+18
"Komutan, geri döneceğinize söz verdin. Unutma."
Cevap olarak asker selamı dışında bir şey alamamıştı.
Meriç, çok sevdiği gözyüzüne benzetirdi onu; uzakta olsa da sevdiği ve koruduğu gökyüzüne..
Yağız, çok sevdiği vatanına benzetirdi onu; koruma...
Uçuşa çıkmamam için yaptığımız konuşmanın sonucunda ona tamam dememin daha üzerinden 24 saat bile geçmemişken ben uçuşa çıkmıştım. Ama keyfi bir durum değildi. Acil durumdu. Taburda zaten toplasan sekiz pilotuz. Bunların dördü teğmen. O anda da üste benimle Sarp vardı. Sarp'ı tek başına yollayamazdım sonuçta.
"Ben senin lafına niye inandıysam? Bari bir gün geçeydi be."
Yağız sinile kendi kendine konuşurken oturduğum yerden kalkarak arkasından sarıldım. Saçlarından öptükten sonra nefeslerini biraz daha sakin alıp veriyordu.
"Şu an sözünü dinlemediğimi ve o an geçiştirmek için tamam, dediğimi düşünüyorsun. Farkındayım. Ama gerçekten gitmek zorunda kaldım."
Kafasını geriye doğru yaslayarak göğsüme koydu ve gözlerini kapattı.
"Endişelendiğim için kızıyorum. Ya bir şey olsaydı yukarıdayken."
"Olmadı ama."
Dirseği ile karnıma vurduğunda yüzümü buruşturdum.
"Acıdı be."
"Oh olsun."
Çevik bir hareketle onu kendime doğru döndürdüm ve vücutlarımızı birleştirdim. Yüzlerimizi yakınlaştırıp dudaklarımızı birleştirdiğim de hemen bana ayak uydurmuştu. Bir elini enseme atarak beni daha çok kendine çekti.
Birbirleriyle uyumlu bir şekilde hareket eden dudaklarımız arasından Yağız'ın kısık iniltisini duyduğumda hafif bir tebessüm etmiştim.
En ufak dokunmamda kendini bırakması öyle çok hoşuma gidiyordu ki..