GGD #2 - Uyuyan Çirkin Prenses

748 50 5
                                    

Durağa kadar hiçbir şey söylemeden, olabildiğince birbirimizden uzak bir biçimde ilerledik. Durağın boş olduğunu görünce sevinerek adımlarımı hızlandırdım. İlk defa boş bir bankla karşılaştığımdan ağzım kulaklarındaydı. Ayağım, açılan iplerime takılınca dizlerimin üstüne sert bir şekilde düştüm. O çocuk da yanımdan hiçbir şey yapmadan geçerek banka oturdu. Ona öldürücü bakışlar atıp yerden kalktım ve bankın diğer ucuna oturdum. Ellerimi ve formamı temizlerken başını bana çevirmeden, "Kafanı kurtarabilmişsin," dedi sinir bozan bir ses tonuyla. Hiçbir şey söylemedim.

"Küstün mü sen bana?" Kafamı dik tutarak o orada değilmiş gibi davranmaya devam ettim. Bankta kayarak bana yaklaşınca biraz daha uca kaydım. Ben kayınca, o daha da yaklaştı. Biraz daha kaydım ve artık daha fazla kayacak yerim yoktu. İyice yaklaşıp dibimde durdu. Elini kafamın üzerine koyup saçlarımı keyfine göre dağıtınca eline vurdum.

"Ne yapıyorsun ya?" Ellerimle saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Güldü.

"Sen nasıl okulda beni fark etmezsin?"

"Öyle bir zorunluluğum mu var?"

"Okulun en tatlı erkeğini herkes tanır."

"Ozan'la zaten tanışıyorum," dedim ve durakta duran otobüse bindim. Arkamdan, o da aynı otobüse bindi. Otobüs tıklım tıklım olduğundan hiçbir yere tutunmamama rağmen düşmüyordum. O da bilerek yanıma yanıma yaklaşıp dibimde durdu.

Birkaç durak sonra bizim okulun boyalılarından Asya bindi otobüse. Yanımdaki çocuğu fark edince el sallayarak, "Aa Efe! Günaydın, nasılsın?" dedi. Adı Efe'ydi demek... Efe de gülerek, "İyiyim, sen de gayet iyi görünüyorsun her zamanki gibi," deyince gözlerimi devirdim. Asya, elini yanağına koyup, "Güzellik uykusundan uyandım," dedi son derece itici görünen bebek taklidiyle.

"Ne diye güzellik uykusuna yatıyorsun? Uyumak güzelleştirse, Sena böyle mi olurdu?" dedi beni göstererek. Hızla kafamı onlara doğru çevirip, "Ne diyorsun sen ya?" dedim sinirle. Asya bana bakıp gülerken, Efe'nin koluna bir tane geçirip, "Hem sen benim adımı nerden biliyorsun?!" dedim. Sadece güldü, hiçbir şey söylemedi.

***

Okulun büyük kapısından içeri girdiğimizde bahçede kalabalığın daire şeklinde bir şeyle ilgilendiklerini fark ettim. Adımlarımı hızlandırıp kalabalığa yaklaştım ve kalabalığı yararak en ön sıraya geçtim. Kalabalığın ortasında en yakın arkadaşım Ozan ve onun ezeli düşmanı Çetin kafalarını tokuşturmuş, kızgın iki boğa gibi birbirilerine nefretle bakıyorlardı.

"Boyun uzun diye kafa atamam sanıyorsun belki ama öyle bir sıçrarım ki... Çakarım kulaklarının arkasına pis 1.80!" dedi Ozan.

"Hadi uza! Diyeceğim ama kısasın, değil mi?" dedi Çetin ve kahkaha atmaya başladı. Ozan'ın burnundan alev çıktığını fark ettiğimde her şey için çok geç olduğunu anlamıştım. Ozan, elini Çetin'in ensesine koydu ve ani bir hareketle Çetin'in kulağını ısırdı. Herkes gülmeye ve videoya çekmeye başlayınca ben araya girdim koşarak. Ozan'ı çekmeye çalışsam da Çetin'in kulağını, Şebnem'e sarılır gibi büyük bir istekle ısırıyordu.

Coğrafya öğretmenimiz hızla araya girdi ve hocanın gelmesiyle Ozan, Çetin'in kulağını özgür bıraktı. Çetin kulağını tutarak, "Bittin oğlum sen!" dedi ve işaret parmağını Ozan'a doğru savurarak okul binasına girdi. Ozan da arkasından el salladı gülerek.

"Ozi, ne yapıyorsun oğlum? Manyak mısın?" Ozan kollarını dalga geçerek kabadayı gibi salladı ve, "Bizde R yok güzelim, gerekirse ilerden döneriz," dedi yanağımdan makas alıp. Güldüm ve kafasına bir tane geçirdim.

Gelecekten Gelen Defter || ∞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin