3. bölüm: KABUS

104 28 102
                                    

 keyifli okumalar 🌺 satır aralarına bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın 😘





Takırtılar dikkatli dinlenmediği müddetçe duyulmuyordu ama orada birinin olduğu muhakkaktı. Kim olduğu ise muallak... Tek bildiğim sesin babamgilin odasının oradan geldiğiydi...

  Yağız temkinlice ayağa kalkınca ağzımdaki koca pasta parçasını yutarak bende ayaklandım. Hırsız olabilir miydi ki acaba? Ama kim bir polis ve bir savcının evine girme cesaretinde bulunurdu ki? Hele o evde benim gibi bir deli varken. Yağız kapıya yaklaştı. Odanın ışığı kapalıydı. Sadece benim gece yaptığımız kaçamaklar için aldığım lamba açıktı ve o da çok fazla ışık yaymıyordu. Adrenalin aşığı yanım hemen türlü senaryolar kurmaya başlamıştı bile. O sırada Yağız'la duyduğumuz seslerle birbirimize kalakaldık.

  Ses koridordan değil annem ve babamın odasından geliyordu!

  Ne yapacağımızı şaşırmış bir şekilde birbirimize bakarken ben neyin içine düştüğümüzü sorguluyordum. Sonra bir takırtı daha geldi. Fısıldaşma sesleri, kapı sesi ve beklenen an gelmişti. Odanın kapısı pat diye açıldı.

    Anneme basılmıştık! Annemin bir anda kapıyı açmasıyla yerimizden sıçramıştık. Elim kalbimin üzerine giderken annem ışığı açtı ve gözlerim kamaştığı için gözlerimi kısmak zorunda kaldım. Gözlerimi tam açtığımda annemin kollarını bağlamış, kapının kenarına yaslanarak uyku mahmuru bir ifadeyle bize baktığını gördüm. Sorgulayıcı bakışları bir benim bir de Yağız'ın üzerine çevriliyordu. Yağız ile hemen suçlu çocuk psikolojisine girmiş kafamızı eğmiştik.

  Annem Yağız'la bakışmamızdan yine bir şeyler karıştırdığımızı anlamış, bu sefer gözlerini kısarak odamı tarıyordu. Kadını öyle bir bezdirmiştik ki taşkınlıklarımızla, bazen ben olsam bizi evlatlıktan reddetmiştim demekten kendimi alıkoyamıyordum. Annem pastayı görünce öyle bir iç çekti ki, tamam dedim. Bu sefer bizi gerçekten kapıya koyacak diye ama benim annem o kadar güzel kalpliydi ki ne yaparsak yapalım bize kıyamıyordu. Kızıyordu, yola gelmemiz için ceza veriyordu, bazen trip atıyor bazen terlik ama bizden ne sevgisini ne de şefkatini asla eksik etmiyordu.

  Bakışları üzerimize çevrildi. "Hadi acıktınız diye yapıyorsunuz varsayıyorum ki hiç ... Neyse. Annem mutfak diye bir yer var ya hani. Yemek yapılması yenmesi için evin içinde olan bir oda. İçinde yemek hazırlamak için gerekli eşyaların bulunduğu. Hani pastayı çaldığınız... Niye orda yemiyorsunuz da çarpılmak ister gibi odanızda yiyorsunuz? Hayır yani amaç beni delirtmek mi annem? Niye böyle yapıyorsunuz? Niye ben yapma dedikçe inadımaymış gibi tam tersini yapıyorsunuz?" Annemin gittikçe kırıklaşan sesiyle içime birşeyler oturdu sanki. Böyle öküz gibi.

  Allahtan diğer yiyecekleri görmemişti yoksa benim zeki annem yiyecekleri odamda sakladığımı da çözerdi. Sonra elveda cipsler, çikolatalar... Yağız başını kaldırdı ve anneme öyle büyük bir sevgi ve utançla baktı ki annemin bakışları bir nebze olsun yumuşadı. "Senin inadına olur mu hiç validem. Sadece odada parti gibi birşey yapıyorduk. Size sesimiz gelsin istemedik uyanır rahatsız olursunuz diye. Hem bak sofra bile serdik." Yağız'ın son söylediğiyle annem gözlerini devirdi. "Yok bir de sermeseydiniz."

   Bende olaya müdahil oldum." Annelerin en güzeli, en zekisi, en sabırlısı, en şefkatlisi, en biriciği... Lütfen kızma bize. Bak senin sinirlerin yıpranmasın diye gizli gizli yapmaya çalışıyorduk. Lütfen kızıp sinirlenip kendini yıpratma." Annem söylediklerimle gözlerini iyice kıstı ve "Evlatların en yağcısı, o nasıl açıklama öyle? Yok valla ben anladım siz el birliğiyle beni delirtmek için yapıyorsunuz bunları. Gecenin kaçı olmuş sizin haberiniz var mı? Bu saatte birşeyler mi yenir? Hadi yediniz diyelim ki bu çok sağlıksız, bunlar mı yenir? Bari hazmedilmesi kolay birşeyler yeseydiniz..." Valla ne derse haklıydı kadın. Ama ben laftan anlamıyordum işte.

ATEŞ ÇEMBERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin