"Müsaadenizle, ben bi' hava alayım." Bade gülümseyerek ayağa kalkıp masadan uzaklaşırken arkasından öylece bakarak gidişini izledim.
Cenk ve Çağlar kendi aralarında yaptığı şakaya kahkahalarla gülerken gözlerim masada dolandı bir süre.Kerem en başında Cenk ile girdiği iddiayı kaybettiği için tüm ekibe yemek ısmarlıyordu. Aslında iddiayı her ikisi de kaybetmişti. Grupta çıkan tartışma sonucu Bade'nin verdiği ilk cevabı geçerli sayacaklardı. Dolayısıyla iddiayı Kerem kaybetmişti.
Her ne haltsa.
Sonuç olarak tüm grup -birkaç kişi hariç- sahil kenarındaki bir mekanda yemek yiyorduk.
Herkesin keyfi oldukça yerindeydi.Gözlerim sürekli kendi aralarında şaka yapan ve ona kahkahalarla gülen gruba dalmışken sağımda oturan Onur kulağıma eğilip "Yanına gitmeyecek misin?" diye sordu.
Kaşlarımı çatıp ona baktım.
"Gitmeli miyim?"Onur tekrar arkasına yaslanıp gözünü bir anlığına cam duvardan dışarıya çevirdi.
"Bilmem," dedi omuz silkerek.Başımı hafifçe sola eğerek dışarıdaki gecenin karanlığına göz ucuyla baktım.
"Gideyim, değil mi?"Onur alt dudağını büzüp tekrar omuz silkti.
"Bilmem, kardeşim. Gitsen mi?"Oflayarak gözlerimi devirdim.
"Onur, çok iyi bir arkadaşsın, biliyor musun?"Onur gururla dikleşerek bana baktı.
"Biliyorum tabii. Rica ederim, ne demek, her zaman."Gözlerimi devirip ayağa kalktığımda masadaki gözler bana çevrilmişti.
"Ben bi' Bade'ye bakayım.""Bak bak, kaybolmuştur falan, mazallah." Onur'un alaycı sesini duyduğumda hafifçe kafasına vurup çıkışa ilerledim.
Onur'un arkamdan "Hayvan herif," diye seslendiğini duysam da ona kulak asmadım.Dışarıya adımımı attığımda sıcak rüzgar karşılamıştı beni. Gözlerim bir süre Bade'yi aradı.
Deniz kenarındaydı. İskeleye oturmuş ayaklarını denize doğru sallandırmıştı. Saçları rüzgarda dalgalanıyordu. Gülümseyerek yanına yürüdüm hızlı hızlı.
Birkaç saniyenin ardından yanına ulaştığımda elindeki sigaradan yayılan küçük ışık demeti ilgimi çekmişti.Geldiğimi fark etmişti ancak başını kaldırıp bana bakmamıştı.
İnce parmakları arasındaki sigarayı pembemsi dudaklarına yaklaştırdığı sırada elindeki sigarayı alıp yanına oturdum ve tahtanın üstünde söndürdüm."İçmesen olmaz mı?"
Dizlerini bir çocuk gibi kendine çekip kollarını doladığı sırada gözleri denize dalmıştı. Karanlığa bürünmüş deniz dalgalıydı.
Omuz silkip "Elimde değil," dedi."Yakmıyor mu ciğerlerini?"
"Yakıyor."
"Canını acıtmıyor mu?"
Gözleri anlık bana döndüğünde hemen kaçırdı gözlerini.
"Yokluğun kadar değil," diye fısıldadı usulca."Ben bir daha gitmeyeceğim ki, içmene gerek yok artık."
"Bir kere başlayınca bırakamadım."
Derin bir nefes alıp yüzüne uçuşan saçlarına uzandım ve parmağımın ucuyla kulağının arkasına sıkıştırdım.
"Denesen?""Denedim, yemin ederim. Ama yine denerim, senin için."
"Teşekkür ederim."
O cevap vermeyince aramızda bir sessizlik oluştu.
Gözlerimi onun gibi denize çevirdiğimde onun bu kadar uzaklara dalmasını sağlayan şeyi aradım.
Aradım ama bulamadım. Sanki orada kimsenin göremediği bir şeyleri görüyordu gözleri. Bazen kaşları çatılıyor ardından eski halini alıyordu. Bir an bile olsun gözünü ayırmadan denizin dalgalarını seyretti. Gözlerine bir hüzün yerleşti sanki. Kimse anlamazdı ama ben anlardım, anlamalıydım ve anlamıştım. Bir şeye üzülmüştü. Hatta bir anlık gözleri yaşlarla doldu ama onları benden sakladı. Başını diğer tarafa çevirdi ve birkaç saniye sonra tekrar denize bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeis, tayyip talha sanuç
Fanfiction❝ Don't go there 'cause you'll never return ❞ 𝗜𝗡 𝗪𝗛𝗜𝗖𝗛... ( ─── ☄️ ) Talha soldurduğu çiçeklerin tekrar açması için elinden geleni ardına koymayacaktı. 𝐭. 𝐭𝐚𝐥𝐡𝐚 & 𝐟𝐞𝐦! 𝐨𝐜 ©𝐥𝐢𝐛𝐫𝐢𝐞𝐭𝐜𝐚𝐫𝐦𝐢𝐧𝐚 , 𝟮𝟬𝟮𝟯