40. Bölüm

38.1K 2.2K 2.4K
                                    


GÜNAYDIN CANLARIM, VALLA BEN MİNNOŞ BİR KALBE SAHİP OLDUĞUMDAN :) BU KANLI İKİ BÖLÜM BENİ ÇOK YORDU :) İNSTAGRAM SAYFASININ ADMİNİ OLMASA BU KADAR YAPABİLİR MİYDİM BİLMİYORUM. TEŞEKKÜRLER AYŞENUR :)

KOTA : 1000 OY 2200 YORUM

HADİ YORUMLARLA COŞTURUN BÖLÜMÜ...

İYİ OKUMALAR 

Tan ve Şahin'e sıcak bir şeyler verip sakinleşmelerini beklediler. Hem bu süreçte Tuğrul ve Murat'ın sinirlerinin iyice bozulmasını umuyorlardı. Fakat arkadaşları bir türlü toparlanamayınca Yavuz ve Demir onları dışarı çıkarmışlardı. Yanlarında sadece Kudret Albay ve Kaya kalmıştı. Yavuz beş dakika sonra geri döndüğünde hala bekliyorlardı. Sanki çok normal bir durum yaşıyorlarmış gibi ellerinde sıcak çaylar sohbet ediyorlardı.

Albay ara ara masada yatan adamlara bakıyordu. Selçuk gözlerini ayırmazken, Cihan gayet sakin derdi onlar değilmiş gibi davranıyordu. Gerçekten de derdi şu an sadece Gökçe'nin öğrendiklerinden sonra ki halini merak etmesiydi. Her öğrendiği bilgiden sonra affetmek yerine ondan uzaklaşmasına hatta affetme ihtimalinin artmasından korkmuyor değildi.

Aradan geçen yarım saatten sonra Selçuk sinirle ayağa kalktı. Eline demir sopa aldı. Demir sopanın ucunu diğer avuç içine vura vura babasının başına geçti. Yaşlı adamın korkuyla bakan gözlerinden değişik bir zevk aldı. Annesi de ona bir şey olacak diye yıllarca korku içinde yaşamıştı. Babasının da ölümünden önce hissettiği tek duygunun delice korkmak olmasını istiyordu.

"Emin ve Halil nerede?"

"Bilmiyorum!

Selçuk demir sopayı geriye doğru kaldırıp, tüm gücüyle Murat'ın bacaklarına vurdu. "Ah!" diye çıkan sesten sonra acıdan inleyen adamı gözlerini kısarak bir süre izledi. Acıyı iliklerine dek hissetmeliydi. Bu sefer son ses bağırdı.

"En yakın adamlarınız neredee? Pis işlerinize onlar mı devam ediyor!"

"Bil..bilmiyorum!

Aldığı cevaptan sonra kinle önce karnına sonra omuzlarına sonra da tekrar bacaklarına gelecek şekilde tüm gücüyle vurunca yaşlı adamın kemiklerinin kırılma sesi dışarından bile duyulmuştu. Bağıra bağıra acı çekmesi oğlunun umurunda değildi.

"Ulan şerefsiz! Senin yüzünden hayatım sikildi. Hala yaşıyor oluşuna bile hayret ediyorum. Seni bulduğum ilk an hapse atmak yerine gebertmeliydim. Hadi oğluna acımadın! Annem! Ona niye acımadın sik kafalı! Bir kadına bu yapılır mı ulan! Ne yaptı anam sana ne yaptı?

Nasıl kıydın ulan, o masum cana nasıl kıydın? Hiç mi sevmedin amına koduğumun piçi hiç mi sevmedin? Hiç mi değer vermedin anama! Hiç mi vicdanın kırıntısı olmadı ona karşı, benim annem dünyanın en iyi kadınıydı. Nasıl kıydın laan?"

Selçuk her cümlesinden sonra masada hareket etmeye çalışan adamın vücuduna demir sopayı daha sert indiriyordu. Adamın acı çığlıklarını bile umursamıyordu. Demir sopanın ucu adamın vücudunun her yerinde büyük küçük çizikler açmış oradan kesik kesik kan sızdırıyordu ve sopanın şiddetiyle sayısı belli olmayan kemiklerin kırıldığından teni mora dönmüştü.

Murat ise ağlayarak çığlık atıyordu ama zerre itiraz eden bir söz söyleyemiyordu. Oğlunun annesini hep ayrı sevdiğini biliyordu ama bu denli kinleneceğini ya da onun öldürttüğünü öğreneceğini aklına getirmemişti. Sadece bir an önce ölmek istiyordu.

KALP AVUNTUSU Güzel Seven Kadınlar Serisi 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin