Kuzey sertçe masanın üzerindeki zarfı aldıktan sonra Ateş'in peşinden koştu ve odaya girmeden onu kolundan tutup durmasını sağladı. Biraz sert bir duruş olmuştu fakat Kuzey bunun farkında bile değildi. "Nereden buldun bunu?" diye sert bir dille sorarak elindeki zarfı havaya kalırdı.
Ateş, Kuzey'in sertçe tuttuğu koluna baktıktan sonra uyarır gibi tek kaşını kaldırdı fakat onun sinirle soluduğunu görünce tepki vermedi. "30 yıl önce İstanbul'da bir parkta kaçırılan sarı saçlı, mavi gözlü, hemofili hastası bir çocuğun annesinin gazeteye verdiği haberi buldum."
"Sadece buradan mı çıkardın bu kağıdın içinde yazan kişilerin benim ailem olduğunu?"
"Türkiye'de kaç hemofili hastası var Avukat Bey? Ve kaç hemofili hastası bebekken parkta kaçırılıyordur? Ayrıca kaç tanesi senin gibi sarı saçlı, mavi gözlüdür? Sen olduğun ortada."
Kuzey burnundan birkaç defa sinirli nefes verdikten sonra zarfı iki eliyle de tutup küçük küçük yırttı ve yere attı. "Araştırma yaptığın için teşekkür ederim ama bir daha yapma."
Gerisine dönüp gidecekken Ateş onu durdurdu. "Nereye gidiyorsun bu sinirle?"
"İçmeye gidiyorum, kafa dağıtacağım."
"Beni davet etmiyor musun?"
"Etmiyorum, gelme." Kuzey başka bir şey demeden arkasını dönüp gittiğinde Ateş iki eli cebinde onun arkasından bakıyordu.
Saat 02.17
Kuzey önündeki viski bardağına bakarken sessizdi. Bulunduğu ortamda sadece dört kişi vardı ve o dört kişi de kahkahalarla bir şeyler konuşuyordu. Ses Kuzey'in kulaklarına uğultu şeklinde gelirken ayağa kalkıp burayı terk etmek istedi fakat ayağa kalkıp yürüyebilecek kadar kafasının ayık olmadığını biliyordu.
Zaten ayık olsa da gidemezdi. Yirmi beş dakika önce Ateş arayıp onun yerini öğrenmişti ve ayrılmaması gerektiğini üstüne basa basa tembih etmişti.
Şimdi sıkkın sıkkın Ateş'i beklerken viski bardağındaki son viski yudumunu da içip bardağı bar standının üzerine koydu ve boş bardak ile oynamaya başladı. Başı ağrıyordu, sanki birisi durmadan kafasına yumruk atıyormuş gibi başı ağrıyordu. Eğer şu an yanında silah olsa kafasına dayar ve bu acıya son verirdi.
Neyse ki yoktu.
En başta kolunu standa koydu ve sonra da yüzünü kolunun üzerine koyup gözlerini kapattı. Geçen her saniye içki kanına daha fazla işliyor, başı daha hızlı dönüyordu. Her an kusacak gibi hissederken birisi yanına oturmuştu. Kuzey bu sefer sol yanağını kolunun üzerine koyup yanına gelen adama baktı. "Geç kaldın."
"Uzak bir bar tercih etmişsin." dedi Ateş cebinden para çıkarıp standın üzerine koyarken. "Ayrıca bok gibi gözüküyorsun."
"Oysaki genelde çok ateşli gözüküyorsun derlerdi." diyerek gözlerini kapattı Kuzey. Daha fazla açık tutmaya hâli yoktu.
"Gidelim hadi." Ateş ayağa kalkıp Kuzey'in kolunu tuttu fakat Kuzey'in kalkmaya hiç niyeti yok gibiydi. "Avukat Bey, toparla kendini biraz."
"Başım dönüyor." diye fısıldadı Kuzey gözlerini açmadan. "Kalkamam. Kalkarsam düşerim."
"Ben yanındayım." diyerek elini Kuzey'in sırtına koydu Ateş ve güven verici bir şekilde adamın sırtını sıvazlamaya başladı. "Düşmezsin."
Kuzey göz kapaklarını yavaşça aralayıp Ateş'in yüzüne baktı. "Söz mü?"
Ateş hafifçe gülerek kafasını salladı. "Söz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hemofili , GAY
Teen Fiction"Hemofili hastalığı olan birine göre biraz fazla riskli birinin avukatlığını yapmıyor musun?" Kuzey birkaç saniye duraksadı, 'bu bilgiyi nereden öğrendin?' gibisinden sorular sormayacaktı. Kalıplı adama baktı, hafifçe gülümsedi. "Risk almaktan hiçbi...