19. Bölüm

61.3K 2.7K 139
                                    

GÜNAYDIN CANLARIM... İYİ OKUMALAR...


"Cihan ses ver lan, hayattayım de..."

Silah sesleri azalırken Tan camiye en yakın kişi olarak koşmaya başladı. Roket atarı tutan adamı indiren Şahin olduğu yerde kalıp, hem Tan'ı hem Selçuk'u kolluyordu. Onun işi buydu. Soyadı gibi keskindi, keskin nişancıydı. Cihan'ın hayatından endişe etseler de öncelik senatör olduğundan Selçuk, senatörün olduğu arabaya binmeyi başardı. İt sürüsü gibi ürüyorlardı. Ancak gafil avlandıkları için şaşkındılar sadece oraya buraya sıkıyorlardı. Arabayı çalıştırıp silah seslerinin eşliğinde hızla oradan uzaklaştı. Allah'tan araba kurşungeçirmezdi ve saklanan adamlar bile ortaya çıkıp çalıştırılan arabaya ateş etmeye başladılar. Bu Şahin için bulunmaz bir fırsat oldu ve taramaya başladı. On beş dakikanın sonunda silah sesleri kesilmişti.

"Tan, Cihan'a ulaştın mı?"

"Yok abiyi bulamıyorum. Bu sefer..."

"O cümleyi tamamlama..."

Şahin'in çıkışıyla Tan sustu. Sağlık ocağından inip caminin tarafına koşmaya başladı. Köydeki evlerin hemen hemen hepsinin ışıkları yanmıştı. Korkudan dışarı çıkamadıkları belliydi. Selçuk'un sürekli Cihan'ı bulun diye bağırmasıyla nasıl telaşlandığının farkındaydılar. Onlarda aynı telaş içerisindeydiler. Tan caminin etrafını iki tur atmıştı ama yoktu, kesin parçalara ayrıldı diye düşünürken aksayarak ona gelen adamla derin bir nefes aldı. Sonra koşmaya başladı. Koltuğunun altına girip destek verir vermez arkadaşlarına haber verdi.

"Cihan abiyi buldum ve şükür hala tek parça..."

Cihan homurtulu sesler çıkarırken, Şahin onlara yetişti. Diğer koluna da o girerken kulaklıkta Selçuk'un küfürleriyle güldüler. Bunlar genelde olağan durumlardı. Cihan gözü kara her tehlikeye atlar, Selçuk gitme der sonrasında sağ kurtulunca da uzun süre küfür ederdi. Cihan savcının yine ana avrat dümdüz gittiğini tahmin ettiğinden kahkahalarının dinmesini bekliyordu. Şahin'in sorusuyla sıkıntılı bir nefes verdi.

"Kulaklığın nerede ve nasıl kurtuldun."

"Roket lafından sonra arka tarafa koşarak atladım ama patlamayla eş zamanlı olmuş, beni savurdu. Sanırım kaburgam kırıldı, sağ kalçamda iyi sayılmaz."

"Buna şükür abi..."

Meydana geldiklerinde Selçuk'un yeniden geldiğini ve senatörün çözdüğünü gördüler. Adama her şeyi anlattığı sakince beklemelerinden belli oluyordu. Yavaş yavaş dışarı çıkan köylülere de açıklama yapmak görevi yine savcınındı. Herkese gür sesiyle hitap ettikten sonra kısa ama öz birkaç cümleyle olanları kimseyle konuşmamaları gerektiğini ve bir şey görmediklerini söyledi. Cami ve hasar gören yerler için muhtarla iletişime geçileceğini anlattı. Devletin onların yanında olduğuna inandırdıktan sonra bir tane cipi alıp, askeri helikopterin ineceği yere gitmek için köyden ayrıldılar.

25. Yıl Önce

Çok korkuyordu. İki gündür karanlıkta sayılabilecek bu odada tek başına oturuyordu. Tuvalet camı gibi olan küçücük pencereden sızan ışıkla azıcık aydınlanan oda iki gecedir zifiri karanlıktı. Sessizlikte bir o kadar korkutucuydu. Onu neden buraya getirdiklerini bilmiyordu. Aslan babası onu kurtarırdı. Buna yürekten inanıyordu ama o daha çocuktu ve korkudan altına kaçırdığı bile olmuştu. Sabah olduğunda köşeye konulan klozeti görmüştü. Ancak o ana dek iki defa altına yapmıştı. Sabah ve akşam birer küçük su ve yarım ekmek getirmişlerdi. İlk getirdikleri gün hiçbir şey yemese de artık yiyordu. Odanın köşesine atılmış döşeklerden birine yatacakken kapısı açıldı. İçeri birini fırlattıklarını gördüğünde Cihan'da ayaklandı. Kapı hızla kapatılınca kendi yaşlarında olduğunu düşündüğü çocuğun yanına gitti. Allah'tan daha karanlık basmamıştı. O yüzden yüzlerini az çok görüyorlardı.

KALP AVUNTUSU Güzel Seven Kadınlar Serisi 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin