0.3

1.7K 64 10
                                    

Islak saçlarımı kurulamadan üstüme uzun bir kazak geçirip çıktım banyodan.
Evin içindeki sessizliğe alışkın değildim, huzursuzca merdivenlerden indim. Uzun zaman sonra ilk defa yalnızdım, bu çok tuhaf hissettiriyordu.

Adımlarımı mutfağa yönlendirip atıştırmalık bir şeyler aradım. Buzdolabını açıp aranırken gözlerim saklama kabının içindeki siyah zeytinlerde takılı kaldı.
Zeytinden nefret ederdim fakat onun için evde her zaman bulunurdu. Derin bir nefes alıp saklama kabını elime aldım ve kapağını açtıktan sonra içindekileri çöpe döktüm.
Bu evde ona dair hiçbir şey kalmasını istemiyordum. Burada bir yeri yoktu.

Keyfim kaçmış ve yüzüm asılmışken Beşiktaş maçının başlamasına az kaldığını fark edip salona ilerledim. Ne olursa olsun tuttuğum takımın maçını izleyecektim.

Maçtan önceki rutin tamamlandığında nihayet başlamıştı maç.

34. dakikaya gelmiştik fakat herhangi bir gelişme yoktu. Maç oldukça sıkıcı ilerlerken nihayet Beşiktaş maç başından beri 4. atağına çıktı. Heyecanlanarak yerimde doğrulup dikkat kesildim ve kendi kendime mırıldanmaya başladım.

"Hadi Salih, hadi. At şu pası oğlum."

Salih'in attığı pasla top Cenk'teydi. Tüm oyuncular neredeyse rakip takımın sahasındaydı artık. Hızlı gelişen atakla rakip savunmayı kuramadan Cenk çektiği şutla topu ağlara göndermişti.

Derin bir nefes alıp gülümserken içimi büyük bir mutluluk kaplamıştı.
İlk yarı Cenk'in attığı golle 1-0 biterken devre arasına girilmişti.
Hızlıca kendime bir kahve yapıp tekrar televizyon başına döndüğümde ikinci yarı başlamıştı.

İkinci yarının ilk dakikaları oynanırken rakip takım atak geliştirmişti. Savunma yerleşmeye çalışırken rakip oyuncu topu almış ve kaleyi denemişti.  Mert şutu çıkarmıştı fakat top hala rakip oyuncudaydı. Tekrar şut çekmeye hazırlanırken Talha topu kornere göndermişti fakat ne olduysa o an olmuştu.
Talha topu saha dışına gönderdikten sonra dengesini sağlayamamıştı ve dizini oldukça sert bir şekilde kale direğini çarpmıştı. Her şey saniyeler içinde gerçekleşirken gözlerimi sıkı sıkı kapattım ve bir şey olmaması için dua etmeye başladım.

Gözlerimi açtığımda sağlık ekibi oyun alanına girmiş ve ilk müdahaleyi yapıyorlardı. Yakın çekim yapan kameradan Talha'nın acı dolu sesi duyuluyordu. Ruhum çıkmış gibi hissettim. Onun acı dolu çığlığı yaktı kalbimi. Televizyondan duysam dahi yandı canım. Yutkunamadım, ağlayamadım da. Gücüme gitti yanında olamamam. Yanında olmak, gidip sıkı sıkı sarılmak, acısını almak istedim. Yapamadım, gelmedi elimden bir şey. O ağlıyordu orada, ben mahvoldum fakat ağlayamadım. Lanet okuyordum kendime milyonlarca. Ağlamak istedim, yanına gitmek, sarılmak istiyorum. Yapamayacaklarıma yandı canım.

Canı acıyordu. Hem de çok acıyordu ve ben onunla acısını paylaşmıyordum. Onu teselli edecek tek bir güzel söz gelmiyordu dilimin ucuna, gelse de nafile... Elinden tutup her şeyin düzeleceğini, iyi olacacağını söylerdim yanında olsaydım.
Elini yüzü arasına alıp sedyeyle sahanın dışına çıkarılırken gözümden bir damla yaş düştü, dudaklarım aralandı ve bir hıçkırık çıktı.

Yapılan müdahaleden sonra Talha sedye ile oyun alanından çıkarılmıştı ve yerine Masuaku oyuna dahil olurken elim hızla yanımdaki telefona gitti.

Hızla rehberime girip Talha'nın ezberimdeki numarasını tuşladı parmaklarım.
Arama tuşuna basacakken durakladım.
Yaptığım doğru değildi, aramamalıydım.
Birinin hayatına girip kendinizi sevdirip sonra da çıkıp gidemezdiniz buna hakkınız yoktu. Diyelim ki bunu yaptınız ayrılığınızın ikinci günü onu arayamazdınız, oyun değil bu.
Soğuk-sıcak oynamıyorduk. Telefonu tekrar bırakırken maça odaklanmaya çalıştım fakat zihnim çoktan dağılmıştı.

"Lütfen iyi ol Talha, sana ihtiyacım var. Sensiz olmaz. Lütfen iyi ol."

bölümü maçtan önce yazmıştım ve Talha maçta sakatlandı saka midir???
çok kötü hissediyorum.

yeis, tayyip talha sanuçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin