Fakat ölsek de beraberdik kalsak da.

"Şimdi, oradan kaçtın, hayata tutunmaya çalıştın ama olmadı eski mahallene döndün. Ahu da sevgilin." Dedi Barlas.

"Adamın Çağan'dan intikam alıp almayacağını bilmiyoruz?" dedi Alin.

"O yüzden elinde bir koz olmalı Çağan'ın. Elini kolunu sallayarak ben geldim diyemez. Adam ayda bir Perşembe günleri kadını görmeye gidiyormuş. Dikkat çekmesin diye yanına adam almadan, sadece masaya oturup kadını izliyormuş, mekandan bir muhbir buldum, doğruladı." Dedi Yiğit.

"İyi de neden bu kadar düşmanı olan bir adam tek başına gidiyor ağabey?" dedi Ege.

Mantıklıydı.

"Kimsenin kadından haberi yok, bir nevi düşmanlarından koruyor kadını, illa ki kendince önlem alıyordur." Dedi.

"Adamın hayatını kurtarırsan sana can borcu olacaktır, içeriye sızman daha kolay olur. Ben ileriden birkaç el ateş ederim, sende adamı kurtarırsın. Sonrası da senin doğaçlamana kalmış." Dedi Feza.

"Tamamdır." Dedi Çağan ardından bana döndü ve tekrar konuştu:

"E hazır mısın benim gibi karizmatik bir adamın sevgilisi olmaya Ahucum." Demişti alayla.

Güldüm.

"Sorma, heyecandan elim ayağım titriyor Çağan." Dedim alayla.

"E normal!" demiş ve eliyle yüzünü göstererek "Şu yakışıklılığa hangi kadın heyecanlanmaz." Demişti egoyla.

"Sana kötü bir haberim var Çağancığım, tipim değilsin!" dediğimde, Ege ve Alin gülmüştü.

"Senin tipin..." demiş ve imayla bakmıştı. Gülen yüzüm solarken, koluna vurdum.

"Senin tipinde tip yani Ahu!" demiş Alin ve kıkırdamıştı.

Onlar acımasızca bana gülerken, "Neymiş senin tipin?" diye soru gelmişti sağ tarafımda oturan adamdan. Yiğit'e baktım ve "Sarı." Dedim. Kaşları çatılmış, devamını merak ediyor gibi beni izliyordu.

"Sarışın seviyorum, Ege gibi." Dedim. Yalandı, Ege çok yakışıklı bir adamdı fakat benim tipim sarışın değildi. Şuan kendime itiraf edemesem de bir tipim olacaksa ona en yakın kişi Yiğit Yamandı.

"Sende benim tipimsin Ahu." Dedi Ege, ona gülümsedim. Bu sırada yanımda oturan adam kulağıma yaklaşmış, nefesini boynuma üflüyordu.

"Neden içimden bir ses yalan söylüyor diyor avukat?" dediğinde, hırsla ona döndüm, yüzlerimiz gene çok yakındı.

"İçindeki seste senin gibiyse işimiz var. Ayrıca unuttun galiba ben artık avukat değilim, sen avukatsın, benim avukatım." Dediğimde, son dediğime gülmüştü.

"Sadece senin avukatın olabilirim. Sende benim baş belası müvekkilim..." dediğinde, kendimi tutamadım ve güldüm. Gülümseyerek gözlerine baktığım sırada, kulağıma gelen öksürük sesiyle bakışlarımı çektim ve Çağan'a döndüm.

"Olmuyor ama böyle sevgili-" diyeceği sırada lafını kesen Yiğit'in öksürük sesiydi.

Bu sırada arasında bir konuyu konuşan Feza ve Barlas konuşmayı bitirmiş ve Barlas ayağa kalkarken Çağan ve bana dönmüştü.
"Rolünüze iyi çalışın. Yirmi dört saat sonra artık birer sevgilisiniz. Ege üstlerine takacağımız ekipmanları ayarla, Alin sende mekanın etrafındaki kameralara ulaş, adam nereden giriyor, nereden çıkıyor bilelim." Dedi.

"Tamam ağabey." Dedi Ege ve Alin. Barlas toplantı salonundan çıktı.

***

PERŞEMBE – 01.45 – Pavyon

Pavyonun arka sokaklarında, siyah bir minibüsün içinde oturmuş, Çağan ve Feza ile iletişime geçiyorduk. Planın ilk kısmı adamın hayatını kurtarmak ve güven kazanmaktı. Çağan pavyonun arka sokağında, adamın çıkacağı kapının etrafında adamı bekliyor, Feza ise başka bir noktada, arabasında bekliyordu.

"Duyuyor musun Çağan?" dedi Ege sesi kontrol etmek için.

"Evet." Dedi Çağan kısıkça.

"Feza durum ne?" dedi Barlas.

"Sokağın karşısında bir araba var, adamı bekliyor, çok vakit yok, sesi duyunca hemen koşacaklar." Dedi.

Bu sırada Alin'in ekranından arka kapıdan çıkan, siyah paltolu, uzun boylu adam göründü. Adam ara sokakta yavaş yavaş ilerliyordu.

"Şimdi Feza." Dedi Barlas.

Saniyeler içinde Feza'nın arabası büyük bir hızla adamın önüne kırmış ve yüzü kapalı adam arabadan inmişti. Aralarında hatırı sayılır mesafe olan iki adamın arasına Feza'nın hızla çıkardığı tabancası girmişti. Adam Feza'ya göre yavaştı, refleksle elini beline atmıştı fakat nafileydi, Feza silahı çoktan doğrultmuştu. Aralarında sessizlik hüküm sürerken, karanlık, sessiz sokakta gür bir ses yankılanmıştı. Yalpalayarak sokağa giren adam sesini daha da yükselterek bağırmaya devam ediyordu.

"AHUUU!" diye sokakta bağıran Çağan'ı izlediğimde, gözlerim şokla açıldı. Hepimiz şok olmuştuk.

"ULAN NE DEMEK SARI SEVİYORUM! ÇOK SEVMİŞTİM BEN SENİ! AHUUU!" diye bağırıyor, sarhoş gibi peltek konuşuyordu.

Sinirlerim boşlamış kahkaha atarken, elimle ağzımı kapattım ve izlemeye devam ettim. Alin ve Ege'nin sessiz kahkahalarını duyuyordum. Barlas ve Yiğit çatık kaşlarıyla izliyordu olanları.
Çağan Feza'ya yaklaşmış ve yeni fark etmiş gibi yalancı bir samimiyetle adama sarılmıştı.

"Ahum sen misin yoksa?" diyen adamı, üzerinden itmişti Feza. İterken Çağan'ın kulağına "Senin doğaçlamana..." diyen başlayan sessiz bir küfür fısıldamıştı.  Bu sırada olayları izleyen ve hâlâ namlunun ucunda olan adamda şaşkındı. Çağan adama bakmış ve göz kırpmış ardından el çabukluğuyla Feza'nın elindeki silaha vurmuş ve silahın düşmesini sağlamıştı. İkisi yalandan boğuşurken, Feza üzerindeki adamı atmış ve arabaya binerek oradan ayrılmıştı. Çağan acıyla yerden kalkmaya çalışırken, adam onun elinden tutmuş ve kaldırmıştı.

"İyi misin delikanlı?" dediğinde, Çağan adamın yüzüne bakmıştı. Bu an onun iradesiyle savaşı gibiydi sanki. Hayatındaki acıların sebebi olan adamın gözlerinin içine bakabilmek irade sahibi, cesur insanların yapabileceği bir şeydi. Çağan cesur bir adamdı.

"İyiyim, yan kesiciydi herhalde ağabey." Demişti Çağan. Adam sokak lambasının vurduğu yüze uzun uzun bakıyordu. Çağan'ın gözlerinin en derinine bakıyor ve belli ki tanımaya çalışıyordu.

"Canımı kurtardın delikanlı, artık sana can borcum var." Dediğinde, Çağan "Estağfurullah." Demişti. Bu sırada bir araba onlara yaklaşmış ve içinden iki takım elbiseli adam çıkmıştı. Adam Çağan'a dönmüş ve elini omuzuna koyarak konuşmuştu.

"Bir şeye ihtiyacın olursa, Kurtuluşa gel, Akif de gösterir çocuklar." Demiş ve arabasına binerek oradan uzaklaşmıştı.

***
Köşke döndüğümüzde, büyük masanın etrafında toplanmıştık yeniden.

"Çağan, manyak mısın lan sen?" demişti Feza.

"Ağabey sen doğaçla demedin mi?" demişti Çağan üste çıkarak. Feza sabır dilenerek ellerini sakalına götürmüş ve sakalını sıvazlamıştı.

"Çağan..." diye sessiz fakat bir o kadar da sert sesiyle Barlas konuşmaya başlamıştı ki Çağan onun lafını keserek, araya girmişti.

"Ağabey tamam bir daha doğaçlamayacağım." Demişti yaramazlık yapan bir çocuk gibi.

"Ulan bir de sokağın ortasında Ahu Ahu diye bağırıyorsun. Tiyatro mu oynatıyoruz lan burada?" diye çıkışmıştı Yiğit.

"Ne olursa olsun, planın ilk kısmı başarılı. İki gün sonra mahalleye gireceksiniz. İş isteyeceksin, bir ev bulacaklardır sana. Adamın en yakınına gireceksin, en alttaki tuğlalarını çekeceğiz ve hepsi yerle bir olacak." Dedi Barlas.

"Adam köklü bir çete kurmuş, bütün mahalleyi sömürmüş şerefsizler. Daha büyük işler peşinde." Dedi Yiğit.

"Denek yapıyorlar çocukları. Bende onlardan biriydim. Yeni mallar yaptırıyor, denetiyor en azından. O zaman küçük bir laboratuvar kurmuştu. Şimdi işleri büyütmüştür. Kimsesiz çocukları topluyor, denek diye kullanıyor. Uyuşturucuları çocuklara veriyorlar, gözlemliyorlar, reçete tutarsa çocuklar biraz daha yaşıyor fakat ilkinde aşırı dozdan ölüyor çocuklar. Beni de aşırı dozdan öldüm sanıp çöplüğe atmışlardı." Dediğinde, sona doğru sesi kısılmıştı. Duyduklarım ile kanım dondu.

"Bu şerefsizin hayatını karartacağız Çağan. Senden, kimsesiz çocuklardan aldıklarının on katını alacağız o şerefsizden." Dedi Barlas, Çağan'ın omzunu sıkarak.

"Peki adam paravan olarak ne iş yapıyor?" dedim.

"Ben araştırmıştım, bir dakika..." dedi Ege ve bilgisayardan birkaç tuşa bastı. Birkaç dakika sonra büyük ekranda görseller ve yazılar belirdi.

"Adı Akif Duman. Bahsettiği mahallede ki dükkanların çoğu bu adamın. Resmi belgelerde iş adamı, ticaretle uğraşıyor diye gözüküyor. Şimdilerde hayır işlerinde çok adı geçmiş..." diye devam ettiği sırada, slayt akıyor, fotoğraflar geçiyordu. Fotoğrafı geçen tanıdık binayı gördüğümde, "Dur, bir fotoğraf geri gelir misin?" dedim, Ege fotoğrafı açtı.  Burası her zaman ziyaret ettiğim yetimhaneydi.

"Burasıyla ilgisi ne bu adamın?" dedim.

"Binayı satın almış, hayır sever iş adamı diye yazmışlar adamı." Dedi Ege.

"Kimsesiz çocuklara kolay erişebilmek için, şerefsiz!" diye ayaklandı Yiğit.

"Elimizi ne kadar çabuk tutarsak o kadar az çocuğun canı yanar." Dedi Barlas.

******

Merhabalar. Yeni bölüm attım kısa oldu ama bölümsüz kalmayın istedim. Ben sarkastik bir insanım öyle karakterler yazıyorum. En ciddi anda Ahu,  Çağan hatta Barlas ve Feza bile şaka yapar.

Karakter gelişimi olarak dışarıya sert ve ciddi insanlar ama birbirilerine karşı öyle değiller. Feza'nın Ahuyla şekillenen ilişkisinden anlayabilirsiniz.

Fikir alışverişine açığımdır.

🌸⭐️

ADALET ÇIKMAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin