Not 38

56 8 185
                                    


Bizi gitmemiz için bıraktıklarında da, kendi evime vardığımda da fazlasıyla öfkeliydim. Hunter'dan dayak yemeyi, bana hasar verebilmesini kesinlikle beklemiyordum. O kadar güçsüz, minik bir kadından nasıl dayak yemek... Aslında normal insan olduğunu sanmıştım, hiçbir özel gücü olmadığını. Her neyse... Konumuza gelecek olursak Hydra ajanı çıktığına inanamıyordum. Doğru düzgün çalışabilmesi için kafamı duvardan duvara vurmak istiyor, sadece kendime zarar vermiş olacağımı bilerek vazgeçiyordum. 

Tek yapabildiğim eşyaları oradan oraya fırlatmaktı. Kendime hakim olmaya çalışmıyordum, eğer denersem ve öfkemi içimde tutarsam sonrasında çok pis patlayacağımı, insanlara zarar verebileceğimi biliyordum. İmkanım varken duyguları olmayan nesnelerden sinirimi çıkarmalıydım, sonuçta maddi şeylerin yeri doldurulabilirdi. Yeni evimin her yerinde S.H.İ.E.L.D kamerası olması umurumda dahi değildi. Muhtemelen kameradan izliyor, evime ekip göndermekle göndermemek arasında gidip geliyorlardı. 

Artık güvenliğimi, can durumumu önemsemiyordum. Doğrusu damarlarımda akan kan süper asker serumu olmasaydı pes dahi edebilirdim ama savaşmama, gardımı almama gibi bir durum söz konusu olamazdı. Aksi halde bedenimin kontrolünü ele geçirirlerse asla istemediğim haltları yaptırırlardı, kimse de beni durduramazdı. Normal bir insan olmamaktan nefret ediyordum, kendi ölüm tarihime karar verme lüksüm dahi yoktu.  

Ne zaman sakinleşmeye başlasam öfke daha çok artıyordu. Tam bitti, artık devam edemem diyordum; hemen arkasından daha da sinirleniyor, nesneleri fırlatarak sanki sonsuza kadar devam edecekmişçesine etrafa zarar veriyordum. Ağzımdan küçük bir haykırış kopmuştu. İyi de daha önce on dört kişiyi öldürmüş bir kadının Hydra ajanı olduğu bilinmezdi? Brock Rumlow gibi S.H.İ.E.L.D'ın içinden değildi sonuçta. Kesinlikle parçaları birleştiremiyordum. 

Belki de parçaların tamamlanmama nedeni tamamen farklı yapbozun parçaları olmalarıydı: Öylece beni izlemek için gönderilmiş biri olabilirdi veya benimle alakası dahi olmayabilirdi. Yine de son dedikleri kafamı kurcalıyordu. Benimle işinin daha bitmediğini söyleyerek ne demek istemişti? Neticede o an vurabilir, öldürebilir, esir alabilirlerdi. Ellerindeki güç sayesinde bana istediklerini yapmakta özgürdüler, kendilerine sınır dahi tanımalarına gerek yoktu. 

Neden diğer Hdyra birliklerine bilgi vermemişlerdi? Evans gerçekten onun adına mı çalışıyordu? Eğer öyleyse Hydra hükümetin içine de sızmış demekti. Kendimi en korkunç senaryolara hazırlamam gerekiyordu. Belki de... Aylar önce çatıda Hunter ile konuştuğum esna sebepsiz şekilde bayılmıştım, o sırada benden örnek almış olabilir miydi? Tam bir geri zekalıydım. Hunter'ın Baron Zemo ile konuştuğunu görmeme rağmen umursamamıştım bile. 

En sonunda sırtımı duvara yaslayarak yere çöktüm, mantıklı düşünmeliydim. "Kesinlikle olayları birleştiremiyorum." 

Telefonumu elime alarak son çektiğim resme, yani haritaya baktım. Bunu önce Steve'e, sonrada kalan herkese atacaktım. Zaten elimde kalır, kullanmazsam daha da büyük aptallık etmiş olurdum. Fotoğrafa detaylı olarak baktığımda bir kırmızı noktanın üstünden geçilmediğini fark ettim, burası cinayetin işleneceği son yer olmalıydı. Telefonuma atılmış olan son bilgiler göz gezdirmeye karar verdim, en yakın tarihte işlenen cinayetin ne zaman olduğunu bulmalıydım. Böylece katilin -Hunter'ın- son kısma ne zaman geleceğini de çözmüş olacaktım. 

Herkese net bilgiler vermeliydim, aksi halde pek dinleyeceklerini sanmıyordum. Birkaç adet şifreli belgeyi okuduktan sonunda işlenen son cinayet hakkında bilgileri toplamıştım bile. Bu neredeyse üç saatimi öylece yerde geçirmeme neden olmuştu. Hala kolumdan, karnımdan akmakta olan kanı takmamıştım. Edindiğim birkaç bilgi: Ne zaman bulunduğu, muhtemelen nasıl öldürüldüğü, kurbanın kaç yaşında olduğuydu. 

Bucky'nin Üzgün NotlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin