Asansör kapısı açıldığı anda kendimi dışarı atmıştım.
Duvarın dibine çökmüş oturan Naz'ı görünce adımlarım daha da hızlandı.
Naz dizlerini kendine çekmiş kollarını da etrafına sarmış ve başını da dizlerine yaslamıştı, tıpkı bir çocuk gibi.Adım seslerimizi duymuş olacak ki başını hafifçe kaldırdı ancak bize bakmadı.
Onur önünde diz çöküp ona baktı.
"Naz, iyi misin?""Değilim," dedi Naz çatallaşmış bir sesle.
"İyi olacak, merak etme."
Naz hızla başını iki yana salladı.
"Eski Bade olacağının garantisini verebilir misin?"
Sesi cevabını bildiği bir soruyu sorarmışçasına kendinden emin ancak kısık çıkmıştı.Başını tamamen kaldırıp bize baktığında gözleri ilk önce Onur'u buldu. Ardından biz göz göze geldik. Kaşları çatıldı ve hızla ayağa kalkıp bağırarak konuşmaya başladı.
"Ya sen hangi yüzle geldin!?"
Gözlerimi birkaç saniye kapatıp onu sakinleştirmek istercesine elimi havaya kaldırdım.
"Naz, yap-""Hepsi senin yüzünden!" Eliyle arkasındaki kapıyı gösterdiğinde gözlerinin dolduğunu gördüm. "O lanet olası odada benim kardeşim ölüyor, senin yüzünden! Hangi sıfatla buradasın sen!?"
Faydası olmayacağını fark ettiğimde elimi indirip bu sefer ben de sesimi yükselttim.
"Ondan ayrı kalmaktan zevk mi alıyorum sanıyo'sun? Denemedim mi sanıyorsunuz?" Bu sefer Onur'a da bakıp konuştum. Sesim titredi fakat umursamadım. "Neden her suçu bana atıp beni günah keçisi çıkarmaya çalışıyo'sunuz ya?! Deniyorum a... koyayım görmüyor musunuz, hiçbiriniz!? Geçmişsiniz karşıma bana hesap soruyo'sunuz! Çok mu biliyorsunuz benim neler hissettiğimi!? İkiniz de kesin artık beni suçlamayı!"
Onur birkaç adım gerileyip ellerini teslim olurmuşçasına havaya kaldırarak konuşmaya dahil olmayacağını belirtirken Naz'ın yüzünde şeytani bir gülümseme belirmişti sanki fakat gözyaşları kırmızı gözleri ve soluk teninden süzülüyordu hala.
Birkaç adımda dibime gelip bana bakmaya başladı. Aramızda boy farkı vardı ancak hemen hemen aynıydık.
Aramızda bir karışlık mesafe kalınca fısıldayarak konuştu ama yanımızdan birileri geçseydi eminim herkes ne dediğini duyardı."Biliyor musun Talha, siktir git."
Kaşlarımı çatmaya kalmadan sağ yanağıma attığı tokatın etkisiyle yüzüm sola düşmüştü.
Yanağıma nüfuz eden acıyı sanki geçirecekmişçesine dilimi gezdirdim."
Sert vurmuştu ve kızarmaya başladığından emindim.Naz tekrar konuşmaya başladığında bir yandan da göğsüme vuruyordu.
"O kızın hayalleri vardı seninle be, gerizekalı herif! Her şeyini Adana'da bırakıp geldi senin peşinden! Ailesi ya ailesi! Kızın suratına bakmıyor, neden peki? Senin yüzünden! Çaldığın hayalleri geri verebilir misin ki? O kızın eski hayatını geri verebilir misin sen? Kardeşim eskisi gibi gülebilecek mi; ondan aldığın gülüşü, nefesi telafi edebilecek misin ki? Gelmiş bur'da mal mal konuşuyo'sun, bunak herif!"
Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Arada bir nefesi kesiliyor fakat sonra hiçbir şey olmamış konuşmaya devam ediyordu.
Göğsüme vurduğu her yumrukta sendeliyor fakat yine de yerli yerimde duruyordum.Naz'ın bileklerini sağ elimle tutup sol kolumu bedenine sardım.
Kollarını kurtarmaya çalıştı ancak başarısız olunca denemeyi bırakıp ağlamaya devam etti.
Bileklerini bırakıp diğer kolumu da ona sarınca Naz belime sarıldı.
Boğuk çıkan sesini güçlü tutmaya çalışarak konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeis, tayyip talha sanuç
Fanfiction❝ Don't go there 'cause you'll never return ❞ 𝗜𝗡 𝗪𝗛𝗜𝗖𝗛... ( ─── ☄️ ) Talha soldurduğu çiçeklerin tekrar açması için elinden geleni ardına koymayacaktı. 𝐭. 𝐭𝐚𝐥𝐡𝐚 & 𝐟𝐞𝐦! 𝐨𝐜 ©𝐥𝐢𝐛𝐫𝐢𝐞𝐭𝐜𝐚𝐫𝐦𝐢𝐧𝐚 , 𝟮𝟬𝟮𝟯