Not 21

68 13 135
                                    

19 Temmuz, gece civarları

Herkes ama herkes bana hiçbir şey sormadan sürekli olarak konuşmuş, olayı tartışmıştı. Haberlerde bile ben vardım, yeniden. Kış Askeri olduğumdan sorunsuz şekilde duruyor, sesimi çıkarmıyordum. Oldukça sakindim, Bucky'nin bedene hakim olmaması işime gelmişti. Aksi halde paniklemekten kalp krizi geçirir, ne halt yiyeceğini düşünmekten kafayı yerdi. Başa sarmıştım, iyiye gitmesini beklediğim her şey daha da kötüleşiyordu. 

Sorgu odasındaki masaya kelepçelenmiştim, istesem kaçabilirdim. Arkasından beni gözetledikleri camı kırıp saatlerdir tek kelime dahi ettirip kendimi savunmama izin vermedikleri cehennemden kaçabilir, karşıma çıkan herkesi öldürebilirdim. Beklemek, kimseye zarar vermemek Kış Askeri'ne göre bir hareket değildi, içimdeki Barnes sakin kalmamı sağlıyordu. O iyi bir adamdı, insanlara zarar vermezdi. 

Masanın üstündeki her bir oyuğu, deseni ezberlemiştim. Sıkılıyordum, kendi düşüncelerimle yalnız kalmak acı çekmeme neden oluyordu. Her ikimizin de canı yanıyordu, hem Kış Askeri'nin hem de Barnes'ın. Sessizlik güzel olmaktan çıkmıştı. Kötü veya iyi, artık birinin konuşması lazımdı. O son derece sinir bozucu olan Hunter dahi gelebilir, iğrenç laflarından söyleyebilirdi. Dert etmez, hepsini dinlerdim. Çaresizdim, korkuyordum da. 

Steve'i her yakaladığında flörtleşmeye çalışan yaşlı komşum kendi evinden ölü bulunmuştu, kapısı açıktı. Kendi açmıştı, bu yüzden onu öldüren kişinin tanıdık biri olduğu düşünülüyordu. Yanında birçok şırınga bulunmuştu, kanının uzun bir süre boyunca kadından alındığı düşünülüyordu. Öldüren kişi her kimse kadını yavaş yavaş öldürmüş olmalıydı, ölmesine yakın da karnını yarmıştı. Tıpkı aylardır aradığımız katilin yaptığı gibi. 

Tüm şüphelere uymamın yanı sıra... Sürekli boynuma taktığım künyelerden biri kadının hemen altından çıkmıştı. Dediklerine göre boğuşma esnasında yaşlı kadın katilin boynuna-yüzüne doğru elini atmış, olabildiğince zarar vermeye çalışmıştı. Eline künye gelince de çekmiş, kopmasına neden olmuştu. Bu da boğuşmayı destekler nitelikteydi, bacaklarıyla kendini ittirerek uzaklaştırmayı, üstündeki katili atmayı denemişti. Yarım metre kadar olsa da başarmıştı. Künye tam da bu nedenle kadının altında kalmıştı. 

"Yemin ederim ki hiçbir şey yapmadım." Ağlamak üzereydim. "Olaylar nasıl beni buldu yine?"

Kadının evinde bana ait olan bir kağıt bardak da bulunmuştu. Her tarafında kadının rujla yaptığı öpücük izleri olsa da DNA izime rastlamışlardı. Test sonuçlarının bu kadar hızlı çıkacağını beklememiştim, tabii Stark teknolojileri vb. olayları düşününce yavaş dahi kalındığını anlamam uzun sürmemişti. Çöpleri karıştırıp bana ait olan eşyaları alması, sapığım olması benim suçum değildi. Tabii bunu dersem intikam almak için kadını öldürdüğümü söyleyeceklerdi. 

Konuşturmamak da haklı sayılırlardı. Yıllar boyunca insanları öldürmüş, herkesin ağzına etmiş biri tekrardan cinayet karışmışsa pek de konuşmaya hakkı yoktu. Üstelik birinci seferde, zihni geri geldiğinde paçayı kurtarmak için en yakın arkadaşıyla bir sürü illegal olaya karışmışsa ihtimal dahi yoktu. Zaten kendimi savunmamı isteseler ne diyecektim? Hala zihnim Kış Askeri'ne aitti, geri gelmemişti. Karşılarında sessizce oturmaktan başka elimden bir şey gelmezdi. 

Kapı açıldığında duymamam, bakışlarımı hızla o tarafa çevirmemem imkansızdı. "Sen." 

Ne kadar stresli olduğu her halinden anlaşılıyordu. Dosdoğru karşımdaki sandalyenin yanına gitmiş, düzeltmeden oturmuştu. "Bucky." Derin derin nefes aldı. "Senin yapmadığına inanıyorum."

Bucky'nin Üzgün NotlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin