Not 39

127 8 641
                                    


Son cinayetin işleneceği yere yaklaştıkça biraz ödüm kopmaya başlıyordu çünkü hiç de tekin bir yer değildi. Zaten başka nasıl olacaktı ki? Normal mi çıkacaktı? Resmen ormanlık alanın içine doğru ilerliyordum. Asfaltlı yoldan çıkalı dakikalar olmuştu, birazdan toprak yoldan da çıkmam gerekecekti. Motorumun ormanlık alanda gideceğini pek sanmıyordum, yaya olarak devam etmek zorundaydım. Ayrıca... Henüz ekipler gelmemişti, zaman git gide azalıyordu. 

Tek başıma Hunter'la yüzleşmek isteyip istemediğime emin olamıyordum. Bu sefer neler yapabileceğini, bana nasıl saldırabileceğini biliyordum. Yine de içimden bir ses ölene kadar pes etmeyeceğini söylüyordu. Karara varmam gereken kısımdaydım. Korkup diğer kişileri bekleyecek ve muhtemelen işini halledip kaçmasını mı sağlayacaktım yoksa korkularımı, endişelerimi yenerek işe mi koyulacaktım? Zarar verdiği kişilerin sayısı düşünülünce birinciyi seçmem olanaksızdı. 

Bakışlarım çok geçmeden ormanın karanlığıyla birleşti, ay kusursuz derecede parlak olsa da ağaçların altını pek de aydınlatmıyordu. Kalın gövdeli, geniş yapraklı ağaçların neredeyse birbirleriyle bitişik şekilde yetiştiklerini varsayarsak doğru düzgün ilerlemenin pek de mantıklı olacağını sanmıyordum. Sadece üstündeki çimenler sürekli ezildiği için yalnızca çamurdan ibaret olan, içine birkaç parmak su dolmuş patikayı izleyebilirdim. 

Eğer bir yerde cinayet işlenecekse direkt olarak ağaçların ortasında olmayacağı kesindi. Sadece kaçmam, birini kovalamam gerekirse çalılıklar bacaklarımı paramparça edecekti. Sonbahar nedeniyle ağaçların çoğu yaprakları dökülmüştü, rüzgar estikçe daha da fazla dökülüyorlardı. Tek bir nokta doğrultusunda ileriye baktığımda ormanın içini on beş-yirmi metre görebiliyordum. Yeni yağan yağmur yüzünden etraf toprak kokuyordu, bazı ağaçların dallarındansa su damlacıkları hala yere düşüyordu.

İçeri girmek için motorumu yol kenarına bırakarak ilerledim, fazla gözükmemesi için olabildiğince yol kenarındaki boşluğa gizledim. Tellerin bazı kısımları kerpeten benzeri kesici bir aletle açılmıştı, kesilen kısımları da telin geri kalan gibi pas içinde kaldığından yıllar önce yapıldığı kolayca anlaşılıyordu. Üstündeki jiletli teller bile özelliğini yitirmişti. Hafifçe eğilerek içeri girdim, adımlarımı orta hızda atarak git gide içeri doğru yürüdüm. 

Her türlü tehlikeye karşı tetikte bekliyordum, elim her an silahıma kayabilirdi. Şimdilik av misali dolaşmak istiyordum, beni gafil avladığını sanarak kendisini göstermeliydi. Ayrıca yapraklar son derece kuru olduğundan yanıma yaklaşmak isteyen biri olursa hemen fark edebilirdim. Gerçi ıslandıkları için üstüne bastığımda pek ses çıkarmıyorlardı. Ne yapmam gerektiğini, nereye ulaşmam gerektiğini kestiremiyordum. Yalnızca sürekli saate bakıyor, adımlarımı daha da hızlandırarak patikayı takip etmeye devam ediyordum. 

Yaklaşık on beş dakikanın ardından saatimi yeniden kontrol ettim, yüz metre ileride eski bir bina görebiliyordum. Zamanım git gide azalıyordu, yalnızca otuz beş dakika kalmıştı. Koşmaya karar verdiğim esna da birinin arkamda olduğunu hissettim. Birkaç minik adım daha attığımda aynı şekilde yavaşlamıştı. Olduğum yerde kaldığımda ise aynı şekilde durdu, artık ses kesilmişti. Arkamda olduğunu tahmin ediyordum, başımı yavaşça o tarafa doğru çevirme kararı aldım. 

İşte tam o esna da elimi yaladı. "Hey!" Rogers ile bara gittiğimde, kendimi baygın halde bulduğumda üstümde yatan köpekti. "Burada ne yapıyorsun sen?"

Çıplak olan elimi iyice yaladı, biraz iğrenerek elimi havaya kaldırdım. Yüzüme tiksindiğimi belli eden o ifade de yayılmıştı. Köpek küçük bir inilti çıkararak kuyruğunu salladığında sorun yok anlamında başımı iki yana salladım. Salyalı elimi kafasına koydum, kulaklarını okşadım. Hemen neşeli şekilde kuyruğunu hareket ettirdi. Çıkardığı sesten de mutlu olduğu aşikardı. Kafasını karnıma doğru hareket ettirdiğinde bir adım geriye atmak zorunda kaldım, oldukça kuvvetliydi. 

Bucky'nin Üzgün NotlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin