2.1

871 39 11
                                    

2 Yıl Önce...
Gözyaşlarıma hakim olmaya çalışarak çıktığım evden bir daha dönüşü olmayan bir yola girdiğimi biliyordum.
İçimden lanetler okuyordum ancak her şey buraya kadardı işte.
Arabaya binip ezberimdeki sokaklardan geçtim.

Aras'la ayrılmıştık.
Bu sefer sondu, biliyorum.
Dönüşü olmayan bir yola gidiyordu ve bu uğurda beni bırakmaya razıydı.

Deniz kenarındaki boş banklardan birine oturduğumda Adana'nın sıcak yazında hafif bir rüzgar esti, tenimi yakan türden.
Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmek için birbiriyle yarışa girdiğinde sımsıkı kapattım onları.

Bir karanlıktır ki kaplıyordu içimi, boğuyor kalbimi. Olmaz dediğim ne varsa geldi başıma. Daha kötüsü olmaz dediğim her an daha da dibi boyladım, daha da gömüldüm anılarımın oluşturduğu bu bataklığa.
İzlediğim ucu bucağı olmayan bu deniz misali zihnim meydan okuyor tüm benliğime, yaşanmışlıkları unutmak için. Zihnimin denizindeki dalgalarıyla yok oluyor bulanık birkaç anı, dibe batırıyorlar ve ben onları çekip çıkarmadığım müddetçe geri dönmüyorlardı.

Bana ait olan zihnimin denizinde çıktığım bu yolculukta, yanımda kim varsa teker teker gitmişlerdi ve şimdi anılarla dolu olan bu hiçlikte yalnız kalmıştım.
Şimdi hiç ses yoktu zihnimi oluşturan denizde. Sadece her geldiğinde beraberinde birkaç anıyı da götüren, en dipteki ıslak kumların arasına saklayıp onlara gün yüzü göstermeyen dalgalar vardı, hepsi bu.

Anılarım ve denizin dalgalarıyla bir kez daha yalnızdım.
Elimdekiler tek tek düşmüştü.
Şimdi sadece ben vardım.

Anlık çıkan sıcak rüzgar yanaklarımdaki ıslak yolu sürekli yineleyen gözyaşlarını kurutunca yüzümde oluşan gerginlik tatlı bir acı hissettirmişti. Üstüne adımı seslenen Naz'ın sesiyle kendime gelmiştim.
Sesin geldiği yere başımı çevirip baktığımda Naz yanındaki uzun boylu adamı geride bırakıp yanıma koşmaya başlamıştı. Arkasında bıraktığı, buğulu gözlerimle zar zor görebildiğim adam koşma zahmetine girmeden yanımıza ulaşmıştı birkaç adımıyla.

Naz önüme geçip ayakta dikilirken "Geç kaldım, özür dilerim. Talha'yı beklemek zorundaydım," demişti. Naz'ın henüz ehliyeti yoktu ve Adana'ya sadece 3 hafta önce gelmişti. Bu yüzden yolları tam olarak bilmiyordu, aslında ben de yeni sayılırdım ancak yine de ondan iyi biliyordum. Kuzeni olduğunu tahmin ettiğim adam ellerini cebine sokarken göz göze gelmiştik ve gözlerimi ondan alamadığımı fark ettim.
Farkındalığım zaten kızarmış olduğunu düşündüğüm yanaklarıma sıcaklık basarken büyük ihtimalle tamamen domatese dönmüştüm.
Gözlerimi zor da olsa ondan kaçırıp Naz'a çevirdiğimde onun gözlerini hala üzerimde hissedebiliyordum.

Naz kendi kendine bir şeyler anlatıp neşemi yerine getirmeye çalışıyordu.
Aras'la sürekli kavga edip sözde barışmamak üzere ayrıldıktan sonra birkaç saat içinde yine birbirimize döndüğümüz için kuvvetle muhtemeldir ki Naz her zamanki kavgalarımızdan sanıyordu.

Fakat bu sefer kesinlikle yollarımız ayrılmıştı çünkü benim gerizekalı eski sevgilim Aras denen o herif, ortada hiçbir sebep yokken Kıbrıs'a gitmeye karar vermiş ve gitmeden önce de bana küçük bir sürpriz hazırlayıp güzel beynini kullanıp 'Ben bu kızı nasıl daha fazla enayi yerine koyarım?" diye ince bir düşünceye kapılmış olacak ki beni aldatmıştı.
3 farklı kadınla...
Yani zahmet edip saydığı kadarıyla üçtü.
Allah razı olsundu.

"Aa Bade ya, birgün seninle Talha'nın maçına gidelim mi? Hem o zamana kadar Aras'la da barışırsın, o da gelir?"

Heyecanla konuşmaya devam eden Naz'ı durdurup olanları kısa bir özet geçtiğimde, Naz derin bir nefes alıp oturduğum banktaki boş yere kendini bırakıp "Yuh artık," demişti.

Başımı kaldırıp omuz silktiğimde elleri hala cebinde, tepkisiz bir şekilde bizi dinleyen Talha'yla göz göze gelmiştim.

Kahretsin, gözleri çok güzeldi.

O da bunun oldukça farkında olacak ki; gözlerini, sanki zihnimi bulandırmak istermişçesine bir an bile çekmedi benim kara gözlerimden.

"Ee siz bununla nişanlanmamış mıydınız?"
Gözlerim hala Talha'dayken sol elimi kaldırıp Naz'a gösterdim.

"Yüzüğü eline verince suratının aldığı hali görmeliydin, mala döndü it herif."

Naz kısık bir sesle güldüğünde Talha nihayet gözlerini benden ayırıp Naz'a baktığında "Eve döneceğin zaman ararsın," demişti.
Naz'ın cevap vermesini beklemeden arkasını dönüp yürümeye başlamıştı ki Naz arkasından seslenip onu durdurdu.

"Nereye gidiyorsun ki?"

Tekrar Naz'a döndüğünde elleri hala ceplerindeydi omuz silkmişti.
"Bilmem dolanırım biraz."

Naz bir hışımla ayağa kalkıp "E iyi o zaman, biz de gelelim. Sahile gideriz," dediğinde Talha tekrar onuz silkip "İyi," demişti.
O yürümeye devam ederken Naz kolumdan tutup ayağa kaldırdığı sırada "Kalk hadi, beklemez." demişti.

Günümüz...
Naz elindeki çerez tabaklarıyla odanın kapısında belirdiğinde tabakları düşürmemek için binbir çaba sarf ediyordu.

Nihayet tabakları koltuğa ,ikimizin arasına, bıraktığında televizyon kumandasını alıp çoktandır seçtiğimiz filmi başlatmıştı.
Naz içecekleri bardaklara doldurmaya başladığı sırada telefonuma gelen bildirim sesini duymuştu.

"E hani kapatıyorduk telefonları?"

Mahcup bir şekilde ona baktığımda "Özür dilerim. Talha yazmıştır, bi' bakayım mı?" demiştim.
Naz oflayarak kabul ettikten sonra gülümseyerek arka cebimdeki telefonu çıkarıp ekranı açmıştım.
Gördüğüm bildirime gözlerimi büyütüp bakarken "Siktir lan,"diyebilmiştim.

0536***: Bade merhaba, Aras ben.
0536***: Geçmiş olsun dilemek istemiştim.

ağlamak istiyorum amk

yeis, tayyip talha sanuçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin