"Ya senin antrenmanın falan yok mu? Gitsene başımdan."
Talha alınmışçasına dudaklarını büzüp omuz silkti.
"Var," dedi kelimeyi uzata uzata."Ay pardon, sen Allah'ın özel kuluydun; gitmesen de olur."
Talha tepsideki kaşığı alıp "Tabii kızım ne sandın," dedi gülerek. Kasedeki çorbadan alıp birkaç defa üfledikten sonra ağzıma yaklaştırdı.
Başımı kenara çevirip ciddi bir ifade takınıp tekrar sordum.
"Gerçekten neden gitmiyorsun antrenmana?"Talha gözlerini devirip "Canım istemedi Bade," dedi.
Gözlerimi kısıp hala dudaklarıma yakın tuttuğu kaşığı ağzıma aldım.
İğrenç.
Yüzümü buruşturup "Tuzu yok be bunun," dedim.Talha yüzüme dik dik bakıp "Yapma ya reis," dedi gülerek.
İyileşme sürecine girsem de bileklerimdeki acı hala yerli yerindeydi ve hareket ettirmeye çalıştığımda katlanılmaz bir hal alıyordu.
Ve bir de dikişler vardı."Tuz atsana," dedim garip bir sesle.
Talha 'hayır' dercesine cıklayıp çorbadan bir kaşık daha aldı ve dudaklarıma yaklaştırdı.
"İçmem ki," dedim omuzlarım silkip başımı yana yatırarak.
Talha kaşlarını kaldırıp kaşığı daha da yaklaştırdı ve başını aşağı yukarı sallayıp tepsideki tuz paketini açıp birazını çorbaya aktardı.
"Benim eşyalarımı getirdiniz mi bu arada?"
Talha çorbayı karıştırırken başını aşağı yukarı salladı usulca.
Çorbadan birkaç kaşık daha içtikten sonra daha fazla yemeyeceğimi söylemiştim Talha'ya ve o da zorlamadan tepsiyi bir kenara bıraktı.
Kendini yatağın yanındaki koltuklardan birine yorgunlukla bırakıp başını geriye attığında elinin birini alnına götürüp başını ovmaya başlamıştı.
"Uyumadın değil mi?"
Başını kaldırmadan uyumadığını belirtti.
Derin bir nefes alıp başımı arkaya atıp tavanı izlemeye başladım ben de.
Uyuması için onu zorlamayacaktım. Biliyordum çünkü, ne kadar uyu desem bile gözünü bile kırpmamak için direnecekti.Her şey normal olamayacak kadar iyi gidiyordu sanki.
Biz yine beraberdik, ölümün ucundan dönmüş olsam bile yine beraber gülebiliyorduk ve bence en önemlisi buydu.Birkaç dakika sonra kapı hızla açılınca başımı kaldırıp kimin geldiğine baktığımda elinde çikolata paketiyle Onur kapıda dikiliyordu.
"Vay başkan, naber ya?"
Neşeyle adeta ceylan gibi sekerek yanıma geldi ve başımın üstüne bir öpücük kondurduktan sonra Talha'nın oturduğu koltuğu ayağıyla kenara itip kendine başka bir sandalye çekti.
Çikolata paketini komidinin üstüne bırakırken gözüm oraya kaydı ve sevinçle kocaman açıldı."En sevdiğim çikolatamı o!?"
"Hı aynen," dedi Onur gülümseyerek.
"Versene bi' tane," dedim aynı sevinçle çocuk gibi.
Onur gözlerini kısıp düşünür gibi yaptıktan sonra dudaklarını büzdü ve ardından konuştu.
"100 liraya bırakırım," dedi kurnaz bir sırıtışla.
"Yuh!"
"Ne var kızım, önceden aldıklarıma sayarsın."
Talha gülümseyerek bizi izlerken dudaklarımı büzüp sevecen bir bakış takınıp olabilecek en masum halimi gösterdim ona.
"Öyle mi olduk şimdi?"Onur bana bir süre baktıktan sonra oflayarak çikolata paketine uzanıp açtıktan sonra bir parça alıp sırıtmaya başladı.
"Uçak geliyo' Bade," dedi gülerek ve elini havada sanki bir uçakmışçasına dudaklarıma yaklaştırarak.
Ağzımı açıp çikolatayı ısırdıktan sonra gülümseyerek ona baktım.
Talha yorgun gözleriyle bizi izlerken duraksayıp Onur'a döndüm."Onur işin var mı?"
"Yok, niye ki?"
Derin bir nefes alıp Talha'ya döndüm.
"Talha eve git, dinlen hadi.""İyi böyle," dedi ancak sesinden yorgunluk ve uyku akıyordu.
"Onur'da buradaymış hem," Onur'a dönüp baktığımda başıyla beni onayladı. "Yarın antrenmanın var, git dinlen biraz."
Bir süre bana bakıp ağzından aldığı nefesi burnundan bırakıp ayağa kalktı ve yüzüme eğilip önce başımın üstüne sonra da dudaklarıma uzun bir öpücük kondurduktan sonra "Sadece 2 saat. Sonra geleceğim," dedi.
Gülümseyerek başımı salladıktan sonra Onur'a teşekkür edip odadan çıktığında yokluğunun 2 saatten fazla süreceğini biliyordum.
"Ee hayatım, ne yapıyoruz?" Onur ayakkabısını çıkarıp sandalyede zar zor bağdaş kurup kollarını göğsünde kavuşturduğu sırada komidinin üstüne bıraktığı telefonuna gelen bildirim üzerine ekran açıldığında gelem bildirimi okumuştum.
'Bir Talha Meselesi' grubundan +9 bildirim.
Yüzüme hain bir sırıtış yerleştirdiğim sırada Onur hızla "Hayır hayır, bunu yapma Bade," demişti.
"Ama Onur ya, çok merak ettim," dedim harfleri uzatarak.
"Kızım o grubun mesajlarına İrem bile bakmıyo' artık, lütfen."
"Yalan söyleme," dedim alıngan bir sesle.
Onur başını hafifçe yana yatırıp tekrar kaldırdıktan sonra "Ee... Tamam, birazcık bakmış olabilir," dedi.
"İyi, öyle olsun"
Alınmış gibi yapıp başımı diğer yöne çevirdiğimde aslında mesajları bana göstermek zorunda olmadığını elbette ki gayet iyi biliyordum.
Ancak Onur sonunda dayanamamış olacak ki derin bir nefes alıp "Of ya, kay kenara," dedi.Yüzüme zafer gülümsemesi yayılırken kenara kayıp yanıma oturması için yer açtım.
"Bak uyarıyorum, bu grupta göreceklerinden onlar adına kendin utanabilirsin ve kesinlikle göreceğin bir takım şeylerin sorumluluğunu almıyorum."
Gözlerimi devirip "Ne abarttın anasını satayım," dediğimde Onur derin bir nefes alıp grup sohbetini açmıştı bile.
"Birazdan görürsün abartmayı."
•
bu bu bölüm hiç içime sinmedi
ama yarın belki bölüm atamam bayramınız şimdiden mübarek olsunn💗💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeis, tayyip talha sanuç
Fanfiction❝ Don't go there 'cause you'll never return ❞ 𝗜𝗡 𝗪𝗛𝗜𝗖𝗛... ( ─── ☄️ ) Talha soldurduğu çiçeklerin tekrar açması için elinden geleni ardına koymayacaktı. 𝐭. 𝐭𝐚𝐥𝐡𝐚 & 𝐟𝐞𝐦! 𝐨𝐜 ©𝐥𝐢𝐛𝐫𝐢𝐞𝐭𝐜𝐚𝐫𝐦𝐢𝐧𝐚 , 𝟮𝟬𝟮𝟯