1.9

940 46 12
                                    

Evin kapısını açan Talha içeri girmem için kapıyı açık tutarken ben kapının önünde durup karanlığa gömülmüş evi süzdüm birkaç saniye.
Ardından birkaç adım atıp içeri girdiğimde o tanıdık koku dolduğunda ciğerlerime yüzüme bir gülümseme yayıldı.
Silbaştan değil kaldığımız yerden devam ediyorduk her şeye.

Talha da içeri girip kapıyı arkasından kapattıktan sonra holü aydınlatıp "Evine hoş geldin Bade," dedi ve yanıma gelip incitmekten korkarcasına elimden tuttu.
Başımı kaldırıp ona baktığımda gülümseyerek bana bakıyordu.
Onun gülümsemesi yüzümde küçük bir tebessüme neden olurken salona ilerlemeye başladım.

Peşimden gelen Talha "Bir şeyler hazırlayayım mı?" diye sorunca omuzlarımı silkip "Fark etmez," dedim.

"E ben mutfaktayım o zaman."
Başımı sallayıp onu onayladıktan sonra salondaki duvara monte edilmiş rafa ilerledim.
Giderken almadığım tüm kitaplar yerli yerinde duruyordu.
Yüzümde bir gülümsemeyle salondan çıkıp mutfağa, Talha'nın yanına gittim.
Elindeki birkaç domatesin kabuğunu soymaya çalışıyordu.

"Yardım edeyim mi?"

Başını 'hayır' anlamında sallayınca omuzlarımı silkip mutfak masasındaki sandalyelerden birine oturdum.
Gözlerim tezgahın üstüne dolanırken orada duran ve hala buhar çıkan bir bardak ilgimi çekti.
"Burada başka biri mi kalıyor?"

Talha hala domatesle olağanüstü bir savaş içindeyken cümle kurmak için oldukça meşgul görünüyordu bu yüzden başını hızlıca aşağı yukarı salladı.

"Kim?"

Sonunda domatesle olan mücadelesini kazanmış olacak ki kabukları alıp çöpe atarken "Onur birkaç gündür burada," dedi.
Ağzımdan küçük bir gülüş kaçarken "Niye?" diye sordum.

Bıçağı tekrar eline alırken bıkkınca bir nefes verip "Aman Bade, ne bileyim ben?" dedi.

"Burada mı hala?"
Talha omuzlarını silkerek bilmediğini belirtmişti. Aslında yukarıya çıkıp orada olup olmadığına bakardım ancak canım istemiyordu. Buradaysa çok geçmeden yanımıza gelirdi.

Talha domatesleri bırakıp ısıtıcıya su doldururken evin içinde son ses çalmaya başlayan mix şarkıya gülmeye başladığımda Talha bana dönmüş, gözlerini devirmiş ve "Al sana Onur Bulut," demişti.

"Hiçbir zaman düşmesin aşk dillerde iddiaya
Belalım, yaban çiçeğim
Belalım, aşkım, gerçeğim
Belalım, tek sevdiceğim
Belalım, ah yaralım"

Onur merdivenlerin başında belirdiğinde "Talha, neredesin aşkım!?" diye seslenince Talha'ya baktım. Sinirli görünmeye çalışıyordu fakat bir yandan da dudaklarını gülmemek için birbirine bastırıyordu.

"Kız Bade! Sen de mi buradaydın?"
Onur beni görünce gözlerini büyütmüş ve neşeyle bana bakmıştı. "Üzgünüm canım ama bu şarkı sana değil Talha'ma." Hala gülmeye devam ederken Talha ciddi bir yüz ifadesine bürünmeye çalışıyordu. Başımı sallarken gülmekten çenem ağrımaya başlayınca gülmeyi kesip gülümseyerek Onur'a baktım.

"Bade'ceğim, Talha hayatım nerelerde?" Hala merdivenlerin başında dikilip sormuştu.

Talha hala ciddi tutmaya çalıştığı surat ifadesiyle "Onur, kapat lan şunu!" diye bağırdı ona fakat Onur hiç oralı olmadan gülümseyerek "Aha buradaymış," dedikten sonra adeta ceylan gibi sekerek mutfağa dalmıştı.

Onur'un gözleri bir an mutfakta gezindikten sonra yine aynı neşeyle "Ay sen bana yemek mi yapıyorsun?" diye sorduğunda Talha bir anlık gülümsedikten sonra sakin bir ses tonuyla "Onur," dedi.

Onur ona bakıp "Efendim aşkım?" dediğinde yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü.

"Kapat şunu."

Bu sefer Onur gözlerini devirip "İyi," diyerek cebindeki telefonu çıkarıp şarkıyı kapattığı sırada telefona gelen bildirim sesi evin içindeki hoparlörlerden yankılanmıştı.

"Ya bu mal Cengiz'i niye atmıyorlar gruptan ya?" diye kendi kendine mırıldandığı sırada Talha derin bir nefes almıştı.

"O grup hala duruyo' mu?"

Onur başını sallayıp cevap yazmaya başladığı sırada "Hı hı," diyerek onu onayladı.

Talha eline bıçağı alıp hala doğramakla meşgul olduğu domateslere geri döndüğünde "Alsana beni de, sıkılıyorum vakit geçsin," dedi.

"Önce Paşa'ya sormalıyım." Tekrar mesaj yazmaya başlamıştı.

Talha kaşlarını çatıp ona döndüğünde "Niye?" diye sormuştu.

Onur telefondan başını kaldırıp "Kerem yine yanlışlıkla gruba Zaniolo'yu ekleyince Altay'da Valencia'yı ekledi. Sonra kavga çıktı grupta Cenk sonunda Kerem, Altay ve şu diğerlerini gruptan çıkarıp kural koydu."

Talha kaşlarını kaldırıp güldü.
"Ne kuralı?"

Onur omuzlarını silkip "Cenk'ten izin almadan kimseyi gruba alamazmışız."

Talha cevap vermeyip domatesleri doğramaya devam ettiğinde birkaç saniye sonra Onur'un telefonuna tekrar mesaj gelmişti.
"Heh, alabilirmişim."

"Allah'ım ya," Talha kendi kendine söylenirken bir yandan da söyleniyordu. Talha'nın telefonuna bildirim gelince Onur'un onu gruba eklediğini anlamıştım.

"Başkan, ben çıkıyorum," Onur telefondan başını kaldırmadan konuştuğumda Talha elindeki bıçağı bırakıp elini sallarken "Güle güle," demişti.

"Nereye ya, yemek yiyecektik?"

"İrem'e söz verdim, yemeğe çıkacağız bu akşam. Size afiyet olsun." Onur telefonu cebine atıp birkaç büyük adımda yanıma gelip başımın üstüne küçük bir öpücük kondurduktan sonra "Dikkat et kendine, bücürük." demesiyle surat astım.

"Sensin bücürük."

Onur geri çekilip baştan aşağı kendini süzüp "Aynen," dedi gülerek ve sonra da mutfaktan çıkmıştı.
Birkaç saniye sonra dış kapının önce açılmasını sonra da kapanmasını duyduğumda gözlerim Talha'da takılı kalmıştı.
Domatesleri bırakıp buzdolabından başka bir şeyler aramaya başlamıştı.

"Yine baş başa kaldık," dedim gülümseyerek.

Talha başını sallayarak onaylarken "Şikayetçi misin?" diye sorduğunda ayağa kalkarak mutfak kapısına ilerlerken gözlerimi devirip "Asla," dedim.
"Senin yanında olmaktan asla sıkılmam."
                               •

ya anne fizik projesi yaziyorum diyorum niye inanmiyorsun.

yeis, tayyip talha sanuçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin