Dün gece yaşadığım şoktan sonra Efe ile durakta karşılaşmamıştık. Bir süre onu beklesem de gelmeyince otobüse binmek zorunda kalmıştım. Bu yüzden de okula girer girmez hemen onun sınıfına gittim. Bunu ilk defa yaptığım için biraz garip hissetmiştim.
"Sena?" Sesin geldiği yöne doğru döndüğümde Asya ile karşılaştım. Efe ile aynı sınıfta olduklarından tamamen habersizdim. Çantamın sapını kavrayıp sınıfa tekrardan baktıktan sonra, "Günaydın," dedim.
"Günaydın. Bir sorun mu var?"
"Şey... Efe, gelmedi mi daha?" Garipsemeyerek kafasını sallayıp, "Ha bugün gelmeyecek. Bugün çeyrek final yarışı var," dedi. Bir süre düşünüp Efe'nin hobisinin olup olmadığını sorguladım. Fakat atışmak dışında birbirimizi tanımak hakkında hiçbir çaba sarf etmemiştik. Hatta ben, onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum. O, benim büyük aşk sırrımı bile biliyordu.
"Çeyrek final yarışı mı?" diye sordum.
"Hıhı. Çok başaralı bir yüzücüdür, Efe. Bilmiyor muydun?" Kafama iki yana sallayıp, "Hayır. Bilmiyordum. Peki gelmeyecek mi bugün hiç?" diye sorduğunda, "Sanmam," dedi Asya.
***
Derste kapı çalınca herkes bir ümit okulun başına bir şey gelmesini ümit etti, ders bitsin diye. Kapı açıldığında rehberlik öğretmeniyle beraber ilk defa gördüğüm kumral bir kız sınıfın ortasında durdular. Rehberlik öğretmenimiz Tülin hoca, elini kızın omzuna koyup sınıfa döndü.
"Yeni sınıf arkadaşınızla tanışın. Yasemin, okulumuza fen lisesinden nakil oldu. Onu güzel karşılayacağınıza eminim. İyi dersler, hocam." Rehberlik öğretmeninin sınıftan çıkmasıyla herkes kendi arasında bir şeyler konuşmaya başladı. Batu'nun, gözlerini tek bir saniye bile kızdan ayırmadığını fark ettiğimde güldüm. Ozi'yi dürttüğümde o da yanık kokusunu aldı. Batu, bu yeni kıza abayı yakmış görünüyordu.
***
Öğle arasından önceki son derse girmek üzereydik. Bütün sınıf Yasemin'in başındaydı. Ben sıranın üstünde oturmuş o günlüğü düşünüyor, Ozi telefondan Şebnem'in sosyal medya hesabında vakit geçiriyordu. Batu ise Yasemin'i uzaktan izliyor, ona yaklaşan erkeklere sırasında bulduğu şeyleri atıyordu. Attığı kalemlik Yasemin'in kafasına gelince kız kafasını ovuşturup bizim olduğumuz yöne doğru döndü. Batu, ışık hızıyla sıranın altına saklanınca, Yasemin ile göz göze geldik. Kalemliğimi beni fırlattığımı zannedip eline kalemliği aldı ve bizim sıranın önünde durdu.
"Bu kalemlik senin galiba?"
"Ha yok, benim değil. Kalemliğin sahibi yerin dibinde şu an. İstemeyerek sana attı da," deyince sıranın altına sığmaya çalışan Batu'yu fark etti. Ozi gülerek, "Elma dersem çık, armut dersem çıkma!" dedi. Ozi ile aynı anda, "Elma!" dedik. Batu, yavaşça kafasını sıranın altından çıkardı. Yasemin ile göz göze geldiklerinde kafasını sıraya vurdu. Ozi ile beraber gülmemek için dudaklarımızı ısırdık.
"Sobe!" dedi Yasemin beklemediğim bir yüz ifadesiyle. Kalemliği uzatıp, "Kalemliğin..." dedi. Batu, şaşırarak kalemliği aldı ve sıranın altından çıktı. Saçlarını düzeltip, "Ö-özür dilerim. Seni hedef almamıştım. Gerçekten," dedi telaşla.
"Onu anladım. Hedefini tutturamayacak kadar şapşal birisine benziyorsun. Hedefin ben olsaydım, bir başkasını vururdun yüksek ihtimalle."
"Şşt lan. Şapşal iyi bir şey mi?" dedi kısık bir sesle bize dönerek. Biz gülmeye başlayınca, "Efendim?" dedi Yasemin ne söylediğini duymayarak. Batu, Yasemin'in gözlerine bakıp, "Okulda ilk günün.Eğer, bir sorun olursa bana gelebilirsin. Hatta okulu da gezdirebilirim sana," dedi sırıtarak. Yasemin bir süre düşündükten sonra, "Aslında müdürün odasına gitmem gerek," deyince Ozi araya girip, "Tamam. Üçümüz sana yolu gösteririz," deyince Batu ters ters baktı. Baş başa gitme hayalleri suya düştüğünden muhtemelen içinden Ozi'ye sövüyordu.
***
Müdürün odasının kapısının önünde durduk. Yol boyunca Yasemin'le sohbet etmiştik ve gerçekten de çok tatlı bir kızdı. Batu ve Yasemin öne geçtiler ve Batu kapıyı tıklatırken aralık olan kapı birden açılıverdi. Karşımızda müzik öğretmenimiz Tutku hoca ile fizik öğretmenimiz Kıyamet'i gördük. Tutku hoca, Kıyamet'in kravatını düzeltiyordu.
"What the fuck?!" dedi Ozi şaşkınlıkla. Tutku hoca sesin geldiği yöne döndüğünde dördümüzü fark etti. O an telaşla kravatı iyice sıktı, sıktıkça sıktı. Kıyamet'in boğulmak üzere olduğunu anladığım sırada Yasemin yüksek sesle bağırdı.
"Baba!"
***
Müdürün odasında, Yasemin'i ve babasını yalnız bırakıp hepimiz çıkmıştık. Ozi, Batu'yu sürükleyerek bahçeye çıkardı. Aşık olduğu kızın, Kıyamet'in kızı olduğunu öğrenmesi yaşamsal fonksiyonlarını yitirmesine sebep olmuştu. Çardağa girdiğimizde Batu başını benim dizime, ayaklarını da Ozi'ye doğru uzattı.
"Şimdi harbi harbi Yasemin, Kıyamet'in kızı mı?" dedim.
"Öyle ölmem ya füze at!" deyince Batu güldük. O sırada çardağa Şebnem girince, Ozi'nin hareketleri anında değişti. Şebnem yanıma oturup, "Nesi var bunun?" diye sordu. Batu elini kalbine koyarak, "Kurşun yedim sol yanımdan eyyy!" diye bağırmaya başladı.
"Yeni gelen kız var ya..."
"Yasemin mi?" dedi Şebnem. Kafamı sallayıp, "Aynen. Ona aşık oldu. Hem de ilk görüşte," deyince Batu'nun alnına bir tane vurup, "E ne var bunda? Niye efkara bağlıyorsun?" dedi her şeyden habersiz bir şekilde Şebnem.
"Ufak bir bilgi ulaştı elimize. Bu sebepten dolayı da bu halde, yıkık." Ozi, Şebnem'in gözlerine bakıp normalde asla takınmayacağı kibarlığı takınıp kelimeleri ağzından güzelce çıkarmaya özen gösterdi. Şebnem kızıl saçlarını yana atıp, "Ufak bir bilgi derken?" diye sorunca daha fazla uzatamayıp bir çırpıda söyledim.
"Yasemin, Kıyamet'in kızıymış!" Şebnem, elini ağzına götürüp, "Oha! Şaka yapıyorsun!" diye abartı bir tepki verince Batu anırarak ağlamaya başladı iyice. Batu'nun omzunu sıvazlayıp, "Yapacak bir şey yok, Batucuğum. Aşk bu. Her zaman istediğin gibi gelişmiyor," dedi Ozi'ye bakarak. Ozi, Şebnem'in attığı taşı iyi karşılayarak, "Evet. İstediğin gibi gelişmiyor, çünkü hep üçüncü kişiler dahil oluyor!" dedi. Şebnem gözlerini devirince konuyu dağıtmak isteyerek, "Sen sanki ilk geldiğinde bir şey söyleyecek gibiydin?" dedim.
"Ay evet, unuttum. Öğleden sonraki üç ders iptalmiş. Öğretmen kurulu toplantısı olacakmış, nöbetçiyim ya bugün. Hocalar konuşurken duydum, haberiniz olsun."
"Bugünü en mükemmel günüm ilan ediyorum!" dedim gülerek.
"Bugünü ölüm günüm ilan ediyorum!" dedi Batu ağlayarak.
"Şey... Sena," dedi Şebnem iki büklüm bir şekilde. Bir şeyler söylemeye çalışıyor gibiydi ama... Merakla, "Ne oldu? Niye büzüştün sen?" deyince kısık bir sesle, "Seninle bir şey konuşmamız gerek," deyince Batu'nun kafasını dizimden kaldırıp çardağa bıraktım.
"Beyler, biz iki dakikaya geliyoruz," dedim ve Şebnem'i koluma alıp çardaktan çıktım. Ozanlardan yeterince uzağa gittiğimizde durduk. Şebnem ceketinin cebinden bir kağıt çıkarttı ve bana uzattı. Defalarca katlanmış olan kağıdı açtığımda siyah kalemle yazılmış, bir not gördüm.
"Seni seviyorum, çirkin ördek yavrusu..." Kağıtta yazanları sesli okudum.
"Sabah sıranda buldum ve merak edip okudum. Ozan, okusaydı kıyameti koparırdı. O yüzden şimdi sana verme fırsatım oldu. Galiba gizli bir hayranın var," deyince aklıma Efe'nin bana çirkin ördek yavrusu demesi geldi. Efe bırakmış olabilir miydi bu notu? Gerçekten bana karşı bir şeyler hissetmesi mümkün müydü? Ama... Sadece o bana çirkin ördek yavrusu demişti. Neden boğazım kupkuruydu? Söyleyecek bir şey bulamamakla birlikte Efe'nin beni seviyor olması gerçeğiyle yüzleşmeye çalışıyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekten Gelen Defter || ∞
FantasíaBen; toplu çekilen fotoğraflarda daima çirkin çıkan, herkesin paylaşmak için ikna etmeye çalıştığı sıradan bir çirkin ördek yavrusuydum. Hayatımın dört bir yanı birbirinden komik insanlarla sarılmışken, aşka dair bildiğim birçok şeyin doğrusundan bi...