"Kuzey, benimle gel." Ateş sevgilisini oturduğu yerden kaldırıp hastane tuvaletine gitti ve musluğu açtı. "Ver ellerini bebeğim."
Kuzey ellerini ona doğru uzattığında Ateş nazikçe sevgilisinin ellerini tutup soğuk suyun altına soktu ve kanları yıkamaya başladı. Sonrasında suyu kapatıp peçeteyi aldı ve Kuzey'in ellerini kuruladı. "Teşekkür ederim." diye fısıldadı Kuzey kesik bir sesle.
Ateş elini Kuzey'in yanağına koyup başparmağı ile gözyaşlarının izini okşamaya başladı. "Şu an vicdan azabı çektiğini biliyorum, onu azarladığın için kendine kızıyorsun." Kuzey başını salladığında Ateş onun iki gözüne de öpücük bıraktı. "Yapma. Baban biliyordu her şeyi. Onları düşündüğün için, senin yüzünden onların başına bir şey geleceğini sandığın için geri adım attığını biliyordu. Kendisi söyledi bunu. Ayrıca Emir Komiser'e bir şey olmaz, güçlü adam o."
"Canım yanıyor Ateş." Kuzey yüzünü Ateş'in omuzuna bastırıp gözlerini kapattı. "Ne kadar uzak dursam da her saniye ona sarılmak istedim ben. Bana her oğlum dediğinde içimde çiçekler açtı benim. Kendimi güçlü hissettim."
"Yine diyecek sana oğlum diye." Ateş elini Kuzey'in ensesindeki saçlara sokup okşamaya başladı. "Ama senin bu kadar çok üzüldüğünü görse o daha fazla üzülmez mi?"
"Haklısın." diyerek iç çekti Kuzey. Sonrasında elini yüzünü yıkadı. "Ameliyathanenin önüne gidelim."
Lavabodan çıkıp ameliyathane bölümüne geldiklerinde Kuzey, Melek hanım ve Ada'yı gördü. İkisi de paramparça olmuşlardı. İçgüdüsel olarak gidip onlara sarılmak istese de kendisini tuttu. "Melek hanım."
Ağlamaklı olan kadın kafasını kaldırıp Kuzey'e baktıktan sonra aniden ayağa kalktı ve Kuzey'e sıkı sıkı sarıldı. "Bu nasıl oldu? Kim vurdu benim eşimi?"
Kuzey elini nereye koyacağını bilemedi ilk birkaç saniye, sonrasında tek eliyle kadını belinden tutup kendisine hafifçe bastırdı ve yaşaran gözlerini sıkı sıkı kapattı. "Görev esnasında oldu."
"Durumu hakkında hiçbir şey söylemiyorlar."
"Ameliyata yeni girdi." Kuzey kendisini hafifçe geri çekip kadının yaşlarla dolu yeşil gözlerine baktı. "Birazdan bilgi verirler." Gözlerini turuncu hastane sandalyesine oturan genç kıza çevirdi. Gizli gizli ağlamaya çalışıyordu. Abi içgüdüsü ile onun yanına gidip önünde diz çöktü. "Ada, bana bakar mısın?"
Kızın açık mavi gözleri ona döndüğünde Kuzey içtenlikle gülümsedi. "Babana bir şey olmayacak, o çok güçlü bir adam."
"Biliyorum." diyerek elinin tersiyle yaşlarını sildi Ada. "Ama yine de korkuyorum."
"Korkma, korkma." Kuzey kızın yüzünü kapatan uzun sarı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Sözü var, ölmeyecek."
Ada hafifçe gülümsedi ve başını annesinin koluna koyup gözlerini kapattı. Kuzey ise içine titrek bir nefes çektikten sonra beş adım geriye duran Ateş'in yanına gitti. Onun kolunu tuttuğunu görünce kaşlarını çattı. "Koluna ne oldu?"
"Yumruk attım bir tanesine sertçe, o sırada incinmiş olmalı."
"Çıkart bakalım şu ceketini." Ateş'in ceketini çıkarıp boş sandalyeye koyduktan sonra parmaklarını Ateş'in omuzuna bastırdı ve onun acıyla inlemesini dinledi. "Omuzun çıkmış senin."
"Nefret ederim." diyerek gözlerini kapattı Ateş. "Vurulmaktan bile bu kadar korkmam."
"Ben bir hemşire -"
"Hayır, hayır. Ben hallederim." dedi Ateş.
Kuzey arkasına dönüp baktı. Ne Melek ne Ada onlara bakmıyordu. Yüzünü tekrardan Ateş'e çevirip tebessüm etti. "Ateş, teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hemofili , GAY
Teen Fiction"Hemofili hastalığı olan birine göre biraz fazla riskli birinin avukatlığını yapmıyor musun?" Kuzey birkaç saniye duraksadı, 'bu bilgiyi nereden öğrendin?' gibisinden sorular sormayacaktı. Kalıplı adama baktı, hafifçe gülümsedi. "Risk almaktan hiçbi...