43

9.3K 644 42
                                    

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar ✨️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar ✨️

Soğuk. Şu an tek hissettikleri şey
soğuktu. Aslında hepsi soğuğa alışıktı ama alıştıkları soğuk bu değildi. Hastanenin koridorları her geçen saatte daha da soğuklaşıyordu, he alamadıkları haberde daha da boğuluyorlardı.

Meriç'in iç kanaması tespit edilmiş ve o da ameliyata alınmıştı. Yağız bomboş gözlerle etrafa bakıyordu. Yalan yok, ağlamak istiyordu. Nefesi kesilene kadar ağlamak istiyordu ama yapamıyordu. Aynı babasının na'şı taşınırken ağlayamadığı gibi.

Yaptığı benzetmeyle kafasını iki yana salladı. Saçmalamaya başlamıştı. Meriç'e ya da diğerlerine bir şey olmayacaklardı. Böyle düşünmesi saçmaydı.

"Meriç Göksel'in  ve yakınları?"

Yağız duyduğu isimle hızla ayağa kalktı.

"Benim. Yani biziz. Bir şey mi oldu?"

"Korkmayın. Ben üzerinden çıkan eşyaları verecektim."

Hemşirenin uzattığı poşeti eline aldıktan sonra teşekkür etti. Hemşire giderken Yağız'da kalktığı yere geri oturmuştu. Poşetin içindekilere bakarken bir fotoğraf gözüne takıldı. Yavaşça yarısı kan olmuş fotoğrafı eline aldığında kendisiyle karşılaştı. Gözleri dolarken kendi cebine elini attı ve kendisinde fotoğrafı çıkardı. Bölünmüş yerleri hizaladığında ilk yaşını bırakmıştı.  

Birkaç saatin sonunda Dila ameliyattan çıkmıştı. Ne yazık ki bebeğini kaybetmişti. Yoğun bakıma alındığından beri Yavuz camekandan onu izliyordu. Uyandığında ona nasıl söyleyeceğini düşünüyordu, daha varlığına alışamadıkları bebeklerini kaybettiklerini.

Kaya da Dila'dan sonra çıkmıştı ameliyattan. Doktorlar hayati tehlikeyi atlattığını söylediği için çocukların içi artık biraz daha rahattı. Mert zar zor doktorlardan izin almış ve yoğun bakıma girmişti. Yatağın ucuna çektiği sandalyeye oturup sevdiğinin yaralar içindeki yüzüne baktı. Derin bir iç çektikten sonra elini tuttu.

"Hemen uyan da hastaneden çıkalım. Sana yemek sözüm var, unutmadım. Eminim sen de unutmamışsındır. "

Zorla gülümserken akan yaşını elinin tersiyle sildi.

"Ağlamayacağım. Sen buradan sapasağlam çıkacaksın ve ben sana o yemeği yapacağım. Ayrıca artık susmayacağım da. Çünkü susarak sevmek çok can yakıyor." 

Mert avucunun içindeki eli öptükten sonra kalktı. Sandalyeyi geri yerine koyduktan sonra Kaya'ya baktı gülümseyerek.  Yoğun bakımdan çıkıp üstündekilerden kurtuldu. Geri çocukların yanına döndüğünde gözleri Yağız komutanı aradı ama yoktu.

"Yağız komutan nerede?"

"Meriç, çıktı da onun yanında."

Mert içi biraz daha rahat bir şekilde sandalyeye oturdu. Aklından Kaya'ya ne yemek yapacağını düşünürken belli belirsiz gülümsedi.

...

Yağız sığmaya çalıştığı küçük kanepede hareketlenip gözlerini açtı. Ne zaman uyuduğunu bile bilmiyordu. Tutulan boynunu ovup sağ tarafındaki yatakta yatan Meriç'e döndü. Gülümseyerek ayağa kalktı ve onun yanına gitti. Eğilip alnından öperken "Günaydın sevgilim," dedi.

"Gü-günaydın."

Duyduğu sesle hemen kafasını kaldırdı. Gözleri hafif aralanmış sevgilisini görünce iki gündür akmayan yaşları akmıştı. Nazikçe elini saçlarından geçirip okşamaya başladı.

"Çok korkuttun beni."

"Bana kolay kolay bir şey olmaz."

Meriç doğrulmaya çalışmasıyla yüzünü buruşturması bir olmuştu.

"Hareket etmesene."

"Kayalar nasıl?"

"Kaya uyandı. Normal odaya almak üzerelerdi. Dila hâlâ yoğun bakımda. Hayati tehlikesi yok ama bebeğini kaybetti."

Meriç derin bir iç çekti.

"Vurulduğundaki o ağlayışı gözümün önünden gitmiyor Yağız. Bir orospu çocuğu yüzünden bebeğinden oldu kız."

"O orospu çocuğu da canından oldu."

"Ne?! Bildiğim kadarıyla onu öldürmeniz değil yakalamanız gerekiyordu."

"Kendisi kaşındı. Hem Ali biraz daha rahat uyuyordu."

"Sen nereden öğrendin?"

"Çocuklar söyledi."

Yağız, Meriç'in yatağına oturup yüzünü ellerinin arasına aldı.

"Sen şimdi bunları dert etme. Dinlen. Ben hem doktora hem de çocuklara haber vereyim."

Yağız tam kalkacakken Meriç kolundan tuttu.

"Özür dilerim."

Kendini suçlu hissediyordu çünkü babasında yaşadığı şeyleri neredeyse kendisi yaşatacaktı.

"Neden özür diliyorsun hayatım?"

"Seni üzdüğüm için."

"Sen iyi ol. Gerisi benim için önemli değil. Sen benim yanımda ol yeter."

"Sen de. Bak bir şey olacaksa ikimize aynı anda olsun. Ben sensizliğe dayanamam gelirim peşinden."

Yağız gülerek Meriç'in dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

"Merak etme. Seni bırakıp bir yere gitmem. Senin de bensiz gitmene izin vermem."

Kısa bir geçiş bölümü oldu..

Bu arada çok uzamadan final yapacak gibiyim 🫠

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢








Söz // bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin