Zekai • 36

4.1K 400 285
                                    

Kuzey, Ateş'in tabletindeki şifreyi çözdükten sonra oradaki koordinata, yani San Diego'ya gelmişti. Ateş'i burada bulmak beklediğinden daha zordu çünkü iki gün geçmesine rağmen hâlâ ona dair bir iz çıkmamıştı.

Bir ara hata yaptığını, Ateş'in burada olmadığını düşünmeye başladığı anda bir şey dikkatini çekti.

Bir tabela.

Send me a postcard.

Hızla Ateş'in tabletini eline aldı ve köşede gözüken yazıya baktı.

Send-

"Buldum seni." Hızla arabadan inip karşıya geçti. Bir sağa bir sola gitmeye başladı ve yaklaşık on dakika sonra dört katlı mavi evi gördü. Hızlı adımlarla evine önüne gittiğinde kalıplı bir adam önüne geçmişti. "Çekil!"

"Who are you?" (Kimsin sen?)

Kuzey adama baktığında anladı yabancı olduğunu, sakinleşerek bir adım geriye çekildi. "I've come to meet Ateş Kara." (Ateş Kara ile görüşmek için geldim.)

Adam şüpheyle tek kaşını kaldırdı. "We received no such order." (Böyle bir emir almadık.)

"If you say your boyfriend's here, he'll understand." (Erkek arkadaşının burada olduğunu söylersen, o anlar.)

Adam beş adım uzaktaki diğer korumanın yanına gidip kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra içeriye girdi. Kuzey neredeyse üç dakika boyunca kapının önünde beklemişti ve sonunda kapı açıldığında gördüğü kişi Ateş oldu. "Kuzey?"

"Hani bırakmayacaktın beni!?" Kuzey sinirle ona yaklaşıp omuzuna sertçe vurdu. "Hani beni hiç üzmeyecektin!?"

Bu sırada koruma belindeki silahı çıkarıp Kuzey'e doğrulttuğunda Ateş hızla elini kaldırıp adama baktı. "No! Put the gun down!" (Hayır! İndir silahını!)

Adam, Ateş'in emri ile silahını usulca indirip beline yerleştirdi.

"Kuzey, bak -"

"Hallettim ben babanı." dedi Kuzey. Sakin gibi görünse de sinirliydi. "Bir daha bize bulaşamayacak."

"Ne demek hallettim? Ne yaptın?"

"Eğer gidip telefonunu değiştirmeseydin daha önceden haberin olacaktı!" Kuzey bir kez daha Ateş'in omuzuna vurdu. "Ya da beni yaptığımız seksten sonra sikik küçük bir kağıtla terk etmeseydin! Bir de komodinin üzerine para bıraksaydın keşke!"

"Bebeğim." dedi Ateş elini onun yanağına koyarken. "Şu an bana sinirli olduğunu anlıyorum ama senin için yapmak zorundaydım. Babam beni seninle tehdit etti. Buradaki birkaç arkadaşımla babamın yaptığı tüm yasak işleri listeliyorduk. Amerika yasalarını birçok defa ezip geçti, onu Amerikan hükümetine teslim etmek için uğraşıyordum."

"Mavi diplomam var benim Ateş, yurt dışında da avukatlık yapabilirim."

"Seni tehlikeliye atmak istemedim." dedi Ateş başparmağını onun dolgun dudaklarına getirip okşarken. "Bir an önce halledip yanına gelmek istedim. Seni o kadar çok özledim ki." Ateş etrafının korumalarla çevrili olmasını umursamadan Kuzey'i kendisine çekti ona sıkıca sarıldı.

Kuzey'in tüm siniri bir anda uçup gitmişti. Gülümseyerek Ateş'in sarılışına karşılık verdi. "Ben de seni çok özledim, yokluğunda uyuyamadım bile."

"Ben de öyle bebeğim." Ateş geriye çekilip Kuzey'in elini tuttu ve dudaklarına götürüp büyük bir öpücük bıraktı. "Sana sarılmadan uyuyamadığımı anladım." Kuzey'in elini bırakmadan gerisine döndü ve büyük bahçeye girdi. Bahçede daha fazla koruma vardı. O korumaların arasından geçtiler ve Ateş'in odasına kadar konuşmadan geldiler. "Üstündekiler çıkar, sana rahat edebileceğin kıyafet vereceğim."

hemofili , GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin