Multimedia; Efe ve Sena
Efe'nin bana karşı bir hissi olup olmadığını öğrenmenin tek yolu onun yanına gidip bu notu ona sormaktı. Daha fazla düşünürsem beynim error verecekti. Herkes öğleden sonra ders olmadığından güle oynaya okuldan çıkıyorlardı. Bense kapıda, Asya'yı bekliyordum. Birkaç dakika sonra yaptığı abartılı makyajdan kolayca tanıdığım Asya'nın önüne geçip onu durdurdum.
"Asya!"
"Aa Sena! Naber?"
"Efe'nin... Yarışmasının nerede yapıldığını biliyor musun?"
***
Okulun yakınındaki sporla alakalı birçok imkanı sağlayan ücretli bir kulüp vardı. Efe de bu kulüpte sürekli antrenman yapıyormuş. Kapıda konuşan birkaç genç, etrafta gezinen kediler ve bembeyaz papatyalar dışında hiçbir canlı yoktu etrafta. Koşarak içeri girdim ve hemen kapının karşısındaki tabelayı gördüm. Kapalı Havuz... Hızlı adımlarla içeri girdiğimde epey kalabalık olan salonda kendimi kaybetmemeye özen göstererek ilerlemeye başladım. Arka sıralardan bir koltuğun boşaldığını gördüğümde aralardan geçerek koltuğa ulaştım ve oturdum. Çantamı, bacaklarımın üstüne koyup kolumdaki saate baktım. O sırada kulaklarım anonsu işitti.
"Çeyrek final yarışına son 10 dakika!" Kalbim küt küt atıyordu. O an, çoktan o notu unutmuş; Efe'nin iyi bir derece alması için içimden bir sürü dua etmeye başlamıştım. Onun böyle bir hobisi ve yeteneği olduğunu bilmiyordum. Bir an içimden kendi kendime totem yapmak geldi. Biliyordum ki, bu notu ona sormazsam düşünmekten kafayı yiyecektim ve Efe'nin suratına asla bakamayacaktım. İçimden şöyle geçirdim: Eğer, Efe altın madalya kazanırsa ona bu nottan bahsedeceğim. Kazanamazsa, bu nottan o bana bahsedene kadar bahsetmeyeceğim.
Salona yüzücüler girmeye başladığında gözlerim Efe'yi aradı. Herkes yerlerine geçtiklerinde bir yüzücünün yeri boştu. Efe, hala salona gelmemişti. Saatime baktığımda iki dakikanın kaldığını gördüm. Ayağa kalktım ve yüzücülerin suratlarına bir kez daha baktım. Hayır, hiçbirisi Efe değildi. Zaman işliyor, Efe ortalıkta gözükmüyordu...
"Nerdesin Efe?!" Kendi kendime fısıldadım.
Bir dakika kaldığında anonslar sıklaşmaya başladı. Spikerler, Efe'nin gelmeme sebebi hakkında çoktan konuşmaya başlamışken telefonumu çantamdan çıkartıp Efe'yi aradım. Gelmezse, muhtemelen bir daha şansı olmayacaktı. Tam arayacakken şarjım bitince sinirlenerek yerime oturdum. Telefonumu çantama koyarken büyük bir alkış koptu.
Salona koşarak giren Efe'yi gördüğümde tüm gücümle alkışladım. Heyecandan ayağa kalktığımın bile farkında değilken, suratımdaki kocaman gülümsemeyle deli gibi alkışlıyordum. Yerine geçip, pozisyonunu aldığında başını sola çevirdi. Beni fark etmesi birkaç saniyeyi aldı. Beni gördüğünde surat ifadesi değişince ona gülümsedim ve yapabileceğini işaret ettim. Gülümsedi ve önüne döndü.
***
İlk bitiren Efe olunca bağırarak ayağa kalktım ve bütün gücümle alkışladım. Çantamı koltuğa bırakıp tribünden indim. Efe, boynundaki altın madalyayla kameralara poz verirken koşarak boynuna atladım. Ona sarılacağımı tahmin etmediğinden birkaç saniye öylece kaldı. Sonra o da bana sarılınca kulağına, "Yapabileceğine emindim," dedim ve kollarımı çektim. Omzuna bir tane vurup, "Tebrik ederim," dedim. Bonesini çıkarttı ve saçlarını parmaklarıyla arkaya doğru taradı. Islak elleriyle saçlarımı dağıtıp, "Sen nerden çıktın, çirkin ördek yavrusu?" deyince duraksadım. Çirkin ördek yavrusu... Yutkundum.
***
Bütün yüzücüler soyunma odasından çıktığında sırtımı duvardan çekip kapıyı tıklatarak içeri girdim. Eşyalarını çantasına doldururken kapı eşiğinde durup onu seyrettim. Elinde, altın madalyayı sallandırırken bir süre ona öylece baktı. Çok büyük bir iş başarmış, hatta rekor kırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekten Gelen Defter || ∞
FantasyBen; toplu çekilen fotoğraflarda daima çirkin çıkan, herkesin paylaşmak için ikna etmeye çalıştığı sıradan bir çirkin ördek yavrusuydum. Hayatımın dört bir yanı birbirinden komik insanlarla sarılmışken, aşka dair bildiğim birçok şeyin doğrusundan bi...