GGD #4 - Karnımdaki Kelebekler

410 40 4
                                    

Multimedia; Sena

                Kalkar kalkmaz, şu garip defteri çantama atıp evden çıktım. Sabah, yine kürsü konuşması vardı. Herkes dağınık bir şekilde sırasında bir oraya bir buraya gidiyordu. Müdür okuldan çıkıp kürsünün arkasına geçince herkes sırasına geçti. Mikrofona birkaç defa vurup ses kontrolü yaptıktan sonra, "Sayın Yalçınkaya Anadolu Lisesi sakinleri!" dedi her zamanki klasik girişini gerçekleştirip.

"Bir hafta sonra okulumuzda bir gezi düzenlenecektir. Detayları, nöbetçi öğrenciler sınıflara asacak. Bu gezide en çok önem verdiğim birinci şey güvenlik! İkincisi güvenlik! Güvenlik, aileleriniz için de sizin için de en önemli şey. Bu sebeple önem verdiğim üçüncü şey de güvenlik!" Gülmeye başladık. Klasik müdürümüzdü işte... Tam yeni bir cümleye başlayacaktı ki uçan kuş müdürün kafasına pisledi. Herkes kahkaha atmaya başladı.

"Bu duyuru burada sona ermiştir! İyi dersler!" dedi sinirli bir şekilde ve koşar adımlarla okul binasına girdi. Arkasından herkes kahkaha atmaya başladı.

***

İlk ders, fizikti. Fizik öğretmenine tüm okul olarak Kıyamet lakabını uygun görmüştük. Gerek sınavlarda, gerek derslerde kan kusturana kadar üstünüze gelir, o soruyu doğru cevaplamadığınızda çirkinleşebildiği kadar çirkinleşirdi. Elinde cetveliyle sınıfa girdiğinde herkes o acı gerçeği anlamıştı.

"Oturabilirsiniz. Bugün sözlü olacaksınız!"

Fizik, hepimizin kanayan yarasıydı. Kıyamet, listeye göz gezdirirken herkes tahtaya çıkmamak için dua ediyordu. Sınıftaki ateist çocuk Mert bile dua ediyordu en son baktığımda. Kıyamet, listeyi masanın üstüne koyduğunda kurbanı seçmişti. Herkesle göz teması kurduktan sonra, "143! Batuhan," deyince hemen arka sıramda oturan Batu'ya döndüm.

"Lan çocuk tam not alamazsa sınıfta kalacak!" dedi Ozi. Batu tahtaya çıkarken ne yapabileceğimizi düşündük. Kıyamet, tahtaya elektrikle alakalı bir soru çizdi. Batu, etrafa masum masum bakıyordu yapamayacağından emin olduğu için.

"İki dakika süren var. Başladı!" Batuhan tahta kalemini, Kıyamet'in elinden alıp tahtaya döndü yüzünü. Ozan'ı dürtüp, "Bir şeyler yapmamız lazım!" diye fısıldadım. Ozan kafasını salladığı gibi çığlık atmaya başladı. Herkes Ozi'ye garip garip bakıyordu.

"Hocam, burada böcek var!" Ayağa kalkıp koşmaya başladı sınıfta. Çığlık atarken, "Hocam, tişörtümün içine girdi! Valla içerde hocam!" deyip saçmalamayı da ihmal etmedi. Kıyamet, Ozi'nin peşinden koşuyor fakat bir türlü yakalayamıyordu. Hemen önümde oturan Bahar'ı dürtüp, "Bahar, çözdün mü soruyu?" deyince kafasını sallayıp, "Evet. Cevap A," deyince teşekkür edip Batu'ya cevabı belli edecek işaretler yaptım. O sırada Kıyamet arkasını dönünce hızla yerime oturdum. Kıyamet, tekrardan Ozi'ye döndüğünde ayağa kalkıp Batu'ya göstermeye çalışırken kafamı pencereye çarptım. Başımı ovuştururken ağzımı açabildiğim kadar açıp a harfini söylediğimi belli ettim.

"Ay hocam, gitti herhalde. Siz dokununca bir rahatladım ben." Ozi'ye gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Kıyamet, sabır dilerken Ozi de yerine geçti. Ozi, sıranın altından elini uzatınca eline çaktım.

***

Bizimkiler minik olduğum için kantin sırasına hep beni sokuyorlardı. Aralardan kolayca geçebiliyormuşum. Kantine gittiğimde masada oturan Giray'ı fark ettim. Kantinin duvarına yaslanıp onu izlemeye başladım. Bu garip kızın komik dünyasında, aşk denildiğinde akla gelen tek bir isim vardı. O, sanki aşık olmam için özellikle yaratılmış gibiydi. Her şeyi mükemmel, kusursuz, göz kamaştırıcıydı. Suratımdaki aptal gülümsemeyle Giray'a bakarken kadraja koca kafalı biri girdi.

Gelecekten Gelen Defter || ∞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin