0.2

3K 74 9
                                    

Talha'dan...
"Beni hiç anlamadı ki Onur. O eve ait hissetmedim ben kendimi hiç. Fakat yine de direndim, çabaladım, kalmaya çalıştım her şeye rağmen."

Onur koltukta değişik bir pozisyon alıp daha da yayılırken dertleşme moduna çoktan geçmişti.
"Bence sen hep o eve aittin Talha."

Derin bir nefes alıp gözlerimi devirdim.
"Anlamıyorsun değil mi? Ben o evin bana ait olmadığını hissettim, biliyordum abicim. Biz hiç birbirimize ait olmamışız ki.
Hep onun hayaletini yanımda hissetmeyeceğim bir yere gitmek istedim, o evden kaçmak istedim ben. Bilmiyorum ya kafam çok karışık."
Elim enseme gitti saçlarımı biraz çekiştirdikten sonra derin bir nefes alıp koltukta bacağımın birini uzatarak başımı omzuma yasladım.

Sessizlik ikimizinde kanında akarken artık söylenecek bir şey yokmuş gibiydi.  Başım hala omzumun üstündeyken hiçbir şey düşünmüyordum. Sadece unutmak için uyumak istiyordum. Uyuyayım ve onunla yaşadığım her şey bir hayalden, rüyadan ibaret olsun istiyordum. Hiçbir acı, pişmanlık, endişe, ona karşı hiçbir duygu hissetmeden uyanmak; hazırlanıp antrenmana gitmek, takım arkadaşlarımla şakalaşmak, gülmek, eğlenmek, mutlu olmak istiyordum o olmadan. O olmadan da bunları yapabileceğimi kanıtlamak istiyordum sanki kendime.
Antrenman çıkışında Onur'la bir yerlere gitmek, gezmek, yemek yiyebilmek, ciğerlerim acımadan nefes alabilmek, belki birileriyle flört edebilmek, hatta belki günün birinde tekrar aşık olabilmek, ertesi gün yine aynı şeyleri tekrarlamak istiyordum.
Ya da belki de sadece onu silip atmak istiyordum damarlarımdan.

Uzaklara dalmış gözlerim nihayet tekrar Onur üzerinde dolanırken Onur eline bir yastık alıp kucağına çektikten sonra kollarını yastık üzerinde kavuşturdu.

O da düşünüyordu biliyorum.
Acaba hiç aşık olmuş muydu? Acaba söylediklerimi anlayacak kadar aşık olmuş muydu bir kadına? Yoksa söylediklerim onun için zırvalıktan mı ibaretti?

"Talha sen bu Bade'yi harbili sevdin mi lan?"

Sorusu anlık duraklamama neden olurken gözlerimiz birleşti orta noktada. Ben ne dersem diyeyim onun gözlerime bakıp kalbimden geçen her bir cümleyi okuyabileceğini biliyordum. Bu yüzden yalan söylemenin bir manası yoktu.

Gözlerimi kaçırıp başka bir yöne bakarken Onur'un yerinde kıpırdandığını işittim.

"Konuşsana, konuşmak rahatlatır derler hep. Boğazın acıyana kadar bağır istersen, kır dök, ağla ama konuş işte. Böylesine susma, yıkma kendini böylesine. İstediğini yap ama hiçbir şey olmamış gibi bakma öyle. Pişman olursun Talha, keşke yapmasaydım bunu diyeceksin sonra. Cebinde, kalbinde cümleler saklayamazsın. Susmamalısın. Susmak öldürüyormuş bir süre sonra Talha, konuşsana."

Gözlerimi ellerime indirirken cümleleri toparlamaya çalışıyordum.

"Kırk cümle kuruyorsun kafanda, diziyorsun sözcükleri boğazına. Sonra durup düşünüyorsun, yutuyorsun tek tek kelimeleri, boğazını yakıp geçiyor biliyorum. Susuyorsun ama zihninde bağıra bağıra ağlıyorsun, biliyorum. Kırgınlık değil ki bu Talha, insana olan inancını yitirmek bu. Sen sevdiğinden mi susuyorsun?"

Titrek bir nefes alıp başımı bu seferde koltuğa yasladım.

"Bilmiyorum ki. Biz çok iyiydik Onur, mutluyduk. Kavga ediyorduk yine ufak tefek ama mutluyduk işte. Ne bileyim eve yorgun geldiğimde hiçbir şey söylemez atıştırmam için bir şeyler hazırlardı sonra gelir omzumda uyurdu. Üzgün olduğumda hiçbir şey sormaz gelir sadece sarılırdı. Bade bir şeylere kırıldığında, gücüne gittiğinde, omzundaki yükü kaldıramadığında gelir bana sarılırdı. Başka bir yere gitmezdi hiç, başka kollara sarılmazdı. Hiç konuşmazdık belki fakat anlıyorduk biz birbirimizi, konuşmadan, kırmadan, tek bir söz söylemeden anlıyorduk kalbimizden geçenleri." Acı bir tebessüm peyda oldu dudaklarımda. "Sonra bir şeyler oldu. Değişti, Bade değişti. Yılların acılarını taşıyan güzel Bade. Bade değişti diyorum abi, inanılacak bir şey değil ki bu. Yıllar değiştirememiş onu. Ama değişti işte bir güzel söze ısınan kalbi taş kesilmiş zamanla haberim olmamış. Sonra bana iyi gelmemeye başladı. Kaçtığım şeyleri hatırlattı bana. Kaçtığım gürültüyü, yalnızlığı, acizliği, umutsuzluğu hatırlattı bana tekrar. Bade kaçtıklarıma dönüştü sanki. Ben kaçamadım ondan. İnsan sevdiği kadından nasıl kaçar Onur? Ben bilmiyorum, kaçamadım. Sen kaçabilir misin?"

Tekrar bir sessizlik sardı odayı.
Susmak bazen çok fazla şey anlatmaktır.
Susmak bazen anlatamadıklarını tek nefeste bağırmaktır.
Belki de gerçekten söylenecek hiçbir şey kalmamıştı.

Ne hissettiğimi hala anlayamazken hissettiğim bu tuhaf duygunun acı veya üzüntü olmadığını biliyordum. Kalbim ağrımıyordu çünkü. Oysaki insan üzüldüğü zaman ağrımaz mı kalbi? Belki de ben artık Bade'ye hiçbir şey hissetmiyordum.

"Ama ne biliyor musun? Ben yine o evde bekleyeceğim, ne kadar uzun sürerse sürsün bekleyeceğim. Gelmeyecek belki, olsun. Vicdanım rahat olsun diye yapıyorum belki, bilmiyorum. Gelmeyeceği de onun adı, yüzü kadar ezberimde, olsun." Derin bir nefes alıp başımı kaldırdım ve Onur'a baktım. "Varsın olsun. Mutlu olsun da kiminle olursa olsun. Onun mutluluğunun ben olmadığımı biliyorum, ben buna bile alışırım."

Onur başını usulca iki yana salladı.
"O da çok sevdi Talha. Bırakıp gittiğine bakma, çok sevdi biliyorum."

Yüzümde tekrar acı bir gülümseme belirirken gözlerimi kapattım. Karşımda yüzü vardı sanki, gülümsüyordu. Açtım gözlerimi tekrar.
"Gözlerimi kapatınca hayali geliyor gözümün önüne. Hayaleti asla bırakmayacak peşimi, ben ona dönüşmüşüm. İnsan kendinden kaçabilir mi? Ben... Bilmiyorum belki de canımı acıtmak için söyledi ama bana ne dedi biliyor musun?"

Onur başını hayır anlamında salladı.

"Sen kendini kandırmışsın 'biz' diye bir şey hiç olmadı, dedi. O an anlamadım ne demek istediğini. Sonra canımı o kadar yaktı ki sanki damarlarımda sözcükleri milyonlarca keskin bıçak gibi dolanıyordu." Sonra kendi kendime güldüm. "Çok seviyormuş lan git başımdan zırvalama."

Bade ve ben asla 'Biz' olmadık ki. Aslına bakarsanız 'biz' diye bir şey hiç olmadı. Bade ve ben vardık sadece. O ve ben asla bir bütün olmamıştık. O ve ben beraber hiç yaşamamıştık. Şimdi ikimizde yeni anılar yaratmak için farklı yönlere dağılmıştık. Belki günün birinde bir şarkı çalacak hatırlayacağız birimiz diğerimizi, belki bir yolda karşılacağız yanımızda başkaları olacak. Bir şey diyemeceğiz gülümseyip geçeceğiz. Biz farklı yönlere dağıldık ama ortak anılarımız var, bizim bir bahçemiz, hiç solmayacak mor şakayıklarımız var.

Edebiyatı kes yazar.

yeis, tayyip talha sanuçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin