1.7

1.1K 52 16
                                    

Naz, Onur ve ben koridordaki koltuklara sırasıyla oturmuş duvarı seyrediyorduk. Cenk ve Ece'yi zor da olsa eve göndermiştik. Gecenin bu vaktinde çocukların yanında olmalılardı.

Onur uykulu gözlerini önce sıkı sıkı kapattı sonra da elinin arka kısmıyla ovaladıktan sonra oflayıp yorgun sesiyle konuştu.
"Çıkmadı mı daha ya?"

Naz'la eş zamanlı olarak 'hayır' anlamında cıkladıktan sonra Onur'dan birkaç mırıltı yükseldi.
Doktor içeri gireli çok olmamıştı ancak beklemesi o kadar zordu ki sanki hiç bitmeyecek bir süre zarfına sıkıştırmışlardı bizi ve 'bekleyin' demişler gibiydi.

Yoğun bakımın kapısı iki yana açılınca az önce içeri giren doktor belirdi kapıda. Hepimiz hızla kalkıp yanına ilerleyince doktorun yüzünde küçük bir tebessüm belirdi.
Lafı fazla uzatmaya gerek olmadığını düşünüp hemen konuya girdim.

"Durumu nasıl?"

Adam bilmiş bir edayla ellerini ceplerine sokmadan önce beyaz önlüğünün yakasını düzeltti.
"Stabil. Fakat dediğim gibi düşündüğümüzden daha çabuk toparlıyor. Kısa sürede iyileşeceğine eminim," dedikten sonra başını sağ omzuna yatırıp alt dudağını büzdükten sonra devam etti. "Tabii bunun bir de psikolojik destek süreci olacaktır."

"Peki görebilir miyiz?" Naz heyecanlı ve umut dolu bir sesle sordu. Umutlarımızı tekrar yeşertmişti Bade, soldurduğu gibi.

Adam Naz'a dönüp duruşunu bozmadan konuşmaya başladı.
"Aslına bakarsanız görebilirsiniz ancak dediğim gibi bu durumun üstesinden çok çabuk geldi. Yani demek istediğim yarın bir aksilik çıkmazsa yoğun bakımdan çıkarıp odaya almayı düşünüyoruz. Bu yüzden bugün onu yormamak ve dinlenmesini sağlamak çok daha iyi olacaktır. Yarın dilediğiniz kadar görüşürsünüz," dedikten sonra duraksayıp yüzüne küçük bir gülümseme kondurdu. "Buradaki varlığınızı hissettiğinden eminim zaten."

Onur ve Naz doktorun söylediklerine sevinçle gülümseyip teşekkür ettiler.
Doktor bir kez daha o mutlu gülümsemesiyle yanımızdan ayrılırken biz de gülümsüyorduk.

İyi olacaktın Bade, bunu zaten biliyoruz.

* * *
Öğle vaktiydi. Bade çoktan yoğun bakımdan çıkmıştı. Cenk, Ece, Onur, Naz... hepsi yanındaydı. Ben cesaret edip girememiştim içeri. Korkmuştum. Onu orada öyle görmekten korkmuştum.
Birkaç dakika önce de uyanmıştı ve benim burada olup olmadığımı bildiğinden bile bir haberdim.

Duvar kenarındaki koltukta otururken odanın kapısı açılınca başımı kaldırıp kimin çıktığına baktım. Naz yüzündeki gülümsemeyle yanıma gelirken gözlerimi ondan ayırmadım.
Birkaç adımda yanıma geldiğinde hiçbir şey söylemeden yanıma oturup sakin bir sesle konuşmaya başladı.

"Girmeyecek misin içeri?"

Güzel soru.
Omuzlarımı silkip "Bilmiyorum," dedim.

Naz'ın elini omzumda hissedince dönüp bir omzumdaki eline bir de ona baktım.
Naz elini elektrik çarpmışçasına çekip konuştu.

"Seni bekliyor Talha, biliyorsun değil mi?"

Kaşlarımı çatıp başımı tekrar odanın kapısına çevirdim.
"Burada olduğumu biliyor mu da?"

Naz'ın derin bir nefes alırken güldüğünü duydum.
"Fark eder mi? Her türlü seni bekliyor."

Haklıydı.
Başımı onaylarcasına sallayıp ayağa kalktığımda Naz'ın gözlerini üstümde hissettim.
Birkaç adımda kapıya ulaşırken düşünmeden açtım. Çünkü düşünürsem vazgeçerdim.

Kapıyı açtığım anda bütün gözler üstüme çevrilirken benim gözlerim sadece Bade'deydi.

"Gelebilir miyim?"

Bade gülümseyerek başını aşağı yukarı salladığında diğerleri da gülümseyerek yanıma ilerledi.

Ben kapının önünde öylece dikilirken Onur "Paşam rahatsız ediyoruz ama çekilirsen dışarı çıkacağız," dedi. Dudaklarımı birbirine bastırıp kenara çekilince hepsi teker teker odadan çıkıp kapıyı üstümüze kapattılar.

Hala kapının önünde ne yapacağımı bilmez halde dikilirken konuşmam gerektiğine kanaat getirdim.

"Nasılsın?"
Çok yaratıcı bir soruydu gerçekten.

Bade yüzündeki gülümsemeyi bozmadan "İyiyim," diye cevapladı.

Naz haklıymış.
Gerçekten hiçbir şey olmamış gibi gülümsüyordu. Bu daha da canını acıtıyordu insanın.

Bade yatak başlığına sırtını yaslamış bana bakıyordu.

Birkaç adımda yanına ulaşıp yatağın yanına bırakılmış koltukları es geçip yatağın kenarına oturup Bade'yi kendime çekip sarıldım.
Şaşırdığını biliyordum çünkü bana geri sarılmamıştı. Birkaç saniye sonra kolları belime sarıldığında gözümden bir damla yaş düştüğünü hissettim.

Birkaç saniyenin ardından geri çekildiğimde Bade'nin sargılarla dolu elini tutup başımı eğdim.
"Özür dilerim," diyebildim sadece.

Bade hiçbir şey söylemedi. Ben de konuşamadım zaten. Aramızdaki sessizlik çığ gibi büyürken bunu bozmak için bir girişimde bulunmadık.

Bade'nin güçsüz, ince parmakları avucumun içinde kıpırdadı ilk önce. Sonra titrek bir nefes aldığını duydum.

"Çok özledim seni," dediğini duydum. Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki duymakta güçlük çekmiştim.

"Seni daha fazla bırakmak istemiyorum Bade. Eğer istemezsen anlarım, haklısın çünkü. Ama beni affetmeni isterim."

Bade bir kez daha uzun uzun sustuğunda bu suskunluğun neyin işareti olduğunu bilmiyordum. Eğer istemezse onu zorlayacak değildim ancak yine de yanında olmak için her şeyi riske atardım.

Bade sanki konuşmakta zorlanıyormuş gibi birkaç kez öksürdükten sonra yine aynı cılız sesiyle
"Ölmezsem -ki buna hiç niyetim yok- seninle çok güzel günler göreceğiz Talha," dedi.

Yüzümde küçük bir tebessüm peyda ederken hala tuttuğum eline eğilip incitmekten korkarcasına öptüm.

Başımı kaldırıp gözlerime baktığımda buğulu gözleri karşıladı beni.
Öne eğilip yüzünü yüzümle hizaladığında nefesini hissediyordum. Dudaklarımın üstüne küçük bir öpücük kondurup geri çekildiğinde şaşkınlıkla ona baktım.

"Tayyip dede, bi' daha beni üzme," dedi harfleri uzatarak. Şaşkınlığımı üstümden atarak gözlerimi devirdiğimde gülmeye başlamıştı.

Bir süre kahkahasını izledim.
Gülüşünü bile özlemiştim.

Gülmesi durduğunda yüzümü izlemeye başladı.
"Seni bir kez daha bırakmayacağım."

kurgu benim mentalin yansıması oldu aq

yeis, tayyip talha sanuçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin