Ders bitiminde kantine gidecekken Ozi önüme geçti ve sıraya oturtturdu. Kendisi de sıranın üstüne oturup yüzüne ciddi bir ifade takındı. Tedirginlik içerisinde, "Bu surat ifadesinden hiç hoşlanmadım," deyince boğazını temizleyip, "Efe ile aranda ne var, Sena? Bak ben o çocuğu hiç sevmedim," dedi. Böyle söylemesine çok şaşırmıştım.
"Hiç. Hiçbir şey. Efe, benim arkadaşım. O çok iyi biri."
"O çok iyi biri ama senin bacağının çatlamasına sebep oluyor. Öyle mi?"
"İyi de onun bir suçu yok ki. Ben ona bir şey olması.." derken lafımı kesip, "Sena. O çocuktan hoşlanmıyorsun, değil mi?" deyince omuz silkip, "Hayır! O benim için çok özel biri. Ama o anlamda değil," dedim. Derin bir nefes aldı.
"Sen ameliyattayken baban içeri onun girmesini istedi. Doktorun söylediğine göre de seni hayata döndüren onun söyledikleriymiş. Ne söyledi sana?"
"Öyle mi olmuş? Ben bilmiyordum. Hatırlamıyorum ki hiçbir şey." Ozan aşırı tedirgin görünüyordu. Efe, onu sinir edecek bir şey yapmış olamazdı. Aralarında bir soğukluğun olması için bir sebep de yoktu. Kaza meselesinde de sorumluluk tamamen bana aitti.
"Sen ameliyattan çıkınca bunlar Giray'la bahçede bir şeyler konuştular. Sonra Efe birden parladı tam yumruğu indirecekken ben geldim. Anında suratları değişti. İkisi de bir şeyler saklıyor," deyince kafamı sallayarak, "O konuda haklısın. Ben o gece Giray bana mesaj attı diye oraya gitmiştim. Gittiğimde de Efe ile kavga ediyorlardı. Efe'ye sordum ama geçiştirdi," dedim.
"Bak, sen benim ikinci kardeşim gibisin. Bizim küçük Hüseyin'den daha çok seviyorum seni," deyince güldüm.
"O yüzden içimde kötü bir his var. Efe de Giray da bir garipler. Yani asıl demek istediğim şey, dikkat et." Ayağa kalktım ve omzunu sıvazlayıp, "Merak etme Ozi başkan. İkisi de emin ol çok iyi insanlar," dedim.
***
Çıkışta Ozi, Batu, Şebnem, Yasemin ve ben kapıya doğru ilerlerken kızlar ne giyeceklerini konuluyorlardı. Ozi ve Batu ise yarınki futbol maçı için hararetli bir şekilde tahminlerini söylüyorlardı. Bense Giray'ın sevgilisinin olmamasının verdiği mutlulukla sadece, sadece gülümsüyordum.
Eve geldiğim gibi odaya geçip uzandım ve bacaklarımı dinlendirdim. Ablam odaya girdiğinde, "Ablacığım.." derken lafımı kesip, "Ne işin düştü yine? Cık ekini eklemeler, sempatiklikler, kibar konuşmalar... Ne oldu?" deyince bu kadar kolay anladığı için güldüm.
"Şey... Bana uygun bir elbisen var mı? Benim tek elbisem ortaokul mezuniyetindeki tüllü elbise..."
"Ay hatırlatma o elbiseyi! Tam bir felaketti. Annemin zorla sana giydirdiğini hatırladıkça tüylerim diken diken oluyor." O kadar haklıydı ki... Kısa boyumla o kabarık tüllü elbiseyi giyince elbise giymiş bir patatese dönüşmüştüm. Bütün gece o tüllerle savaşmak zorunda kalmıştım.
"Şimdi ben 90 60 90 bir vücuda sahip olduğum için... 1.60'lık bir elbise bulamayabilirim," deyince gözlerimi devirdim.
"Senden bir şey isteyende hata zaten!"
"Tamam tamam. Buluruz bir şeyler. Bu arada sen niye istiyorsun elbiseyi?" deyince gülümseyerek, "Akşam bizim okuldan birisinin yaptığı bir partiye gideceğim," dedim. Ablam içeriyi göstererek, "Annemi öldürdükten sonra galiba? Çünkü annem yaşıyorken izin alman mümkün değil de," dedi.
"Yok. O işi bir süper kahraman halledecek." Kendi kendime güldüm.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekten Gelen Defter || ∞
FantastikBen; toplu çekilen fotoğraflarda daima çirkin çıkan, herkesin paylaşmak için ikna etmeye çalıştığı sıradan bir çirkin ördek yavrusuydum. Hayatımın dört bir yanı birbirinden komik insanlarla sarılmışken, aşka dair bildiğim birçok şeyin doğrusundan bi...