Not 36

67 8 191
                                    


Lütfen bol bol yorum yapmayı unutmayalım, finale doğru gidiyoruz çünkü 💗🐤

Nefes aldığımı dahi hissedemiyordum, ciğerlerim hızla inip şişiyordu ama içime çektiğim hava kesinlikle yetmiyordu. Az önce okuduklarım dışında da bir sürü not vardı. Hepsine hafızama kazırcasına bakmak istiyordum ama daha fazlasını yapamazdım, devam edersem kalp krizi geçirip ölebilirdim. Bu konuda kesinlikle şaka yapmıyordum. Hiç olmadığı kadar üzgün, şaşkındım. Ağzım açık kalmıştı, arabanın yan aynasından baktığımda kocaman olmuş göz bebeklerimi görebiliyordum. 

"Siktir." dedim mırıldanarak. Shally'nin duymadığına emindim. 

Okumamaya özen göstererek sayfaları karıştırdım. Başka neler olduğuna, ne kadar fazla ileri gittiğine bakıyordum. Hunter şuana kadar hareketleriyle her daim sınırlarını aşmıştı, bense bunun hep en kötüsü olduğunu sanmıştım. Yerimde kim olsa aynısını düşünürdü, hangi insanın lafları eylemlerinden daha sert olabilirdi ki? Bunları duymaktansa karnımdan vurulmayı tercih ederdim. en azından birkaç hafta hastanede yatar, iyileşirdim. 

Dediklerinden hiçbir zaman kutulamayacaktım, sürekli zihnimin bir köşesini kemirip duracaktılar. Daha önce kimseden duymadığım kadar aşağılanmış, berbat laflara maruz kalmıştım. Hala aklım almıyordu, herhangi bir şey nasıl bu derece üzebilirdi? Resmen ağlayamıyordum. Ağlamanın değerini öğrenmek aklımdan dahi geçmezdi. Kalbimin attığını hissedemiyordum, deli gibi hızla atıyor olmalıydı. Vücudum acıya alışmıştı. 

Bazı sayfalardaki kelimelerin altı çizilmiş veya yuvarlak içine alınmıştı. Hepsi de aynı kırmızı kalemle yapılmıştı. Genelde kendime canavar dediğim, birilerine salak dediğim cümlelerdeki kelimeler listedeydi. Sayfaları okurken acı çekmemi sağlamaya çalışmış, başarılı olmuştu. Kim olursa olsun deftere ilk baktığında kırmızılar içindeki kelimeleri okurdu. Ne olduğumu bana hatırlatmak istemişti, cidden canavar mıydım?

Çoğu sayfa tamamen boştu, ben odaya girmeden önce pek zamanı olmamış olmalıydı. Birkaç parça kağıt daha vardı. Ne yazdığını fazlasıyla merak ediyordum, daha ne deyip kalbimi paramparça etmiş olabilirdi ki? Üzülebileceğim her bir haltı demişti. Bir ihtimal: Diğer kısımlarda tipimle, görünüşümle dalga geçmişti. Belki de zekama vurgu yapmıştı. Evet, cidden de geri kafalıydım. Olayları çok geç anlıyordum, bazen insanların bana onlarca kez tekrar etmesi gerekiyordu. 

Defteri arka koltuğa fırlattım. "Pekala, eğer dediğin gibi bir canavarsam seninle aynı türdenim." 

Kaşlarını çattı, direksiyonu sağa doğru kırarken başını hafifçe bana doğru çevirdi. "Her şey yolunda mı?" Cevap gelmeyince konuşmaya devam etti. "Vay canına... Cidden kötü gözüküyorsun, ne oldu?" 

Ağzımı açmadım, hiçbir şeyi anlatmak istemiyordum. Sessiz kalmak en iyisiydi. Aslında olduğum yerde sonsuza kadar kalmak, boş boş gökyüzüne filan bakmak istiyordum. Depresyonun farklı bir biçimine girmiştim. Neyse ki kendi aracımda olmadığımdan ayağa kalkmak, devam etmek için geçici bir nedene sahiptim. Öte yandan onu artık öldürmek istemiyordum, kesinlikle yaşamasına ve acı çekmesine izin verecektim. Acılarının sahibi olmak istiyordum. 

Arabayı park ettiğinde telefondaki konuma göz attık, varmıştık. Evi olduğunu tahmin ettiğimiz yer tam karşımızda duruyordu. Arabadan çıkmadan önce birilerinin olup olmadığını birkaç dakika boyunca gözlemlemiştik. Oldukça sakin bir cadde olsa da mahalle sayılamayacak kadar da kalabalıktı. Yolları örme taşlardan yapılmıştı. Kaldırımlar genişti, ortalarında ağaçlar ekiliydi. Her rüzgar estiğinde ağaçlardan yapraklar dökülüyor, kenardaki araçların üstüne düşüyordu. 

Bucky'nin Üzgün NotlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin