Multimedia; bölüm sonu Efe ve Sena
Efe'nin yanına oturup ayakkabılarımı çıkardıktan sonra ayaklarımı havuzun içine daldırdım. Efe, cebinden telefonunu çıkartırken vücudu gözüme takıldı. Hala üzerine bir şey giymemişti. Gözlerimi kaçırmaya çalışırken, "Üzerine bir şey giyemez misin?" diye sordum. Kaslarına bakıp, "Ne oldu? Kötü mü vücudum?" dedi. Gözlerimi devirdim. Çantamdan havluyu çıkartıp suratına attım.
"Ne garipsin..." derken bir yandan da havluyu sardı üstüne. Böyle daha iyiydi... Telefonundaki fotoğrafı gösterdi. Telefonu elime alıp yakınlaştırarak baktım.
"Bu... Giray. Üstü çizili kişilerden birisi mi, Giray da?" Telefonu elimden alıp, "Öyle görünüyor. Asıl bomba geliyor, hazır ol!" dedi ve telefonun ekranını bana çevirdi. Okul gezisinde, bilinmeyen bir şekilde kaybolmuş ve bir ay sonra cesedi bulunmuştu. Bu kız... Bahar'ın üvey kız kardeşi Feryal'di.
"Feryal, değil mi o?"
"Okul gezisinde kaybolmuştu, hatırlıyor musun?" diye sorunca Efe gözlerim doldu. Feryal, o kadar tatlı bir kızdı ki... Onu çok severdim. Boğazımı temizleyip, "Evet. Bir ay sonra da cesedi bulunmuştu," dedim. Telefonu kapatıp yan tarafına koyduktan sonra, "Anladığım kadarıyla bu kutuyu bırakan her kimse Bahar'ın çevresindeki insanlara zarar veriyor," dedi.
"Hatırlasana. Bahar'ın Feryal ile çekildiği fotoğrafta Feryal'in de yüzünde çarpı işareti vardı. Ama onunki siyahtı. Bu detayı kaçırdık."
"Ne demek istiyorsun?"
"Yani bu her kimse, bir şekilde zarar verdiklerinin üstünü siyah kalemle çizmiş. Kırmızı kalemle çizilenlerse henüz zarar vermedikleri."
"İyi de, bunu tek bir fotoğrafa bakarak çıkartamayız." Kafasını salladı ve, "Evet. O yüzden evde fotoğraflara tekrardan baktığımda geçen yıl okuldan atılan Tolga'nın da fotoğrafının üstünde siyah kalemle çizilmiş bir çarpı işareti olduğunu fark ettim," dedi.
"Bu çok saçma. Kim, niye Bahar'ın etrafındakilere zarar vermek istesin?" Efe omuz silkip, "Bilmiyorum," dedi.
"Belki de birisi şaka yapmıştır, olamaz mı?"
"Feryal öldü, Sena. Böyle bir şaka olabilir mi?" deyince ona hak verdim ve başımı öne eğdim. Bahar'ın neden bir düşmanı olacağını bilmiyordum. Çünkü o kimseye karışmayan bir kızdı. Gerçekten bu çok garipti.
***
Efe ile beraber çıkış kapısına doğru ilerliyorduk. Ozanlar yine onları ektiğim için bozulmuşlardı. Kapıdan çıktığımızda, ablamı ve sevgilisini gördüm. Tereddüt ederek onlara doğru yaklaştım. Efe, Zübeyir'i görünce arkamdan kulağıma, "Adama 10 saniye bakınca adeta miden bulanıyor," diye fısıldadı. O kadar haklıydı ki...
"Sena, nasılsın ablacığım?" dedi ablam. Efe araya girerek, "Aa ablan mı? Merhaba, ben de Efe. Sena'nın arkadaşıyım," dedi. Gözlerimi devirip ablamın elini tutan koluna vurdum.
"Abla ne işiniz var sizin burada?"
"Sana bir sürprizimiz var," dedi ablam ve Zübeyir ile birlikte eğildiklerinde arkalarından bir çocuk daha çıktı. Efe ile ben korkuyla bir adım geriye çekildiğimizde çocuk bana bakıp sırıtmaya başladı. Ablam, "Bu, Zübeyir'in kuzeni Seyfettin. Seninle tanıştırmak istedik," dedi.
"Abla bak bunlar mitoz bölünmeyle falan çoğalıyorlar söyleyeyim ben sana. Hepsi aynı şekil. Bence sen yol yakınken vazgeç bu sevdadan."
"Haha Sena da şaka yapmaya bayılır, Seyfettinciğim. Sena, Seyfettin senin fotoğrafını görmüş ve senden çok hoşlanmış," deyince kulaklarımı kapatıp, "Hayır! Duymak istemiyorum! Allah'ım bu ne çeşit bir kabus?!" dedim. Ablam ellerimi kulaklarımdan çekip, "Hemen hayır deme ama Senacığım. Tanısan çok seversin," dedi.
"Bak, Seyfettin. Uzaktan iyi bir insana benziyorsun, o yüzden uzak dur. Böyle mümkünse bir yüz kilometre falan uzakta," deyince Efe güldü.
"Maalesef uzak olmayacağım çünkü bu akşam sizde yemeğe davetliyim," dedi sanki burnunda et varmış gibi konuşarak.
"Allah'ım şimdi morg ne güzeldir, serin serin."
Ablam kolumu cimcikleyip, "Sena! Sinir etme beni, arkadaşının yanında ablacığım! Seyfettin ile tanışılacak diyorsam, tanışılacak!" dedi. Efe araya girip, "Sena'nın bu akşam bana sözü vardı ama," deyince kafamı sallayarak, "Haa. Biz Efe ile yemeğe çıkacağız," deyince Efe gözlerini fal taşı gibi açıp, "O da olur," dedi sırıtarak.
"Sevda Abla, hani Sena'nın erkek arkadaşı yoktu?"
"Yok zaten, Seyfettinciğim."
"Sena! Yok mu gerçekten sevgilin?" derken tükürükleriyle banyo yapmama sebep olunca, "Yalnız tükürmesek iyi olacak," dedim ve elimle suratımı sildim. Anlaşılan bu gece çok uzun sürecekti...
***
Eve geldiğimizde annem; Seyfettin'i ve Efe'yi karşısında görünce epey bir şaşırdı. Efe, ne ara bizim eve girmeyi başardı onu da anlamadım, araya kaynadı herhalde. Mutfakta annem yemek hazırlarken Efe de babamla salonda oturmuş futbol hakkında konuşuyordu. Kapı eşiğinde şaşkınlıkla babamı ve Efe'yi izlerken Seyfettin gelip yanımda durunca korkarak geri çekildim.
"Sena, çok güzelsin."
"Keşke iltifatına karşılık verebilecek bir şey bulabilseydim," dediğimde, "Anlamadım," deyince gülümseyerek, "Şaşırmadım," dedim ve salona girdim. Efe, birden kibarlaşmış efendi bir çocuk haline gelmişti. Onun yanına oturup kolunu cimcikleyerek, "Ne yapıyorsun?" dedim.
"Babanla sohbet ediyorum," deyince, "Ne bu kibarlık? Biraz daha kibarlaşırsan Zeki Müren'e dönüşeceksin," dedim. Güldü ve saçımı dağıtıp, "Aşırı tatlı bir kızınız var ya, Erdal amca. Bir espri yapıyor üç gün gülüyorum. Çok komik kız," dedi. Elini kafamdan çekip saçlarımı düzelttim. Şu hareketi yapmaktan bıkmayacaktı.
Yemek masasına oturduğumuzda Seyfettin bana gülümseyerek bakmaktan yemek yiyemedi. Efe ise, gayet güzel bir şekilde babamın yanına oturdu ve yemeği yemeye başladı. Bense sadece masadaki soğuk suyu içtim. Efe, fısıldayarak, "Nasıl gidiyor?" dedi sırıtarak. Gözlerimi devirdim.
"Çaresizce günün bitmesini bekliyorum." Güldü. Ablam devreye girip, "Babacığım; Seyfettin buraya başka bir sebepten geldi aslında," dedi. Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım.
"Seyfettin, Sena ile çıkmak için senden izin istemeye geldi." Ablamın cümlesiyle Efe öksürmeye başladı. Telaşla peçeteyi ağzına tutarak ağzındaki pilavı çıkartmamasını ümit ettim. Masadaki suyu ona uzattığımda babamın ikimize gülümseyerek baktığını görünce anlamsızca babama tek kaşımı kaldırıp başımı iki yana salladım.
"Abla, önce benden izin istemesi gerekmiyor mu?!"
"Sena, benimle çıkar mısın?" deyince Efe tekrardan öksürmeye başladı. Babam sertçe çatalı tabağa bırakıp, "Sena, kızım sen ne düşünüyorsun? Hoşlandığın biri yoksa, Seyfettin'e bir şans vermende bir sakınca görmüyorum," deyince babam, annem elini alnına koyup, "Ne demek sakınca görmüyorum? Güzel kızlarımın genleri, şunların genleriyle mi birleşecek?! Ah, ah!" diye yakınmaya başladı.
"Evet, Sena? Hoşlandığın biri var mı?" Eğer, gerçeği söylersem babam ne tepki verirdi bilmiyordum. Giray'ı tanırdı babam, ama ona bunca zaman Giray'a olan hislerimden bahsetmemiştim. Bir yandan da Seyfettin ile hiçbir yere gitmek istemiyordum. Alnımdan terler akmaya başladığında Efe birden elimi tuttu. Gözlerim fal taşı gibi açıldı.
"Erdal amca, biz Sena ile birbirimizden hoşlanıyoruz!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelecekten Gelen Defter || ∞
FantasiBen; toplu çekilen fotoğraflarda daima çirkin çıkan, herkesin paylaşmak için ikna etmeye çalıştığı sıradan bir çirkin ördek yavrusuydum. Hayatımın dört bir yanı birbirinden komik insanlarla sarılmışken, aşka dair bildiğim birçok şeyin doğrusundan bi...