Defteri hızla kapatıp telefonumu kontrol ettim. Efe'den bir mesaj gelmemişti. Defterde yazan kaza nasıl bir kazaydı? Nerede oluyordu? Kafamdaki sorularla sinirlenerek yatağın üzerindeki pikeyi sinirle dağıttım. Derin nefes alarak yatağın ucuna çömelip dizlerimi karnıma doğru çektim.
"O kazayı ne olursa olsun durduracağım. Efe'nin mesajını geç görmeyeceğim," dedim ve önüme gelen saçlarımı arkaya attım.
***
Havanın kararmasına ramak kalmış, güneşin batmakla batmamak arasında gidip geldiği saatlerde odamda volta atarken pencereden Efe'lerin apartmanından birisinin çıktığını gördüm. Pencereye yapışıp, tül perdeyi çektiğimde çıkan kişinin Efe olduğunu fark ettim. Telefonunu eline aldığını görünce hemen yatağıma koşup yatağın üstündeki telefonu elime aldım ve Efe'den gelecek mesajı beklemeye başladım.
Birkaç dakika sonra Efe telefonu ceketinin cebine koyup kaldırımda ilerlemeye başlayınca, "Nasıl ya? Bana mesaj atması gerekiyordu," dedim ve kafam sanki çok topluymuş gibi iyice dağıldı.
Aldığım hızlı kararla üzerimi değiştirmiş annemlere bir bahane uydurup evden çıkmıştım. Durakta Efe ile tesadüfen karşılaşmışım gibi davranmayı planlıyor, sonra da dibinden ayrılmamayı düşünüyordum. Durağa vardığında derin bir nefes alıp köşeyi döndüm. Yüzümdeki endişeyi saklayabildiğim kadar saklayıp kulaklıklarımı taktım.
Karşı kaldırıma yayalar için yeşil yandığı zaman tüm sakinliğimle geçtim. Efe, henüz beni fark etmemişti. Efe ile göz teması kurmamaya özen göstererek durağa yaklaştım. Banka geçip oturduğumda Efe'nin beni fark etmesi sadece birkaç saniyesini aldı. Bense sanki onu duymuyor ve görmüyormuş gibi yola bakıyordum.
"Sena?" Duymuyormuş gibi yaparak çantamdan çıkarttığım telefonla uğraşmaya başladım. Birkaç defa daha bana seslendikten sonra oturduğu yerden kalkıp hemen yanıma oturdu ve kulaklığı kafamdan çıkartıverdi. Şaşkınlıkla sola döndüğümde, "Deminden beri sana sesleniyorum. Duymuyor musun?" deyince berbat oyunculuğum ile, "Kulaklık vardı kulağımda, duymamışım," dedim.
"Ne dinliyorsun bakayım sen?" deyip kulaklığı taktığında her şey için çok geç olduğunu anlayıp gözlerimi sıkı sıkı kapattım.
"E şarkı falan çalmıyor," demesiyle gözlerimi açıp sertçe kulaklığımı elinden aldım. Kulaklığı telaşla çantama koyup, "Ş-şarkı bitmiştir. Allah Allah!" dedim. Gerçekten bu gizemli işler hiç ama hiç bana göre değildi. Beni baştan aşağı süzüp, "Tamam ya sakin ol. Bir şey söylemedim," dedi.
"Sen de mi otobüs bekliyorsun?" diye sordum.
"Yok. Birazdan buraya vapur yanaşacak ona bineceğim," deyince gözlerimi devirdim. Gülerek, "Tabi ki de otobüs bekliyorum. Otobüs durağında başka bir şey beklemem anormal olmaz mı sence de?" deyince omuzlarımı silkip, "Bugün de bayağı formundasın," deyip önüme döndüm.
"Sende bugün bir tuhaflık var ama... Sabah böyle değildin, ne oldu ablanın yakışıklı sevgilisi mi sizdeydi?" Güldüm. Saçımı kulağımın arkasına atıp, "Bakıyorum da sen de hafta sonlarını değerlendiriyorsun," deyince tebessüm edip kafa salladı.
"Ha, evet. Bir randevum var da." Hızla kafamı Efe'ye çevirip, "Randevu mu?!" diye sordum kocaman olmuş gözlerimle.
"Hıhı," dedi bütün umursamazlığıyla suratıma bile bakmayarak. Onu iyice süzüp, "Kimleymiş bu randevu?" dediğimde bana garip garip bakmaya başladı. Ne söyleyeceğini anladığımda boğazımı temizleyip gözlerimi kaçırdım.
"Sen beni sorguya mı çekiyorsun?"
"Yoo, bana ne canım? Okuldan mı diye merak ettim," dedim. Epey sert bir rüzgar esince kollarımı vücuduma sarıp ısınmaya çalıştım. Bu kadar soğuk olacağını bilseydim bere ve atkı da takardım. Uçuşan saçlarımı yerinde tutmaya çalışırken Efe'nin boynundaki siyah atkıyı çıkarttığını gördüm. Birden ayağa kalkınca, "Ne oldu?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekten Gelen Defter || ∞
FantasíaBen; toplu çekilen fotoğraflarda daima çirkin çıkan, herkesin paylaşmak için ikna etmeye çalıştığı sıradan bir çirkin ördek yavrusuydum. Hayatımın dört bir yanı birbirinden komik insanlarla sarılmışken, aşka dair bildiğim birçok şeyin doğrusundan bi...