Not 23

53 10 35
                                    


19 Temmuz, sabaha doğru.


İnsanları ittirip uzaklaştığımda direkt koşmuş, arkama dahi bakmamıştım. Dudaklarımdan süzülen tek kelime "Çekilin!" olmuştu. 

Çıkışın yakınlarındayken Rogers durdurmaya çalışmış, başaramamıştı. Dışarı çıktığımdaysa direkt olarak motosikletimi görmüştüm, bir an olsun düşünmeden binmiştim. Buraya özel askerlerin aracıyla getirilmiştim, motosikletimi Rogers almış olmalıydı. Peşimden bağıranları, ateş açanları önemsemeden sürdüm. Artık gerçekten de hayvansal dürtülere göre hareket ediyordum, korkum ne yapacağımı söylüyordu. 

Asla Bucky'nin gitmeyeceği bir hızdı, dönerken neredeyse kolum yere değiyordu. Bir yerimin zımpara olmasından kıl payı kurtuluyordum. Uzaklaştıkça korku azalıyordu, rahatlıyordum. Hızlı sürünce insanlar yüzümü de doğru düzgün göremiyordu. Kamera kayıtlarından alacakları görüntüler umurumda değildi, kanlı canlı görmemeleri yeterdi. Henüz izimi kaybettirmemiştim, derin bir nefes alıp arkama yaslanmak için çok erkendi. 

Nereye gittiğim hakkında en ufak fikre sahip değildim, sadece sürüyordum. Olabildiğince insanların az olduğu yerlere, olabildiğince de saklanabileceğim yerler bulunan bir yere doğru gitmeye çalışıyordum. Kalp atışımı kulaklarımda duyabiliyordum, göğsüm acıyordu. Yüzüme vuran rüzgar umurumda dahi değildi. Sürekli çalan, bir an olsun durmayan telefonumu yere atmıştım. Tek başıma kalmak istiyordum, sonsuza kadar. 

Tepelerin ardından yavaş yavaş kendini belli eden güneş gözümü alıyordu. Olabildiğince ana yollara sapmamaya çalışıyordum, havadan takip yaparlarsa direkt olarak gözlerinin önünde kalırdım. Ara yollar en ideal yerlerdi. Üstümdeki kıyafetlerden de kurtulmak istiyordum, en kısa zamanda yüzümü saklamanın yolunu bulacaktım, gerekirse atkı saracaktım. Shally iyilik yapmaya çalışmış olsa da kimsenin aslında kim olduğumu bilmemesi başıma en büyük belayı almama neden olmuştu. 

"Yine mi sen?" Hızıma rağmen yolun kenarındaki köpeği kolayca görebilmiştim. Oradayken de uzaklaşırken de gözlerini bir an olsun üstümden çekmemişti. 

Doğruyu söylemek gerekirse başıma bela almamın temel nedeni bunlardan hiçbiri sayılmazdı. S.H.İ.E.L.D üssünden sadece birkaç kilometre ötede patlama olduğunda güvenlik yetkilileri olay merkezinden oldukça uzakta, peşimdeydi. Kovalamacadakileri saymazsak kalan birkaç kişi Hunter'ın dediği diğer yerde, muhtemel cinayet bölgesindeydi. Çıkan yangın söndürüldüğündeyse yukarıdan -kuş bakışı- olarak bakıldığında yanık izleri Avengers sembolünü oluşturmuştu. 

Katil resmen artık ben buradayım diyordu, herkesi işin içine katmak istiyordu. Gerçekten zeki biriyle karşı karşıyaydık, bizimle oyun oynuyordu. Hatta dalga geçiyordu, Avengers'ın işe dahil olduğunda bile kolaylıkla hareket edebileceğini biliyordu. Tahmini ölü sayısını en az yüz olarak belirlemişlerdi. O an Barnes olmadığım için minnettardım, kendimi suçlayıp canıma dahi kıyabilirdim. Doğru tahmin, patlama olayı da bir şekilde üstüme kalmıştı. 

Selamm, normalde bölüm atasım yoktu ama atayım dedim. Biraz moralim bozuktu çünkü. 

Bu hafta zaten full kısa hikaye filan yazmam lazım bir sürü konu bulup. Küçürek hatta... kısa hikaye bile pek sayılmaz. Ama iki gündür sadece konu bulma aşamasındayım. Neyse benim kendine olan inancım tam. 

Bucky'nin Üzgün NotlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin