Akşam vaktinde anlaşmışlardı. Emir komiser oğlunun bunu neden istediğini anlayamamıştı fakat onu reddetmek istemediği için kabul etmişti. Havaya iyice bir soğukluk düşerken Emir komiser yumruk yaptığı avucunu dudaklarına götürüp sıcak nefeslerini vermeye başladı, bu sırada da Kuzey gelmişti. "Üzgünüm, bekletmek istemedim."
"Önemli değil." diyerek hafifçe gülümsedi Emir ve ilerideki adamı gösterdi. "Buranın bekçisi. Polis kimliğimi gösterdim, birazdan mezarı açacak ama hâlâ anlamadım Kuzey. Bu mezar boş."
"Onu birazdan göreceğiz." diyerek cebinden deri bir çift eldiven çıkarıp Emir komisere uzattı. "Kimsenin haberi yok değil mi?"
"Hayır, kimseye söylemedim. Teşekkürler." Emir komiser oğlunun uzattığı eldivenleri eline giyerken kendilerine doğru elinde kürekle gelen adama baktı. "Ateş'e de mi söylemedin?"
"Gece gece onu endişelendirmek istemedim, aramızda kalırsa sevinirim."
Mezar bekçisi gelmişti, Emir komiseri tanıdığı için ona bir şey demedi ama Kuzey'e dik dik bakmaya başladı. Bununla Kuzey cebinden kartını çıkardı. "Avukatım."
"Neden gece açtırıyorsun mezarı? Sabah daha iyi olmaz mı?"
"Şimdi açılması gerekiyor beyefendi." dedi Kuzey sabırsız bir sesle. "Lütfen açar mısınız?"
Adam omuz silkti toprağı kazmaya başladı. Yaklaşık on dakika sonra toprağın içinden yırtık bez parçası çıktığında Emir komiser gözlerini kocaman açtı. Mezarın içinin boş olduğunu sanıyordu. Hızla adamın elindeki küreği alıp kazmaya başladığında kemik parçaları gözüktü ve sonunda uzun boylu bir iskelet ortaya çıktı. İskelette kıyafet vardı. Kırmızı bir tişört, kot pantolon. Zamanla bez parçaları çürümüş olsa da gözle görülür kısmı duruyordu. "Bu da ne böyle?"
"Mezar." dedi bekçi kaşlarını çatarken. "Ölü çıkmayacak da ne çıkacak? Diri insan çıkması daha korkutucu olur. Aklıma takılan tek şey bu zavallıyı neden kıyafetleri ile gömmüşler?"
"Siz gidebilirsiniz." dedi Emir, gözlerini bir saniye bile oğlundan çekmeden. Kuzey hareketsiz bir şekilde mezara bakıyordu, sanki donup kalmıştı. "Biz size haber ederiz."
"Komiserim, başımız belaya girmez değil mi?"
"Girmez kardeşim, git hadi sen." Adamın gitmesini bekledi, adam gittiği anda oğlunun yanına geçip elini sırtına koydu. "Kuzey, bunun için bir açıklaman var mı?"
"Bir..." Kuzey zorlukla yutkundu. "Bir saniye." Ay ışığı çok fazla aydınlatmıyordu. Cebinden telefonunu çıkarıp flaş ışığını yaktı ve Emir komisere uzattı. "Bunu mezarın içine tutabilir misin?"
"Mezarın içine mi gireceksin? Ne arıyorsun? Ben bulayım sana, sen girme oraya."
"Sadece tut." diyerek daha ısrarlı bir şekilde telefonu uzattı Kuzey ve sonra mezarın içine girdi. İlk birkaç saniye gözlerini kapattı ve fısıldadı. "Lütfen sen olma, lütfen sen olma."
Hemen ardından tek dizinin üzerine çöktü ve elini iskeletin bilek kısmına götürdü. Bu sırada da Emir komiser ışığı o tarafa çevirmişti. "Ne arıyorsun Kuzey?"
Kuzey ona cevap vermedi. Yaşlarla dolmuş gözlerini iskeletin bileğindeki paslanmış, kirlenmiş saate çevirdi ve titreyen ellerini oraya uzatıp saate dokundu. Arkası paslandığı için kırılmıştı. Kuzey saati alarak ayağa kalktı ve ağzından bir hıçkırık çıktı. "O."
"O kim?" Emir komiser endişeyle elini Kuzey'e uzattı ve onu kendisine doğru çekip mezardan çıkardı. Kuzey'in sarsılarak ağladığını görünce endişesi daha fazla çoğaldı. "Kuzey, o kim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hemofili , GAY
Teen Fiction"Hemofili hastalığı olan birine göre biraz fazla riskli birinin avukatlığını yapmıyor musun?" Kuzey birkaç saniye duraksadı, 'bu bilgiyi nereden öğrendin?' gibisinden sorular sormayacaktı. Kalıplı adama baktı, hafifçe gülümsedi. "Risk almaktan hiçbi...