Ateş gözlerini açarken boynuna giren ağrı yüzünden seslice inledi. Kafasını kaldırdığında elini boynuna koydu ve vücudunu da doğrulttu. Etrafına bakınırken neler olduğunu hatırlamıştı.
Kuzey boynuna silah ile vurup onu bayıltmıştı.
Ne ara yataktan kalktığını ne ara odadan çıktığını idrak dahi edemedi. Tüm odaların kapısını tekmeler gibi açarak onu aramaya çalışıyordu ve sonunda onu çalışma odasına benzer bir odada telefonla konuşurken buldu.
Odaya sinirle girdiğinde Kuzey yüzünü ona çevirdi. "Ben sana sonra döneceğim." dedikten sonra tek elini cebinden çıkarıp telefonu masanın üzerine koydu ve kendisine doğru sinirlice gelen adama baktı. "Öncelikle beni dinle-"
Daha lafını bitiremeden Ateş'in eli Kuzey'in boğazını kavramıştı. Ateş onu sinirlice duvara vurduktan sonra boğazını sıkıp yüzünü yüzüne yaklaştırdı. "Kimsin sen?"
Kuzey'in nefessizlikten yüzü kızarırken elini Ateş'in elinin üzerine koyup itelemeye çalıştı. "N-nefes alamıyorum."
Ateş, Kuzey'in kızarmış yüzüne baktıktan sonra onu bir kez daha duvara vurup elini hızlıca geriye çekti. "Bana her şeyi anlatacaksın!"
Kuzey dizlerinin üzerine düşmüştü, elini boğazına koyup içine derin derin nefesler çekerken ciğerleri patlamış gibi öksürmeye başladı. Birkaç dakika sonra kendisine yeni yeni gelmeye başladı, hafifçe beyazlaşmış olan dudaklarını diliyle ıslattıktan sonra yüzünü havaya kaldırıp kendisine sinirle bakan adama baktı. "S-senin için yaptım. Adem ile olan konuşmamızı duymaman senin için daha iyiydi."
"Neden!?"
"Diğer türlü ölmen gerekecekti çünkü!" Kuzey de bağırmak istedi ama sesi gür çıkmamıştı. Tekrardan öksürürken yüzünü öne eğip sakinleşmeye çalıştı. "Ne konuştuğumuzu duymaman gerekiyordu."
"Bana yalan söyleme." diye tısladı Ateş.
Kuzey kafasını iki yana salladı. "Ara sor inanmıyorsan. Adem abi asla yalan söylemez, bunu sen de çok iyi biliyorsun."
Ateş ona birkaç saniye sonra baktıktan sonra eline cebine sokmak istedi ama cep yoktu. Ateş hızla üzerindeki kıyafetlere baktı. Üstünde dar bir tişört altında dar bir eşofman vardı. "Telefonum nerede?"
"Pantolonunun cebinde."
Ateş odadan çıkıp kalktığı odaya gitti ve kenara düzgünce konulmuş olan pantolonunun cebinden telefonunu çıkarıp Adem'in yıllar önce kaydettiği telefon numarasına tıkladı. İkinci çalıştı açılmıştı.
"Ateş, ben de beni aramanı bekliyordum."
"Seni severim Adem Bey." dedi Ateş sakin bir sesle ama kanı kaynıyormuş gibi hissediyordu. "Sana saygı da duyarım. Senin sözlerine itimat da ederim. Bu güvenimi sarsmadan anlat bana, o niye bayılttı beni."
"Senin iyiliğin için bayılttı seni evlat." dedi Adem babacan bir sesle. "Konuşmalarımızı duyma diye. Bu benimle Kuzey arasındaki bir meseleydi, başka birinin duymaması gereken bir mesele."
"Dışarı çık deseydiniz çıkardım."
"Ama dinlerdin de. İnsanız biz evladım, bazen duygularımıza yenik düşeriz. Bir an gaflete düşüp konuşmalarımızı dinleseydin duymaması gereken kişiler duymuş olurdu ve-"
"Beni öldürmek zorunda kalırdın."
"Bunu yapmayı istemem Ateş. Sağ olsun Kuzey de beni bundan kurtardı."
Ateş birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra tek kaşını kaldırdı. "Ona neden Güney dedin?"
"O benim için Güney'dir çünkü." dedi adam güven verici ses tonuyla. "Soğuk sevmem ben, Kuzey'e de Kuzey ismini hiç yakıştırmam. Herkes ona Kuzey der ben ona Güney derim." Telefonda uzun bir süre sessizlik oldu. Sonrasında adam devam etti. "Ateş, evladım, Kuzey'den sana zarar gelmez. Onun tek zararı kendisine. Kızıp bağırma çocuğa, senin iyiliğin için bayılttı seni. Sana değer veriyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hemofili , GAY
Ficção Adolescente"Hemofili hastalığı olan birine göre biraz fazla riskli birinin avukatlığını yapmıyor musun?" Kuzey birkaç saniye duraksadı, 'bu bilgiyi nereden öğrendin?' gibisinden sorular sormayacaktı. Kalıplı adama baktı, hafifçe gülümsedi. "Risk almaktan hiçbi...