20. bölüm: TRABZON

36 10 20
                                    

Keyifli okumalar canlarım 🌺 Satır aralarında buluşalım olur mu? Sizin yorumlarınız benim için çok değerli çünkü...

🔥

Sabah olmuştu ve bizde sessiz geçen yolculuğumuzun sonunda Trabzon'a gelmiştik. Yeni yeni uyanan Büşra büyük bir hayranlıkla bakıyordu etrafa. "Burası tek kelimeyle harika."

"Öyledir. Sen birde yaylayı gör. Gerçi şuan oraya çıkarsak donarsın ama, yazın geldiğimizde gideriz seninle." Dedim gülümseyerek. Bal rengi gözleri heyecanla parlıyordu.

Asel'i düşünmemeye çalışarak Ateş'in bagajdan valizleri çıkarmasına yardım ettim. Benim rahatsız olduğumu bildiği için korumalara izin vermemişti.

Dedem akşama geleceğimizi düşünüyordu ama erken gelerek süpriz yapmak istemiştim. Bahçedekileri de sıkı sıkı tembihlemişti Dursun abi.

Yağmur hala uyuyordu. Abisi gibi uykusuna çok düşkündü. Ülkü ne kadar çabalarsa çabalasın uyandıramamıştı. O yüzden Ateş valizleri çıkardıktan sonra "Siz geçin isterseniz. Ben Yağmur'u uyandırıp gelirim."

Yağız arabada mışıl mışıl uyuyan Yağmur'a baktı ve kıyamazmış gibi konuştu. "Uyandırma sen hiç. Direkt Gece'nin odasına çıkaralım, uyumaya orada devam etsin." Ateş bilemez gibi bir tavırla kaşlarını çattı. "Sonra beni niye uyandırmadınız? Rezil oldum. Diye ağlarsa ne yapacağız peki?"

Haklıydı ve bu kıkırdamama sebep oldu. "Birşey olmaz. Ben uyandırırım şimdi." Dedim ve torpidoya koyduğum su şişesini alıp içindeki suyun birazını Yağmur'un yüzüne döktüm.

"Hiiih!" Diye yerinden sıçrayarak uyanınca güldüm. "Geldik maviş hanım. Hadi uyan." Ne dediğimi anlamak ister gibi gözlerini kırpıştırınca yine güldüm. Bir bana bir şişeye bakarak ne yaptığımı anlayınca kaşlarını çattı ve ileri atıldı ama arabadan hızla çıkıp kaçtım ondan.

"Ya böyle mi uyandırılır ya?!" Diye cırladı. Uyanınca çok agresif oluyordu bizim pamuk prenses. En azından senin gibi her zaman değil.

İtiş kakış uzun bahçeyi geçip eve geldiğimizde kapıyı yıllardır burada çalışan Gülsüm teyze açtı. Uy, hoşceldinuz uşaklar!" Diye neşeyle karşıladı bizi. Gülümsedim ve "Dedem nerede Gülsüm teyze?" Dedim hızla içeri girerken. "Kahvaltuya oturaydular kızum."

Geniş antreden geçip salona koştum ve yemek masasının baş köşesinde oturan dedeme koştum. "Dedeee!" Küçüklüğüme dönmüştüm sanki. Sanki birazdan anneannem gelecek ve ona da sarılacaktım.

Dedemin arkasından sarıldığım için ellerimi sıkıca tutmuştu. "Benum hirçun kizum celmuş." Yanağını kocaman öptüm ve "Seni çok özledim ben." Dedim özlem içeren sesimle.

Güldü ve ayağa kalmak için hareketlenince geri çekildim. Arkadan diğerleri de geliyordu. Yağız hemen dedemin elini öptü ve sarıldı. Ben o aşamayı uçarak atlamış olabilirdim.

Yağız masadakilerle selamlaşırken ben yüzlerine bakmamıştım bile. Sonra dedeme "Tanıştırayım, Büşra." Dedim. Dedem gözlerini kısarak Büşra'ya baktı.

ATEŞ ÇEMBERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin